Cafer Sadık Abalıoğlu Eğitim ve Kültür Vakfı | Sayı : 61 | Haziran 2020

felaket demektir. Tabii ki haber doğru çıkmayacaktır. ‘’Fecir başladı sabah oluyor. Keşif kolundan haber geldi. Çal dağlarında Yunanlılardan eser yok. Denizli’den gece gelen o haber yalan çıktı.’’ (S. 198) Şefik Bey, Albay Tevfik Beye telgrafla bu haberin doğru olmadığını ve kim- senin Denizli’yi terk etmemesini, yola çıkanların da geri çevrilmeleri emrini vermiştir. Bu olayın aynen böyle yaşandığını ben, o tarihte 6-7 yaşlarında olan kendi babamdan da biliyorum. Kendisine Demirci ola- yıyla ilgili büyüklerinden bir şeyler duyup duymadığını sorduğumda, ‘’Bir tek şey hatırlıyorum, Çal tara- fından düşman geliyormuş dediler, biz de Tavas’a doğru kaçtık. Sonra ne oldu bilmiyorum, yarı yoldan geri döndük, düşman falan da gelmedi’’ diye anlatmıştı. Yüzbaşı Rıfat ve mülazım Fazıl da halkla birlikte yoldan geri dönerler. O gece Denizli’den karargâha iki telgraf çekilecektir. Şefik beye kulak verelim: ‘’Gece yarısından sonra (7-8 Temmuz gecesi) Tevfik Beyden bir telgraf geldi, ‘Burada bulunan zeybekler halkın malına, ırzına tecavüz ediyorlar bir hadise çıkacağını arz ederim’ diyordu.’’ (S.197) ‘’Bahusus o gece zeybekler hakikatte hiç kimseye ilişik etme- miş, yataklarında geceyi geçirmiş olduklarına inanç gelmişti.’’ (S. 208) Şefik Beye bu inanç nasıl gelmiş, en küçük bir açıklaması yok. ‘’Gece Yunanlıların Denizli’ye yürüdük- leri şayiası üzerine Yüzbaşı Rıfat ve Mülazım Fazıl Davas istika- metine yola çıkmışlar, Sökeli Efe ve kızanları oturdukları binalarda kalmışlar’’ (S. 204) Bu yanlış bilgiyi kimden, ne zaman ve nasıl aldı- ğını söylemiyor. Dahası, askerler kaçarken Sökeli Ali ve kızanlarının oturdukları binalarda nasıl olup da kalabildiklerini ise hiç mi hiç merak etmiyor. İkinci telgraf: ‘’Takriben yarım saat sonra, bu defa Demirci Efe’ye çekil- miş, bir telgraf daha geldi. Demir- ci’ye gelen yazıların mühimlerini bana göstermeden Efe’ye verme diye tembihlediğim, Efe’nin yazı işlerine memur Denizlili Yüzbaşı Şükrü Bey (Süer. Ö.G.) telgrafı bana getirdi. ‘Buraya gönderdiği- niz zeybekler halkın malına, ırzına tecavüz etmekte olduklarından vukua gelecek müessif hadisenin mesuliyetinin size raci olacağını beyan ederiz’ deniliyordu. Telgraf- namenin altında mutasarrıf vekili olan Kadı ile beraber tam dokuz kişinin imzası vardı.’’ (S. 197) Şefik Bey telgrafın dilini tehditkâr buluyor, Efe’nin çok sinirleneceğini tahmin ediyordu. Ama, kendisi- nin bu iki uyarıcı telgrafa rağmen düşüncesi şudur: ‘’Bir iki edepsiz zeybeğin bir suç işlediğine hükme- diyordum.’’ (S. 198) Bu nedenle de çok büyük bir basiretsizlik örneği göstererek, ayni odada uyumakta olan Efe’ye telgrafı göstermeyip sabahı bekleyecektir. Oysa o anda gösterse, tarihte Denizli Vakası diye bir şey kesinlikle yaşanmayacaktı. Demirci Mehmet Efe’nin en önemli karakter özelliklerinden biri, masu- mun malına ve ırzına dokunulması konusundaki hassasiyetidir. Bu ko- nuda ne kadar hassas ve acımasız olduğu bilinmektedir. Telgrafları okusa idi, o anda Sökeli Ali’yi telg- raf başına isteyecek ve sabahleyin yaptığı gibi, derhal, o anda Gonca- lı’ya dönmesini emredecekti. Şefik beye kulak verelim: ‘’Gece yarısından sonra (7-8 Temmuz gecesi) Tevfik Beyden bir telgraf geldi, ‘Burada bulunan zeybekler halkın malına, ırzına tecavüz ediyorlar bir hadise çıkacağını arz ederim’ diyordu.’’ (S.197) ‘’ Tabakhane kahvesinin yeri tahminen belirlenmiştir. 45

RkJQdWJsaXNoZXIy MTIzMzUy