Cafer Sadık Abalıoğlu Eğitim ve Kültür Vakfı | Sayı : 69 (Mart 2025)
9 CAFERSADIKABALIOĞLUEĞİTİMVEKÜLTÜRVAKFI alacağımız var?” Bir baktık ki lis- te kabarık. Biz artıya geçeceğimiz yerde, yine eksideyiz. Bankalara borç var, krediler alınmış. Haydi bakalım bankalara tur atıyoruz. O zamanlar da bankalardaki faiz oranlarının en yüksek olduğu dö- nem. Biz olayı toparladık, listeleri sunduk yöneticilere ve dedik ki “Bu saatten sonra kim şuraya borcumuz var derse o öder.” O zaman başkanımız Ali Ma- rım’dı. Kulübün gelir giderlerini bir düzenine oturttuk. Her hafta liste- ler hazırlarız; bu hafta nerden ne kadar para geldi, nereye ödendi. Bunu düzenli yaptık. Ben bir ara 96 senesinde bıraktım. 2001 sene- sinde Mustafa Beyi’n başkanlığı döneminde tekrar geldim, çünkü ona sözüm vardı. Ayrılırken “Sen başkan olursan ben gelirim” de- miştim. Sonra geldiğimde benim o kurduğumdüzen aynen devam etmiş, yani arkadaşlara o zaman için teşekkür ettim. Çünkü o bizim kilit noktamızdı, yol haritamız- dı. Onsuz hiçbir şey yapamıyor- duk. Ben şöyle bir anekdotumu anlatayım. Biz 93-94’de şampi- yon olduk 1.lige çıktık. Toplantıda Ahmet Özgül arkadaşımız var transferden sorumluydu kendi- si. Diyorlar ki “Şunu alsana” ben daha acemiyim. Şunu alacağız dedi, “Ahmet dur nereyi alıyor- sun, para yok” dedim. “Sen hiç merak etme para da bulunur fut- bolcu da bulunur.” Dedi. Neyse o benim kulağımda küpe kalmış ondan sonra hiçbir laf etmedim. Para geliyor nasıl geliyor? Sağ ol- sun sanayicilerimiz o zaman ola- ya çok sıcak bakıyorlardı nereye gitsek yardımda bulunuyorlardı. Rahmetli Feridun Alpat abinin orda emekleri çoktur. Organize sanayiden toplantıya kese kâğı- dında bir demet getirir “Mehmet bu senin.” derdi. “Nedir bu?” “Sen yaz, faturasının kime kesileceği bilgisi sonra gelecek.” Derdi. Bu şekilde kulübü belli bir noktaya götürdük, ama paramız var mıy- dı, yoktu. Devamlı akarla borçlar bitmiyordu. Ta ki ne zaman arka- daşlarımızla beraber Melih Ho- ca’yı alt yapının sorumlusu ya- pıp alttan futbolcu satarak, diğer şehirlerden futbolcuları bularak onları belli bir kıvama getirip sa- tarak para kazanmaya başladık. Ondan sonra kulüp finansman olarak rahatladı. Bodrumspor teknik direktörü İsmet Taşdemir’i biz o gün için 275 bin liraya -o za- man tabi bu rakamlar çok büyük rakamlar- İstanbulspor’a sattık, kulüp rahatladı. Yani bizim nakit akışımızı rahatlattı. Ben 96’da yönetimi bıraktım on- dan sonra tabii bu 16,5 milyon do- larlık satış, okul alımı dönemlerin- de ben yoktum. Tabi bu paraların bir kısmı nakit bir kısmı vadeli olarak tahsil edildi. Mesela Beşik- taş’tan alınmış, Fenerbahçe’den alınmış fakat Galatasaray’dan bir türlü tahsilat olmuyor. Aşağı yukarı 2 milyon 250 bin dolar Ga- latasaray’dan alacağımız var. Biz bu para hemen gelecekmiş gibi hareket ediyoruz ama para gel- miyor. Sonra rahmetli Özhan Ca- naydın’a -Allah gani gani rahmet eylesin, bizlere çok faydası oldu- çünkü 2 milyon 250 bin dolarlık borçlarının olmadığını söylemiş- ler. Kendileriyle avukatımız Turan Özen gidip gerekli görüşmeleri yaptıktan sonra haklı olduğumu- zu anlayıp, ondan sonra 250 bin dolar şeklinde bize her ay ödeme yapacağına söz verdi. Ve hep sö- zünde durdu biz o parayla 2 sene takımı idare ettik. Ama şu oluyor- du; bazı dönemlerde futbolcunun ödemesi geliyor, diyoruz ki biz sizin 4 haftalık, 5 haftalık ödeme- nizi Temmuz’da yapacağız. Şimdi primlerinizi ödüyoruz ama kalan tümborcumuzu Temmuz’da öde- yeceğiz. Bir sonraki sezondan fe- derasyondan gelecek paranın bir kısmını hemen ayırıp, biz onların parasını ödüyoruz, sezona sıfır borçla giriyoruz. Dolayısıyla fut- bolcu da bize güvendiği için hiçbir problem yaşamıyorduk. Fakat daha sonraları Mustafa Bey bı- raktıktan sonra ben yine devam ettim. Ondan sonraki dönemler- de bizim alt yapıdan futbolcu yetiştirmemiz olmadı. Sattığımız futbolcular bizim hep Mustafa Beyle olan dönemimizin futbol- cularıydı. Yani Ersen Martin, Öz- gür Bayar, Servet Çetin, Çağdaş Atan, Mustafa Keçeli, Serhat Gül- pınar, Burak Özsaraç yani bütün bunlar o daha önceki ekibimizin çalışmasından olan futbolculardı. Bir sonraki dönemlerde taraftarın da kaybı var. Taraftar bölündü 3 grup, 4 grup taraftarlar oldu. Bu taraftarların birbiri arasındaki ça- tışma, yani bizimgibi çokmeraklı, maça hevesli, Denizlispor’a aşık kişiler bu gruplar yüzünden takı- ma küstü. Gelemediler maça. Bu durum bizim için seyirci gelirinde zaafımız oldu. Onun dışında öyle bir lanse edildi yani takımın pa- raya ihtiyacı yokmuş gibi… Yani 16,5 milyon dolar oldu, okul alın- dı, sanki kulüp kendini yönetiyor paraya ihtiyacı yokmuş havası yürütüldü. Mustafa Bey’den son- raki dönem için söylüyorum. Öyle olunca sanayiciye yardım için gidildiği zaman değişik tepkilerle karşılaşıldı tabi. Bunlar da Deniz- lispor’un gelir kaynaklarını azalttı. Veriyorlardı para ama kişisel iliş- kiler nedeniyle veriyorlardı. Denizlispor’un bugünkü duru- mundan kurtulması için tüm şeh- rin ileri gelenlerinin vali, belediye başkanı, odaların Denizlispor’u bir marka olarak görmeleri gere- kiyor. Ben 96’da yönetimi bıraktım ondan sonra tabii bu 16,5 mil- yon dolarlık satış, okul alımı dö- nemlerinde ben yoktum. Tabi bu paraların bir kısmı nakit bir kısmı vadeli olarak tahsil edildi. Mesela Beşiktaş’tan alınmış, Fenerbahçe’den alınmış fakat Galatasaray’dan bir türlü tah- silat olmuyor. Aşağı yukarı 2 milyon 250 bin dolar Galatasa- ray’dan alacağımız var.
RkJQdWJsaXNoZXIy MTIzMzUy