Cafer Sadık Abalıoğlu Eğitim ve Kültür Vakfı | Sayı : 67 (Ekim 2024)

37 CAFERSADIKABALIOĞLUEĞİTİMVEKÜLTÜRVAKFI edilmesine katkı yapacaktır. 9) Denizli Olayı, talihsiz şekilde o günlerde Kuva-yı Milliye aley- hinde olanlar için bir propagan- da malzemesi oluşturmuştur. Bu propaganda cılız kalmayıp güç- lenerek, Muğla, Dinar, Keçiborlu, Isparta ve Burdur’a kadar etki et- miştir. Buralara kadar giden söy- lentiler ile efelerin zulmü ve yap- tıkları abartılarak aktarılmıştır. Bu söylentileri bertaraf etmek için Albay Şefik Bey, yanına De- mirci Mehmet Efe’yi alarak bölge genelinde seyahat etmişlerdir. Seyahatleri esnasında abartılı hikayeleri ortadan kaldırmaya yönelik bilgilendirmelerde bulun- muşlardır. Bu seyahatler abartılı söylentiler ile mücadelede kısmi bir fayda sağlamıştır. 135 Albay Şefik Bey, “Zeybekler Na- zilli’yi yakmışlar... Denizli’yi de vurmuşlar, bekaretler izale et- mişler, Yunanlılar Denizli’ye gir- mişler, (Denizli-Dinar) arasındaki Hamidiye istasyonuna kadar ilerlemişler, Fırka Kumandanı ile Demirci Efe binlerce lirayı alarak firar etmişler. Fırka kumandanı ile Demirci Mehmet Efe dağlara kaçmışlar…” şeklindeki olumsuz propagandaları açık açık anlat- mıştır. 136 M. Kemal Paşa’ya çeki- len telgraf bu propagandanın bir eseri olduğu gibi, 17 Eylül’de ‘Kon- ya İstiklal Mahkemesi’ne gönde- rilen yazıda aynı amaca yönelik hazırlanmıştır. 137 10) Şehir hayatı yaşayan insanla- rın bir bölümünün ziraat, bir bölü- münün memuriyet ile meşgul ol- salar dahi önemli bir kısmının da ticaretle iştigal ettikleri aşikardır. Ticaret ile iştigal edenlerin duru- mu ziraat ve memuriyet ile iştigal edenlerden biraz daha farklıdır. Yunan işgali endişesini diğer ke- simlere göre bu kesimin daha yoğun hissettiği kolayca tahmin edilebilir. Muhtemel işgalde mal- larını ve sermayelerini kaybede- rek yokluk içine düşecekleri, tica- ret yaptıkları Rum tüccarlar ile her türlü ticari bağlarını kaybede- cekleri, refah içinde iken paylaş- tıkları dostlukların kaybedileceği endişesi ile bir kısım Rum erkekle- rini saklamaya yönelik eylemle- re girişmiş olmaları gerçekte çok şaşırtıcı değildir. Hatta bunları in- sani gerekçelerle gerçekleştirmiş olabilecekleri dahi düşünülebilir. Bu davranışın gerekçesi ne olursa olsun o günlerde bunun öğrenil- mesi neticesinde efe ve zeybekle- rin bu davranışları sergileyenlere yönelik ağır cezalandırmalara gidecekleri herkesin malumudur. Rumları saklayanların yakalan- dıklarında darp edilmeleri gibi durumların yaşanmasında şaşı- lacak bir durum bulunmamak- tadır. Şüphesiz insanlar hayatları içinde riskli kararlar alırlar ve ka- rarlarının ne gibi sonuçlara yol açabileceğini az buçuk tahmin ederler. Sökeli Ali Efe, zeybek ve kızanlarının Rum erkelerini sakla- dıkları gerekçesi ile bir kısım zen- gini dövmeleri veya darp etmele- rini bugün yadırgasak dahi 1920 şartlarında garipsememiz müm- kün görünmemektedir. 11) Demirci Mehmet Efe’nin “De- nizli’nin ileri gelenleri zengin yerli Rumların parasını paylaş- tılar. Onlara sahip çıkmaya kalk- tılar…” 138 sözleri kesinlikle doğru anlaşılmaya muhtaçtır. Göç ettiri- lecek Rum erkeklerinin ve erkekle- ri ile gitmek isteyen ailelerinin pa- ralarını ve ziynetlerini yanlarında götürmeyi güvenli bulmadıkları için daha önceki dostluklarına da- yalı olarak Denizli’de güvendikleri insanlara emanet etmek isteyebi- lecekleri hayatın olağan akışına uymayacak bir durum değildir. Yine hayatın olağan akışına uy- mayacak bir başka durum, göç ettirilen Rumların geri dönecek- lerini düşünerek bıraktıkları ema- netlerden haberdar olan Demirci Mehmet Efe, zeybek ve kızanla- rının bu paraların peşine düşme- yeceklerine inanmaktır. Demirci Mehmet Efe’nin “Denizli’nin ileri gelenleri zengin yerli Rumların parasını paylaştılar.” sözlerini doğrudan ileri gelenler için bir ihanet ve zenginleşme aracı ola- rak peşinen kabul etmek yerine, bu paralara istediği kadar ulaşa- mayan bir efenin sitemi olup ol- madığı ayrıca değerlendirilmeye muhtaçtır. 12) Denizli’de efe ve zeybeklere karşı bir tepkinin olduğu aşikardır. Bunda şehirden zaman zaman zorla toplanan gönüllüler ile ayni ve nakdi yardımların kısmi etkisi olabilir. Diğer bahsi geçen olum- suzluklar dahi buna eklemlense; efe, zeybek ve kızanlara karşı si- lahlanarak silahlarını teslim et- miş Sökeli Ali Efe ve zeybeklerini öldürmeye varacak kadar bir hu- sumeti oluşturması pek mümkün görünmemektedir. Yunan ordu- sunun Denizli’ye doğru ilerlediği bir süreçte, onlara karşı mücade- le eden ve edecek Kuva-yı Milli- ye’ye karşı Denizli’de bu olayın yaşanması bir takım kışkırtmaları görmezden gelmememizi gerek- tirmektedir. Rum erkeklerinin göç ettirildiği süreçte Sökeli Ali Efe ve kızanları- na karşı duyulan rahatsızlıklar ve şikâyetler ile Sökeli Ali Efe’nin De- mirciMehmet Efe tarafından telg- rafhaneye çağrılıp, Goncalı’ya geri çağrılmasının söz konusu olduğu bir sırada, bir takım silahlı adam- ların karşılarına çıkıp, silahlarını bırakmalarını istemeleri ve silah- larını bırakmalarına rağmen üzer- lerine ateş açmaları kolay açıkla- nabilir bir durum değildir. Ayrıca; Sökeli Ali Efe, zeybek ve kızanları kendilerini öldürmeye varacak ağır suçlar işlediklerini düşünmüş olsalardı, karşılarına çıkan silahlı adamlara başlarına felaket gele- bileceğini düşünmeksizin silahları- nı kolayca teslim etmezlerdi. Silahların bırakılmasında Sökeli Ali Efe tereddüt etse de, Jandar- ma Yüzbaşısı Rıfat Bey’in onay vermesi ile bu tereddüt kaybol- Denizli Olayı, talihsiz şekilde o günlerde Kuva-yı Milliye aleyhinde olanlar için bir pro- paganda malzemesi oluştur- muştur. Bu propaganda cılız kalmayıp güçlenerek, Muğla, Dinar, Keçiborlu, Isparta ve Burdur’a kadar etki etmiştir.

RkJQdWJsaXNoZXIy MTIzMzUy