Cafer Sadık Abalıoğlu Eğitim ve Kültür Vakfı | Sayı : 66 (Eylül 2023)
9 Evin yükü ninemin üzerinde kaldığında kırk beş – kırk altı yaş - larındadır. Fakat yalnız değildir. Yedi yaşına gelmiş oğlu Mahmut ile Osman’ı vardır. Kızı Feriştah, evi bahçesine bitişik olduğu için seslendiği an yanındadır. Ninem “demir tırmık” tabir edilen çalış - kan ve güçlü bir kadındır. Pamuk çapalama ve toplama ile diğer tarla işlerinin olmadığı zamanlarda hasır dokur. Elinde orak, “an” denen tarla sınırlarında biten otları biçme işini de yapar. Bu çapacı yevmiyesinden daha fazla geliri olan bir iştir. Ninem tarla anları otlarını biçmeye gittiğin - de yanında yoldaş olarak beni de götürürdü. Öğle sı - cağında, karaağaç gölgesinde ye - meğimizi yer ve öğle uy - k u s u n a y a - tardık. Beni kollarına alarak yatardı. Uyurken kolları yorgunluktan olsa gerek reflekslerle sarsılırdı. Hafta sonunda çalıştığının karşılığını alın - ca bana ufak harçlıklar verirdi. İlkokul öğrenciliği yıllarımda Osman dayım da vefat etti. Ninem üzülmüştür mutlaka. Evlat bu, özürlü de olsa evlat… Nineciğim, tek oğlu Mahmut’u okutmak iste - di. Dayım ortaokul birinci sınıftan sonra okulu bırakıp otomobil tamir - ciliği çıraklığına girdi ve askere gi - dinceye kadar ve sonrasında da bir süre o işte çalıştı. Sarayköy’ün ilk otomobil tamircilerinden oldu. Bir süre zabıta memurluğu da yaptı ve bu görevdeyken evlendi. Ninem oğ - lan evermenin sevincini de yaşadı. Dayım, daha sonra zabıta memur - luğunu bırakarak kendisini çiftçili - ğe başladı ve bu mesleği çok sevdi. Sarayköy’ün sayılı çiftçileri arasında yer aldı. Artık evin idaresini o almış - tı. Ninem oğlunun bakımı altına girmişti. Yaşı ilerlediği için tarla - da bahçede çalışacak durumda değildi artık. Ev işlerinde geli - nine yardım ediyor, kızının ve oğlunun torunlarıyla ilgile - niyordu. “Allah son gürlüğü versin.” derler ya hani, işte o günleri yaşıyordu. Evlat göl - gesindeydi, mutluydu. Fa - kat mutluluğu yarım kaldı. 1980’li yıllarda gözlerin - den rahatsızlandı ve iki gözünü kaybetti. Artık o da bakıma muhtaç duru - ma gelmişti. Çok üzülü - yordu ama üzüntüsünü içine atıyor, fazla konuşmuyordu. O yıllarda eşi - nin ilk oğlu Hüseyin, yıllar - d ı r gelip gitmediği evin kapısını hasta ziyareti için çalmaya başlamıştı. O zamanlar hemen kıvrılıp yatıyor, uyuyormuş gibi yaparak kendisini azarlayıp döven kişiyle konuşmu - yor, ona yüz vermiyordu. Ninem, son yıllarını bir âmâ olarak yaşadı. O yıllarda mahallenin başı ağ - rıyan kadınları, komşu kadınlara okuturlar ve bir miktar para verir - lerdi. Komşularından Hatice Ulus nine, ninemin kapısını çalmış; “Ba - şım ağrıyor Hatça, okuyuver!” de - miş. Ninem, bildiği sureleri okuyup üfledikten sonra komşusu, adet ol - duğu üzere ninemin eline bir kâğıt para tutuşturmuş. Çünkü para ve - rilmeyince ağrı geçmezmiş. Ninem de âmâ haliyle parayı sevinerek cebine koymuş. Komşusu gittikten sonra torunu İsmail’i çağırmış. “Bu kaç lira?” diye sormuş. İsmail eline alıp baktığında görmüş ki ninesine para diye verilen kâğıttır. Üzerinde, “Anne, Çarşamba günü geleceğiz. Damadınız, Adana” yazılıdır. 1985 Haziranının 21. günüydü, ölüm anını yaşamaya başlamıştı. Annem, dayım, ben ve bir oda do - lusu komşu kadınla başındaydık. Annem üzüntülü ve telaşlıydı. O telaşla, bir ara öldüğünü sanarak “Çenesini bağlayalım.” dedi. Henüz son nefesini vermediği anlaşılınca bir komşu kadın; “sigara kâğıdını ağzına tutarak son nefesini verdi - ğini görmemizi” teklif etti. Bu tek - life itibar edilmedi. Birkaç dakika sonra, 80 yaşında, son nefesini verdi. “Sarayköylü Hatça”, ninem Hatice Çiftlikli, Sarayköy’ün kü - çük mezarlığında, son uykusun - da, yatıyor. Mekânı cennet olsun. Evlendiği yılın sonlarına doğru ilk çocuğu Feriştah, sonra doğan kızlar Mediha, Nazmiye ve Gülşah’tır. Dört kızdan sonra bir oğlan gelir: Mahmut. Mediha 7 günlük, Nazmiye 38 günlük iken vefat eder. Gülşah da 10 yaşında vefat edecektir. Bir de özürlü oğlu Osman vardır tabii…
RkJQdWJsaXNoZXIy MTIzMzUy