Cafer Sadık Abalıoğlu Eğitim ve Kültür Vakfı | Sayı : 66 (Eylül 2023)

23 TÜRK GİBİ DÜNYADAVARMIDIR BAŞKA Çok şükür kumandan dediğini etti Alçak Yunan bize çok etti Kaçın derlerken tepesi üzerine gitti Türk gibi dünyada var mıdır başka. Sirkeci İskelesi’ne attım demiri Çok şükür Ankara’dan aldık emiri Yunan kumandanı yolda karpuz kabuğu bulmuş kemiri Kostantin bize yok mu diye bağırı Türk gibi vefakâr var mıdır başka… Kumandanlarımız Sakarya Harbi’nde Hücum borusu vurduru Yunanlılar askerlerine Cam parçasıyla tahta sildiri Türk’ün her kişisi yüz Yunan öldürü Türk gibi fedakâr var mıdır başka. Yunanlılar çok yediler yumurta ile tavuğu Güney’de çok rezil yaparlardı tellelci kavuğu Aradılar ama bulamadılar bir duvar kovuğu Türk gibi fedakâr var mıdır başka… Dumlupınar Ovası’nda güzel yediler anızı Kaçarken toplamışlar bir sürü kancık camızı Kapıya vurdum kapı kapandı Aslan Mehmetçiklerin eli sopalı Seyredin Yunanlılarda abdestsiz namaz kılanı Türk gibi dünyada var mıdır başka… İşte böyle yapmış o Yunan denen - ler. Ne güzel yazmış Türkler daha buna benzemedik daha nice kahra - manlıklar yaratmıştır. Bu şiiri yazınca Türklük gururum bir kat daha okşandı ve Türklerin o alçak Yunanlıları nasıl kovduklarını tekrar ve kendim yazarak ve duyarak öğrendim. Şimdi âşık bir uzun hava söyleme - ye başladı: HER SABAH Her sabah her sabah dilber gel beni uyar Çalma kapımızı komşular duyar Kınalı parmaklar ne güzel portakal soyar Fistana dokundurma güzelim fistanı boyar. Her sabah gel sevdiğim kavil yerine Çekidüzen vermiş ince beline Çok iyilik ettim ölmeyesi cavır annene Küçük kızım senin olsun dediremedim. Ölüyorum yoluna dilber cemalini göster Kumaşın yerini tutar mı astar Çok güzel sevdim ama gönül seni ister Deli gönlümü senden ayıramadım. İşte geldim gidiyorum bakmam ardıma Canlar mı dayanır senin derdine Düştüm senin gibi bir şaşkının ardına Yârim deyip düştüğüme yanarım. Karanfili budamışlar yığmışlar Şaşkının elinden yârini almışlar Bir güzeli bir çirkine vermişler Dengine düşmemiş ağlayıp gider. Uykum geldi yattım yârin dizine Ayrılık sürmesini çekmiş yüzüne Bakma sevdiceğim elin sözüne El adamı sevdiğinden ayırı Irmak kenarına yağmaz mı dolu Bir elin boş ise bir elin dolu Yârdan mı ayrıldın gül benzin sarı Yârdan ayrılalı gönlüm şen değil. Güneş görünmez vellengecin dalından Kim ayrılmış ben ayrılam yârimden Kız bilmese gelin bilir halımdan Keklik sırmalım suya mı geldin Bir bakışta sen benim aklımı aldın. Böylece bir türkü daha bitti ve di - ğer türküye hazır olup olmadığımı sordu ben de hazırım dedim ve söy - lemeye başladı: ALLAH ALLAH Kekliğim var bağ içinde Kavuru yağ içinde Alay alay kız geçer Gelin Ayşe’m yok içinde Allah Allah bağlamamın telleri; Esmer Ayşe’m kınalamış elleri… Şu Güney’in yoluna Saat takmış koluna Gelin Ayşe’m hasta diyorlar Ben öleyim yoluna Allah Allah kaşlarına gözüne; Senden başka yâr yatırmam dizime… Şu dağları aşmalı Çifte manda koşmalı Yârim gitti gurbete Kimin ile konuşmalı Allah Allah kaşlarına gözüne; Senden başka yâr yatırmam dizime… Bir türkü daha bitti. Âşık başka bir türküye geçti, ben de yazdım. Böylece uzun havayı bitidik. Âşık artık coş - muş söylüyordu . Yine başka birine geçti: DELİ GÖNÜL Coştum ALLAH’ım ben yine coştum Hak’kın gazanında kavruldum biştim Güney Çarşısına bir dükkan açtım Dert alırım dert satarım kapan kapana Ne ararsın deli gönül sarpta kayada Asfalt yollar yapılmış yola gidelim Buranın güzeli gönül eylemez Gönül eyleyecek yere gidelim Bir türkü de böylece bitince yeni bir türküye geçmişti ama ben artık kendisini çok yorduğumu biliyordum. Biraz durakladım. “Hadi yaz oğlum hadi!..” dedi ve ben de başladım yazmaya.

RkJQdWJsaXNoZXIy MTIzMzUy