Cafer Sadık Abalıoğlu Eğitim ve Kültür Vakfı | Sayı : 61 | Haziran 2020
milletvekillerinin Miralay Şefik Beye ağır ithamlarda bulunduğunu belirtmiştik. Bunun üzerine Şefik Bey, uzun bir savunma hazırlaya- rak, yeni tayin edildiği 56. Tümenin bulunduğu Eskişehir’den, izinli olarak Ankara’ya gider. Musta- fa Kemal Paşa ve o sırada Milli Müdafaa Vekili ve Erkânı Harbiye Reisi olan İsmet Paşa ile görüşerek, mecliste itham edildiğine göre, ha- zırladığı savunmasının da mecliste okunmasının sağlanmasını rica eder. Kendisine Meclis Başkanlığına dilekçe vermesi söylenir; ancak sa- vunması mecliste okunmayacaktır. Şefik Bey, yıllar sonra, 1937 yılında bu döneme ait anılarını, ‘’Askeri Mecmua’’ adlı dergide, ‘’57. Tümen ve Aydın Milli Cidali’’ adı altında yayınlar. Bu yazısında, bir yandan savunmasını yaparken, bir yandan da 57. Tümenin Aydın’dan itibaren yaptığı çalışmaları, Kuvayı Mil- liye’nin kurulma aşamalarını ve daha birçok olayı anlatmaktadır. Bu yazıyı, bir kitap boyutunda olduğu için ‘kitap’ olarak anmak yerinde olacaktır. Şefik Bey kitabında De- nizli Vakasına da geniş ve ayrıntılı olarak yer vermiştir. Burada bir kitaptan daha söz etmek boynumun borcudur: ‘’Milli Müca- delede Denizli’’. Yazarı - o sıradaki adıyla- İsmet İnönü Lisesi Tarih Öğretmeni Ahmet Akif Tütenk. Yayıncısı, Denizli Öğretmenler Yardımlaşma Derneği. Yayın tarihi 1949. Ahmet Akif Bey, Denizli- li olmamasına rağmen –eski bir hocadan Erzurumlu olduğunu öğrenmiştim- iş edinerek ve belli ki olayların içinde yaşamış olan pek çok insanla görüşerek bu kitabı ortaya çıkarmış. Birçok görüşmeyi karşılaştırarak, en doğru bilgiye ulaşmaya çalıştığını size hissettiren, hiç hamaset kokmayan üslubuyla ve objektif yorumlarıyla dikkat çeken Ahmet Akif Hoca’ya, bir De- nizlili olarak minnet ve şükranları- mı gönderiyorum; ruhu şâd olsun. Ahmet Akif Bey, daha sonra, Gazi İlkokulu öğretmenlerinden Saniye Hanımla evlenmiş, ne var ki çift çocuksuz olarak bu dünyadan göç- tüklerinden, Akif Beyin notlarına ulaşılması mümkün olamamıştır. Bu arada, bu kitaptan bu kadar övgüyle söz etmemin bir nedeni de, güvenilir pek çok yazarın gönül rahatlığı ile bol bol alıntı yaptıkları- na tanık olmuş olmamdır. Denizli Vakasının gerçeklerini anlayabilmek için asıl kılavuzumuz –Denizli isyan etti, cezalandırdık demiş olmasına rağmen- Miralay Şefik Beyin yaşayıp yazdıkları olacaktır. Akif Beyden sadece ve mecburen, Şefik Beyin yaşamadığı kısımları alıntılamakla yetineceğiz o kadar. Şunu hatırlatmak isterim ki Akif Bey bu görüşmeleri, olayı yaşayanların çok büyük bir bölü- münün hayatta olduğu bir tarihte yapmış ve yayımlamıştır; yalan yanlış bir şey yazma şansı yoktu yani. Modern donanımlı Yunan Tümeni, Aydın’dan Sarayköy’e kadar ancak yaklaşık bir yılda gelebilmiştir. Hatta Nazilli’ye kadar