Cafer Sadık Abalıoğlu Eğitim ve Kültür Vakfı | Sayı : 61 | Haziran 2020
ceklerin Hukukunu Müdafaa İçin Hükümete Müzaheret Heyeti’’ adını verdikleri bir idare kurulmuş olur. İdare Heyeti, Demirci Efe’nin azlettiği Hâkim Kahraman Seyfi Beyin başkanlığında şu kimseler- den oluşuyordu: Belediye Reisi Hacı Tevfik, Kara Hacıoğlu Salih, Feyzullah oğlu Ahmet, Şirvanlıoğlu Nakip Ahmet Ziya, Saraçoğlu Hacı Salih, Odabaşıoğlu Halil, Şirvanlı oğlu Gıyasi Efendilerle, jandarma binbaşılığından emekli İbrahim Namık Bey. Başkan Kahraman Seyfi Bey, heyet tarafından mutasarrıf vekilliğine tayin edilir. Bu heyet, Rumlar Denizli’den gönderilirse, Yunan geldiği zaman, Aydın’da olduğu gibi burada da zulüm yapar korkusuyla Rumların gönderilmesine taraftar değildir. Çünkü düşman Sarayköy’e kadar gelmiş –ki, top sesleri Denizli’den duyulmaktadır- ve önünde Deniz- li’yi savunabilecek önemli bir güç de kalmamıştır. Bu nedenle Müftü ile ters düşmüşler ve kendisine, ya kendileriyle birlikte olmasını ya da Denizli’yi terk etmesini tehdit- kâr bir dille söylemişlerdir. Müftü Efendinin Tavas’a gitme nedeni budur; tabii ki diğer Heyeti Milliye üyelerinin de… Ayni zamanda, Yüzbaşı Rıfat ve Mülazım Fazıl’a da, Rumların gönderilmesini doğru bulmadıklarını, dolayısıyla da bu iş için kendilerine yardım etmeye- ceklerini söylerler. Böylece de bu zabitler görevlerini yerine getire- meyecektir. Miralay Şefik Bey bu heyetin, padişah taraftarı olan, Hürriyet ve İtilâf Partisi yanlısı olduğunu iddia etmektedir. Bunun nedeni de gön- derdiği zabitlere yardım etmeyerek görevlerini engellediklerini düşün- mesi olmalıdır. Şefik Bey, kitabının neredeyse her iki üç sayfasında bir, her şeyin bu itilâfçılar tara- fından yapıldığını söylüyorsa da inandırıcılıktan çok çok uzaktadır. Hatta ‘’Ölenler de öldürenler de masumdur, asıl fail bu habis ruhlu insanlardır; öldürenler zehirlendik- lerinin farkında bile değillerdir’’ diyecek kadar da ileri gider. Oysa her ne taraftarı olurlarsa olsunlar, bu heyetin ömrü çok kısa sürmüş ve herhangi bir fenalık yapamadan –her ne yapabilecek idiyseler- bir- çoğunun kafası kesilmiştir. Buna rağmen, Şefik Beyin tutunabileceği başka bir dal olmadığı da ortadadır. Gönderilen zabitlerin bu işi yapa- mayacakları anlaşılınca Demirci Efe, zeybek ve milislerden oluşan kırk kişilik bir müfrezeyi, Sökeli Ali Efe komutasında Denizli’ye gönderir. Sökeli Ali’ye de, Rumları göndermemesi yolunda telkin- ler yapılır, fakat o, ‘’Emir aldım, başka bir şey dinlemem’’ diyerek Hristiyan mahallesini kuşatır. On beş yaşından büyük Rum erkekle- rini, isteyenler aileleriyle birlikte olmak üzere, iki gün içinde trenlere bindirerek gönderir. Bunu Şefik Beyin kitabından da okuyalım: ‘’7.7.336 (1920) akşamına kadar iki günde Rum erkekleri ve iste- yenler aileleriyle beraber kâffesi (tamamı) trenlerle Eğirdir’e yola çıkarılmışlardır.’’ (S.196) Görev tamamlanmıştır; olması gereken müfrezenin Goncalı’ ya dönmesi- dir. Oysa öyle olmayacak, bir kısım zeybeklerle milisler Bayramyerinde bulunan Maarif Hanında istira- hate çekilecek, Sökeli Ali ve yakın çevresindeki zeybekler ise Çamlık’a gideceklerdir. Bu arada, düşmanın Çal tarafından gelmekte olduğu söylentisi şehrin üzerine bomba gibi düşer. Bu olayı her iki kaynaktan oku- yalım. Önce Şefik Bey: ‘’O gece (7-8 Temmuz 36, yani 1920. Ö.G.) takriben gece yarısı idi. Denizli’de bu nakliyat (Rumların Eğirdir’e gönderilmesi. Ö.G.) işlerine me- mur Yüzbaşı Rıfat Beyden bir telgraf aldım. Mealen, Yunanlılar Çal Dağları üzerinden ve Güney istikametinden Denizli istikametine ilerliyor. Sabaha kadar Denizli’ye girmeleri muhtemeldir. Ben Tavas istikametinde çekiliyorum diyor- du.’’ (S. 196) Burada şu çok önem- li noktaya dikkatinizi çekerim: Yüzbaşı Rıfat ve Mülazım Fazıl, yani Kuvayı Milliye kaçıyor, ama Çamlık’taki zeybeklerin kılı bile kıpırdamıyor; handa kalanlarınsa hiçbir şeyden haberleri bile yok. Herhalde bu on beş zeybek, ‘’Biz Yunan ordusunu durdururuz’’ diye düşünmüyorlardı. Şimdi de Tütenk: ‘’7-8 Temmuz gecesi Kilisli Murat Bey kızanları, Hristiyan Mahallesinde sarkın- tılıklarda bulundular. Sökeli’nin kızanlarından bazıları da Çaybaşı Mahallesinde Külahçı Ahmet Ağa ve Değirmenci Sadık’ın evlerini soymuşlardı. Sökeli Ali ve kızanları Çamlık’a gittiler. Bu sırada efeler, şehirde kalan halkın yükte hafif kıymette ağır mallarını ve ziynet eşyalarını alıp Tavas’a kaçmaları ve bu vesileyle Çamlık’ta soyul- maları için Yunanlıların bu gece Çal tarafından Denizli’ye gelmekte oldukları yalan haberini şehirde mahalleler arasında arkadaşlarını bağırtarak yaydılar. Tavas yolu Çamlık’ın içinden geçer, bu yoldan Tavas’a kaçan halkın bir kısmını da soydular.’’ (S. 43-44) Şefik Bey Yüzbaşı Rıfat’ın telgrafını mantıklı bulmaz. Fakat her ihti- male karşı, oralarda keşif kolları olmasına rağmen bir zabit keşif kolu çıkarır. Çünkü doğru olma- sı halinde düşman cephemizin arkasına geçmiş olacaktır ki bu da Bu heyet, Rumlar Denizli’den gönderilirse, Yunan geldiği zaman, Aydın’da olduğu gibi burada da zulüm yapar korkusuyla Rumların gönderilmesine taraftar değildir. Çünkü düşman Sarayköy’e kadar gelmiş –ki, top sesleri Denizli’den duyulmaktadır- ve önünde Denizli’yi savunabilecek önemli bir güç de kalmamıştır. 44
RkJQdWJsaXNoZXIy MTIzMzUy