Cafer Sadık Abalıoğlu Eğitim ve Kültür Vakfı | Sayı : 61 | Haziran 2020
recek bir hareket olmuştur, ama bu cezalandırma hiçbirimizin onayla- mayacağı bir şekilde yapılmıştır.’’ Denizli’nin neden susmak zorunda kaldığı anlaşılmıştı. Denizli halkı- nın sesini kim duyuracaktı? Denizli milletvekilleri. Bu cümlenin üzerine konuşabilirler miydi? Hayır. Cânım Denizli iki eli böğründe kalakalmış- tır ve de neredeyse yüz yıldır da susmaktadır. Fakat bu işin daha su kaldıracağı belli olmuştu. Yukarıdaki cümleyi, üzerinde daha sonra konuşmak üzere burada bırakıyoruz. Anladım ki, okuduğum kitapların yüzde seksenini yazanlar, Mustafa Kemal Paşa’nın bu cümlesini önlerine koyup rahat rahat döktürmüşlerdir. Okumaya devamdan başka çare yoktu. Bir kitaptan referans alıp, diğerine geçerken, Miralay Şefik Beyin, Genel Kurmay Başkanlığı, Harp Tarihi Dairesi tarafından yayınlanan Askeri Mecmua adlı dergiye, 1937 yılında yazdığı bir yazı olduğunu öğrendim. Çok heyecanlanmıştım, çünkü olayın her anını Demirci Efe ile birlikte yaşamıştı; çok önemli bir görgü ta- nığıydı yani. Ayrıca yüksek rütbeli bir komutan, bir Erkânı Harp Mira- layı, yani kurmay albaydı ve tümen komutanıydı. Üstelik 57. Tümenle Çanakkale’de yararlık göstermiş bir kahramandı. Ama ‘’Denizli Kuvayı Milliye’ye isyan etti, tarafımızdan cezalandırıldı.’’ diyen askerdi de… Şimdi tekrar, Mustafa Kemal Paşa’nın yukarıdaki, Büyük Millet Meclisi’nin 14 Ağustos 1920 günkü 48. Toplantısında yaptığı konuş- mada geçen cümleye gelelim. Bu oturumda Aydın Milletvekili Dr. Mazhar Bey (Germen), Denizli milletvekilleri Belevili Yusuf Bey (Başkaya), Tavaslıoğlu Mustafa Bey ve diğerleri Şefik Beyi şiddetle eleştirip itham etmekte ve kuman- da mevkiinden alınarak, Denizli hadisesindeki ihmali nedeniyle Divanı Harbe verilmesini istemek- tedirler. Özellikle Mazhar Beyin yönelttiği suçlamalar yenir yutulur cinsten değildir(meraklısı meclis zabıtlarından okuyabilir). Mustafa Kemal Paşa ise, henüz ordusunu tam olarak kuramamış; bırakın hem yüksek rütbeli, hem de çok tecrübe- li bir komutanı, eli silah tutabilecek biraz iri yapılı delikanlılara bile ihtiyaç duyar durumdadır. Ayrıca, Meclis Şefik Beyin Divanı Harbe verilmesine karar verirse, Demirci Efe’nin de İstiklal Mahkemesine verilmesi gerekecektir. Oysa onun da hala kullanılmak ihtimali vardır; dolayısıyla da henüz elde tutulma- sı önemlidir. Zira Konya’dan ince bir duman yükselmekte ve pis bir koku Ankara’ya kadar ulaşmakta- dır. Hükümet zor bir durum karşısın- dadır. İşte bu noktada Mustafa Kemal Paşa, hükümeti savunmak için yaptığı konuşma içinde kurdu- ğu bu son derecede stratejik cümle ile Şefik Beyi de Demirci Efe’yi de milletvekillerinin elinden almıştır. Şimdi bu cümledeki ‘herhalde’ kelimesine dikkatinizi çekmek istiyorum. Atatürk’ün hiç bir söylev ve demecinde böyle muğlak bir kelimeye rastlayamazsınız.’ Herhalde’ diye başlayan herhangi bir cümle kesin hüküm içermez, içeremez; ancak bir olasılığı ifade eder. Aksi dilin tabiatına aykırıdır. Bu da Mustafa Kemal Paşa’nın ger- çekte ne olup bittiğinden kesinlikle haberdar olduğunu ve söz konusu cümleyi stratejisine uygun olarak sarf ettiğini gösterir. Peki, gerçekten haberli miydi ona bakalım. Bunun için Fahrettin Paşa’nın (Altay) On Yıl Savaş ve Sonrası (1912-1922) adlı kitabından yapacağımız birkaç alıntı yeterli olacaktır. ‘’…Afyon’a dönüşümde Denizli’de önemli bir vaka oldu- ğunu ve telgraf muhaberesinin kesildiğini söylediler. Çal Kayma- kamı Fazlı (Güleç), Denizli’den bir telgraf memurunun gizlice bildirdiğine göre Demirci Mehmet Efe’nin orayı bastığını ve birçok kimseyi idam ettiğini haber ver- di. Durumu Eskişehir’de cephe kumandanı olan Ali Fuat Paşa’ya (Cebesoy) bildirdikten sonra Denizli’ye hareket ettim.’’ (S.252) ‘’… Efe ile görüştüğüm zaman hal ve tavrından çok kuşkulu olduğu- nu, fakat bu halini sezdirmemek istediğini anladım. Şiddetli bir muameleye maruz kaldığı takdir- de zeybeklerini toplayarak dağa çekilmesi ve başımıza yeni bir gaile açması ihtimalden uzak değildi. Vakayı bütün bütün ehemmiyetsiz gibi telakki etmek de fazla şımar- masına sebep olabilirdi.’’ (S. 255) ‘’ İlk işimin münasip bir mutasarrıf bulmak ve Tümen Kumandanı Şefik Beyin oradan alınması oldu- ğuna kani oldum. Çanakkale’deki kahramanlığına rağmen, bu kirli işin içinde bulunmak talihsizliğine Atatürk’ün hiç bir söylev ve demecinde böyle muğlak bir kelimeye rastlayamazsınız.’ Herhalde’ diye başlayan herhangi bir cümle kesin hüküm içermez, içeremez; ancak bir olasılığı ifade eder. Aksi dilin tabiatına aykırıdır. Bu da Mustafa Kemal Paşa’nın gerçekte ne olup bittiğinden kesinlikle haberdar olduğunu ve söz konusu cümleyi stratejisine uygun olarak sarf ettiğini gösterir. Sökeli Ali Efe 41
RkJQdWJsaXNoZXIy MTIzMzUy