gelmişken geri püskürtülmüş, sonra da Ay- dın’dan da geriye sürülüp, Aydın geri alınmıştır. Bu, Ege’deki direni- şin ihtişamını gösterir. Her bozulan cephe, geride yeniden kurulmuş ve düşman hiç boş bırakılmamıştır. Ege havalisinde yoğun bir Rum nüfus yaşamaktadır. Cephe gerile- dikçe, düşmanla işbirliği yapmala- rını önlemek için –ki bu Aydın’ın ilk işgalinde yaşanmıştı- yerli Rumlar cephe gerisine aktarılıyor- du. Düşman Sarayköy yakınlarına kadar gelip, Menderes Köprüba- şına dayandığında, Aydın Denizli arasındaki hemen bütün Rumlar Denizli’de toplanmıştı. Ayrıca De- nizli’de de önemli bir, çoğunluğu Rum olmak üzere, Hristiyan nüfus olduğunu da hatırlatmalıyım. Denizli’de yaşamakta olan Hristi- yanlar, o zaman Gâvur Mahallesi veya Hristiyan Mahallesi denilip, sonradan İstiklal Mahallesi adını verdiğimiz mahallede yaşamakta idiler ve getirilen Rumların bu mahalleye yerleştirilmiş oldukları bilinmektedir. Denizli’deki Rumların bu kadar büyük sayıya ulaşması, haliyle Denizli’de bir endişeye yol açmış- tır. Bunun üzerine Heyeti Milliye, Rumların Isparta ve Eğirdir tarafla- rına gönderilmesi için karargâhtan yardım istemeye karar verir. Bunun temini için Müftü Ahmet Hulusi Efendi telgrafla Demirci Efe’den yardım ister ve olumlu cevap alır. Müftü Efendi ayni zamanda De- mirci Efe’den Tavas’a gitmek için izin alarak ailesiyle birlikte Tavas’a gider. Bu arada Heyeti Milliye idarecilerinin hemen tamamı da Denizli’yi terk ederler. Müftü’ nün talebinden tabii olarak Şefik Bey de haberlidir ve cepheden bu iş için kuvvet çekilmesini doğru bulma- yarak, karargâh personelinden Yüzbaşı Rıfat ve Mülazım Fazıl Efendileri bu iş için görevlendirerek Denizli’ye gönderir. O sırada Denizli’de durum nasıl- dır? Mutasarrıf Faik Bey (Öztrak), kendisinden hoşlanmayan Demirci Efe’nin, bir bahane ile kendisini tehdit etmesi üzerine, Dahiliye Vekâletinin direktifiyle, mutasarrıf- lık vekâletini Tahrirat Müdürüne bırakarak Denizli’den ayrılmak zorunda kalmıştır. Demirci Efe Tahrirat Müdürünün vekâletini tanımamış, bir süre şehri kendisi idare etmek hevesine düşmüşse de, herhalde o kadar kolay bir iş olmadığını anlamış olacak ki, o sırada Denizli’den geçmekte olan Muğla Mutasarrıfı Müştak Lütfü Beyi mutasarrıf vekili olarak maka- ma oturtmuştur. Müştak Lütfü Bey bir süre sonra Denizli’deki havayı iyi görmediğinden ve kendisi için bir çalışma imkânı da bulunmadığı düşüncesiyle Denizli’yi kaçarcası- na terk ederek Muğla’ya gider. O andan itibaren Denizli’de hükümet yoktur; her şey boşluktadır. Belediye Reisi Hacı Tevfik Bey eşraftan bazılarını toplayarak, durumun istişare edilmesini sağlar. Sonuçta, hükümet olmadığına göre, onun işlevini üstlenecek bir idare kurulması gerektiği kararına varılır. Böylece, ‘’Hicret Etmeye- 43
RkJQdWJsaXNoZXIy MTIzMzUy