Cafer Sadık Abalıoğlu Eğitim ve Kültür Vakfı | Sayı : 61-Ek | Haziran 2020
Hakkında gizli belgeler olan ve söylentilerle dolu bir konuyu ele almak hiçbir zaman kolay olmaz. Hele bun- ları bağlamından çıkarıp günün düşünce iklimine taşırsanız hepten zorlaşır. Gündeme geldikçe şimdiye dek Denizli Vakası olarak anılan olay da böyle tartışıldı. Burada dikkatten kaçırılmaması gereken nokta, konunun Demirci Efe veya Kuvay-ı Milliye değil Denizli Vakası olduğudur. Dolayısıyla bütün bunlar birbirine girince ilgili veya araştırmacı olanların kanaati ve yargıları da farklı olabiliyor. Bu konuyla ilgili ileri sürülen bizim savımıza ters gelen görüş veya iddia ise; Denizli halkının Kuvay-ı Milli- ye’ye isyan ettiğidir. Ancak bizim geniş okumalardan, belgelerden ve işittiklerimizden vardığımız kanaat ise Denizli Vakası de- nilen olayın Denizli’de mala, namusa/ırza tecavüz olayı olduğudur. Kontrol edilemez olan Sökeli Ali Efe’nin adamlarının soygun ve sarkıntılıkla başlayıp tecavüze giden serkeşliğine ahalinin bir tepkisidir. Bazılarınca “Denizli İsyanı” diye adlandırılan olayda, isyan fiilinin bir tek unsuru bile yoktur. İşte bu neden- ledir ki bu isyanın nasıl cereyan ettiği anlatılamaz. Bu isyanın nasıl olduğuna, ne sözlü anlatımlarda ne de herhangi bir yazılı belgede rastlayamazsınız; ismi var, cismi yok bir isyan yani… Peki, “isyan” denilen nedir o zaman? Silahlı birkaç kişinin, silahsız bir grubun içinden hedefi belirlenmiş üç kişiyi öldürmesidir. (Nefsi müdafaa, cinayet, kasten öldürme… gibi tartışmalar hukuk alanına girer). O halde bir isyandan ziyade, en fazla bir iki dakika sürmüş bir hercümerçten söz ediyoruz. Sözde isyanı bastırmak için gelen kuvvet, en küçük bir direnişle karşılaşmamıştır. Cezalandırıldığı söylenen insanlar, her yaştan, her sosyal tabakadan ve silahsızdırlar. Cinayet sebebi ise, tek- raren belirtelim ki Denizli’nin yerlisi olan herkesin bildiği gibi namus meselesidir. 61. sayımız içerisinde yer alan ilgili değerli yazıları ve özellikle (38-49) sayfa aralığındaki Ömer Gökmen’in, Denizli Vakası -Gerçekler- başlıklı yazısının bize göre yeteri kadar aydınlatıcı olduğunu düşünmekteyiz. Olayın neden olduğu ile ilgili kanaatler farklı olabilse de, sonuçta vakıa olan Demirci Mehmet Efe’nin yargısız 60 kişiyi nasıl öldürdüğü de itiraz edilemez bir gerçektir. Özellikle bu gelişme sonrası Atatürk’ün bu tip güçlere karşı onları zaptürapt altına alma hareketini hızlandırdığını da biliyoruz; ayrıca bununla ilgili ne tedbirler aldığı da yazılıdır. Bu olayı değerlendirmemizde bir de Denizlili hissiyatı kattığımız doğru. Bu şehrin ve insanlarının Milli Mücadeledeki katkısını biliyor ve bunu övünçle anmak istiyoruz. Tüm şehri töhmet altında bırakacak en küçük ima bile bizce rahatsızlık notu olarak görülmeli. Her toplumun tarihinde iz bırakan ciddi, üzücü olaylar vardır, bu olaylara duyarsız kalmamanın tarihi so- rumluluğumuz ve atalarımıza saygının gereği olduğunu düşünüyoruz. Yine anlıyoruz ki, olayın üzerinden bir 100 yıl geçtikten sonra ele aldığımız konunun daha geniş, bilimsel toplantılarda -panel, sempozyum vb.- tartışılmasında yarar olacağına inanıyoruz. Saygılarımızla Geçmişimizi Hatırlıyoruz Sayı 61
RkJQdWJsaXNoZXIy MTIzMzUy