Cafer Sadık Abalıoğlu Eğitim ve Kültür Vakfı | Sayı : 61 | Haziran 2020
Demirci Efe gün doğmadan kalkar- mış. İstasyondaki ulu çınarın altın- da sabah kahvelerini içerken, Şefik Bey, Denizli’deki arkadaşlarını hemen çağırmasını, bazılarının uslu durmadığını, haklarında şikâyet olduğunu söylüyor. Ne yapmışlar ki diye sorunca da, galiba mala, ırza dokunan olmuş diyor. Müthiş sinirlenen Efe derhal Sökeli Ali’yi telgraf başına istiyor. Telgraf Mü- dürü Süreyya Bey, Maarif Hanında kalan zeybeklerle Çamlık’ta bulu- nan Sökeli Ali’ye Demirci Efe’nin emrini hemen iletiyor. Buradan itibaren olanları, Tütenk’in tanıklarından özetleyerek anlataca- ğız. Şu alıntıyı yaparak devam ede- lim, ‘’…derhal Sökeli ve kızanları, kimi süvari kimi yaya şehre döndü- ler. Sökeli dâhil hepsi ağır sarhoş- tular.’’(S. 44) Delikliçınar Meydanı mahşer yeri gibidir. Denizli sabaha kadar kaynamıştır. İnsanlar çok gergin ve merak içindedir. Sökeli birkaç kızanı ile beraber süvari olarak Çatalçeşme’den Delikliçı- nar’a doğru gelmiş ve Meserret’in önünden, hiddetli bakışlar altında, güçlükle geçebilmiştir. Meydandan Bayramyeri yönüne döndükten sonra, orada bulunan Delikliçınar Hamamı hizasına geldiklerinde kızanlardan biri, arkadaşlarına ‘’Tehlike var, toplanın’’ anlamında haber iletmek için havaya birkaç el silah sıkacaktır. Sonunda Sökeli, o dönemde Hükümet Konağı olan binanın yanında bulunan telg- rafhaneye girmiş, makine başına geçmiştir. Sökeli ile Demirci arasında geçen konuşmayı, görgü tanığımız Şefik Beyden aktaracağız. Kullandığı noktalama işaretlerinden kısalta- rak yazdığını anlıyoruz. Demirci Efe’nin şiddetli bir dil kullanarak, ‘’Ben sizi oraya milletin malına, ırzına dokunun diye mi gönder- dim’’ diye başlayarak, ağır bir dille Sökeli’yi azarladığı ve ‘’Her kim ne yaptıysa senden isterim.’’ dediği anlaşılıyor. Sökeli de, ‘’Böyle bir şey yapan olsa ben sana sormadan kafasına sıkıyı çekerim. Bunlar yalandır. Bunu sana kim söyledi ise gelsin bana göstersin. Yalnız, dün Murat Beyin kızanlarından bir ikisi, istasyonda Rum kadınlarından bir kaçının parasını almışlar; onları istedim, gizlenmişler daha gelme- diler.’’ diye cevap verdiğini öğreni- yoruz. Bu muhabere Demirci’nin, ‘’Derhal kızanlarını al, Goncalı’ya dön.’’ emri ile sona erecektir. Şefik Bey, bu bilgiyi verdikten sonra ekliyor: ‘’Aradan yarım saat, belki bir saat kadar bir müddet geçti. Miralay Tevfik Beyden şu mealde bir telgraf aldım: Vuku bulacağını gece arz ettiğim müessif hadise vukua geldi.’’ (S.199) Miralayımız o kadar basiretsizdir ki, geceki iki telgraftan sonra, bu telgrafı da hâlâ, ‘bir iki edepsiz zeybek’ mantığıyla değerlendirmektedir: ‘’Bu telgrafta tafsilat yoktu. Hadisenin mahiyeti anlaşılmadığından ben bu hadiseyi, herhangi bir zeybeğin münferi- den bir suç işlerken, tecavüz ettiği Demirci Efe’nin şiddetli bir dil kullanarak, ‘’Ben sizi oraya milletin malına, ırzına dokunun diye mi gönderdim’’ diye başlayarak, ağır bir dille Sökeli’yi azarladığı ve ‘’Her kim ne yaptıysa senden isterim.’’ dediği anlaşılıyor. 46
RkJQdWJsaXNoZXIy MTIzMzUy