Cafer Sadık Abalıoğlu Eğitim ve Kültür Vakfı | Sayı : 67 (Ekim 2024)
13 CAFERSADIKABALIOĞLUEĞİTİMVEKÜLTÜRVAKFI Bu konuda bir de izaha muhtaç bir durum var. Bilindiği gibi, Sökeli Ali Efe’nin içinde bulunduğu kafi- leye tabakhane önünde pusu ku- rulmuş ve Sökeli, başında fes olan kumral bıyıklı bir adam tarafın- dan vurularak öldürülmüş. Bura- ya kadar tamam. Yalnız bundan sonra çok garip bir şey oluyor. Sökeli’yi vurup amacına ulaştığı- nı düşündüğümüz adam, atına binip oradan uzaklaşmak yerine Sökeli’nin cesedinin başına gide- rek, elindeki kasatura ile cesedin suratını parçalıyor, yetmiyor bir de gözlerini oyup ondan sonra uzaklaşıyor. Biz bunları birinci elden görgü tanığı Miralay Şefik Bey’den öğreniyoruz. Şefik Bey ayrıca cesetlerin soyulmuş olduğunu, üzerlerinde bir don bir gömlek bırakıldığını söylüyor. Yaz günü zeybek kıyafeti, gömlek onun üzerinde cepken, altta diz üstün- den boğulan bol şort onun içinde don, ayakta da diz altından baş- layan körüklü çizmeden ibarettir. Sadece cepkeni ve şortu çıkar- makla adamı soymuş olmazsınız, üstelik bir mantığı da yoktur. Belli ki cesetler çırılçıplak soyulmuş, don ve gömlekleri cesetleri alma- ya gelen arkadaşları tarafından giydirilmiş. Dolayısıyla kasatura ile gözlerinden başka organlarına bir zarar verilip verilmediğini bile- miyoruz, çünkü görgü tanığımız bu konuda bir şey yazmamış. Denizli Vakası namus meselesin- den değil, kışkırtmalar sonucu meydana gelmiştir diyenlerden ricam, bu adamı ne diyerek kış- kırttılar ki öldürdüğü adamın ce- sedinin suratını parçalayıp, göz- lerini oyacak derecede hırslandı? Bu soruya cevap veremeyenler kışkırtma demeden önce bir kere daha düşünsünler derim. Atatürk’ün bu konudaki duruşu nedir? Tavrını nasıl yorumlamak gerekir? Atatürk’ün bu konudaki duruşu gayet nettir. Büyük nutkunda bü- tün iç isyanları tek tek sayarken Denizli hakkında tek bir söz söyle- memiştir. İsyan olduğunu düşün- se böyle bir şey mümkün olabilir miydi? Mustafa Kemal Paşa’nın Mec- lis’te kurduğu, “Herhalde Deniz- li’de Denizlilileri silah marifetiyle cezalandırılıp yola getirilmelerini gerektirecek bir hareket olmuş- tur” cümlesi, hem ülkenin içinde bulunduğu şartlar hem de mecli- sin o oturumundaki nazik durum nedeniyle kurmak zorunda oldu- ğu bir cümledir. Yoksa yine mec- lisin bir oturumunda şu cümleyi kurmazdı: “Demirci Efe’nin gafle- tinden ve cehaletinden kaynak- lanmış bir takım özel cinayetleri (Denizli Vakası) vardır ve bu cina- yetleri nedeniyle İstiklal Mahke- mesinde yargılanması gerekir”. Aslında Mustafa Kemal Paşa’nın birbirinin tam zıddı bu iki cümle- yi kurmuş olması her şeyi apaçık ortaya koymaktadır; yeter ki gör- mek isteyin. Peki, öyleyse Demirci Efe neden cezalandırılmamıştır? Birincisi, Ege’deki Kuvayı Milliye harekâtı Mustafa Kemal Paşa’ya paha biçilemez değerde olan bir yıl gibi bir zaman kazandırmış- tır, bunun da başoyuncusu ola- rak Demirci Efe görülmektedir. Bu nedenle kendisine sempati duyduğu ve belki gönül borcu bile hissettiği düşünülebilir. İkin- cisi de, olaydan sonra yaptıkları telgraf görüşmelerinden birin- de Mustafa Kemal Paşa’nın, bu olay nedeniyle kendisi hakkında bir muamele yapılmadığı ve ya- pılmayacağı şeklinde verdiği söz. Her ne kadar ürküp adamlarını alarak geldiği yere yani dağa çık- masını önlemek için verilmiş bir söz bile olsa verilmiş bir sözdür. Demirci Efe’nin Çerkez Ethem gibi hükümet kuvvetlerine karşı silah kullanmamış olması da Mustafa Kemal Paşa’nın affına mazhar ol- masını sağlayan önemli bir etken olmuş ve bu sayede hayatta ka- labilmiştir. Miralay Şefik Bey neden önem- lidir? Neden çelişkili açıklama- lar yapmıştır örnekle açıklaya- bilir misiniz? Miralay Şefik Bey (E. AlbayMeh- met Şefik Aker), olayın yaşandığı süreçte 57. Tümen Komutanıdır. Ayrıca, 27. Alay’la Çanakkale Savaşında kahramanlık göster- miş bir komutandır. Kuvayı Mil- liye’nin başından sonuna kadar Demirci’nin en yakınındaki in- sandır. Hatta Demirci’nin tenkili için yapılan baskın sırasında bile Demirci’nin kaldığı evdedir. Dola- yısıyla da bütün olayların içinde yaşamış birinci elden görgü tanı- ğıdır. Bu nedenle, Şefik Beyin 1937 yı- lında yayımladığı anılarında an- lattıkları bence Denizli için altın değerindedir. Pek çok can alıcı noktayı onun yazdıklarından anlayabiliyoruz. Şefik Beyin anı- larında çelişkili ifadelere de rast- lanmaktadır. Buraya iki örnek koyalım: Bir yerde zeybekler için, bunlar Kuvayı Milliye’ye yardım- cı unsurlardı derken, işin sonunda, birçok övücü sözden sonra, “…şim- di Demirci Efe’yi Kuvayı Milliye’ci saymayacak mıyız?” demektedir. Demirci’nin insanları kestiğini an- ladığı anda da “bu insanları alel usul bir mahkeme kurup asmak varken bu büyük suçu neden işle- di diye kendi kendime söylendim” diyor. Ama Meclise verdiği rapor- da, “Demirci Efe’nin yararlıkları- nın önemsiz hatalara feda edil- memesini arz ederim.” demiştir. Şefik Beyin anılarında çelişkili ifadelere de rastlan- maktadır. Buraya iki örnek koyalım: Bir yerde zeybek- ler için, bunlar Kuvayı Mil- liye’ye yardımcı unsurlardı derken, işin sonunda, birçok övücü sözden sonra, “…şimdi Demirci Efe’yi Kuvayı Milli- ye’ci saymayacak mıyız?” demektedir.
RkJQdWJsaXNoZXIy MTIzMzUy