Cafer Sadık Abalıoğlu Eğitim ve Kültür Vakfı | Sayı : 70 (Temmuz 2025)

20 CAFERSADIKABALIOĞLUEĞİTİMVEKÜLTÜRVAKFI Peki fosil dediğimiz şey nedir ve nasıl oluşur? Fosil; kelime anla- mı olarak yer altından çıkarılan demektir (Latince: fossilis). Fosil- ler birçok farklı şekilde meydana gelebilirler. Hangi şekilde mey- dana gelirse gelsin, fosilleşmede en önemli kural, organizmanın mümkün olan en kısa surede oksi- jen ile bağının kesilmesidir. Bu du- rum çürümeyi daha az seviyeye çekerek bir zamanlar canlı olan organizmanın kalıntılarının ko- runma düzeyini arttırır. Öldükten sonra gömülme surece geç baş- layan ve uzun sure açıkta bekle- yen canlıların fosilleşmesi çok zor hatta bazen imkânsızdır. Bir can- lıya ait butun iskeletin bulunması çok sık görulen bir durumdeğildir. Hatta dunya uzerinde yaşamış canlıların çoğu fosilleşmez ve ta- mamen yok olur. Fosilleşebilen canlı sayısı dunya uzerinde ya- şamış canlı sayısının çok kuçuk bir oranını temsil eder. Fosilleşme suresi ortama göre değişiklik gös- termekle beraber genelde 10 bin yıldan daha yeni organik kalıntı- lar fosil olarak sınıflandırılmaz. Bu kalıntılar guncel (veya aktuel) ola- rak tanımlanır. Fosilleşme surecin- de organik malzeme mineralleri- ni kaybeder ve içinde bulunduğu tortulun minerallerini alır. Bu da fosillerin farklı renklerde olmasını açıklar. Bu değişim suresince fo- sil organik özelliklerini zamanla kaybedip taşlaşma surecine girer. Hatta fosil kelimesi Turkçe sözlu- ğune ‘taşıl’ olarak girmiştir. Bu taş- laşma sureci fosilin ağırlaşmasına da yol açar. Fosilleşmiş bir kemik, muadili olan ve fosilleşmemiş bir kemikten çok daha ağırdır. Fosil ile fosilleşmemiş kemiği ayırt et- menin bir yolu da rengidir. Fosilleşmemiş guncel kemikler çok açık renkte olurken fosiller daha koyu renklerde olur. Bu taş- laşma sureci organik malzeme- nin dokusunda da değişimlere yol açar ve yuzeyi farklı hale getirir. Halk arasında fosili tespit etme- nin yolu onu yalamak olarak bili- nir. Bu tam anlamı ile bilimsel bir yöntem olmasa da gerçeklik payı vardır. Dil ile malzemeye temas edildiğinde eğer duz bir yuzey hissediliyorsa o bir taş, puruzlu bir yuzey hissediliyorsa ve dil yapı- şıyorsa o bir fosildir. Bunu sebebi kemiklerin yuzeylerinin hava ve diğer sıvıları geçirebilmek için gö- zenekli olmasıdır. Ancak bunun yuzde yuz çalışan bir yöntem ol- madığını da unutmamak gerekir. Anadolu’da Paleolitik döneme ait fosil insan kalıntısı bulunan alanlar; Antalya’da Karain Ma- ğarası, Beldibi kaya altı sığınağı, Hatay’da Merdivenli Mağarası, Kanal Mağarası, İncili Mağara (Buyuk Mağara) ve Üçağızlı Ma- ğarası’dır (Resim 3). Bu mağara- ların haricinde Paleolitik döneme ait en eski insan fosilinin bulun- Fosilleşmemiş guncel kemikler çok açık renkte olurken fosiller daha koyu renklerde olur. Bu taşlaşma sureci organik malzemenin dokusunda da değişimlere yol açar ve yuzeyi farklı hale getirir. Halk arasında fosili tespit etmenin yolu onu yalamak olarak bilinir. Bu tam anlamı ile bilim- sel bir yöntem olmasa da gerçeklik payı vardır. Dil ile malzemeye temas edildi- ğinde eğer duz bir yuzey hissediliyorsa o bir taş, puruzlu bir yuzey hissedi- liyorsa ve dil yapışıyorsa o bir fosildir. Resim 4. Kocabaş insanı kafatası kubbesi.

RkJQdWJsaXNoZXIy MTIzMzUy