Cafer Sadık Abalıoğlu Eğitim ve Kültür Vakfı | Sayı : 67 (Ekim 2024)
42 CAFERSADIKABALIOĞLUEĞİTİMVEKÜLTÜRVAKFI konusunda gereken hassasiye- ti göstermeyerek, zeybek ve kı- zanlarının topladıkları insanları celladı Kasap Mustafa Çavuş’un yanına gönderip yüzükoyun yere yatırılarak enselerinden kestire- rek yaptığı cezalandırmanın top- lum vicdanında kendilerinin nasıl hapsedileceğini kestirememiş ol- duğunu düşünmemesi mümkün değildir. Ancak, kendisinin birçok yerde suçlu gördüklerini astırdığı veya kurşuna dizdirdiği vaki iken Denizli’de niçin enselerinden kes- tirecek boyutta bir cezalandırma- ya gittiği açıklanabilir bir durum değildir. Kanaatimce adamlarını bu ağır suçun ortağı yaparak on- ları daha fazla kendisine bağla- mayı ve kendisinden kopmalarını imkansızlaştırmayı amaçlamış olabilir. 22) Demirci Efe’nin yakınlarının öldürülmesi nedeniyle görünüşte kin, öfke, nefret ve gurur ile kendi- ni kaybettiği, fakat kısa süre sonra yaptığı katliamın yaratacağı et- kilerden çok geçmeden endişeye kapıldığı anlaşılmıştır. Aydın Sulh Hakimi Süreyya Bey’e “Mustafa Kemal Paşa bu iş için ne düşü- nür?” şeklinde sorular sorması ne kadar ileri gittiğini bilmesinin so- nucudur. Efe’nin yaptıklarından ve yapacaklarından pişman ol- mamakla birlikte M. Kemal Paşa ve Ankara’nın takınacağı tutum- dan oldukça kaygılandığı görül- müştür. 155 İleriki günlerde M. Kemal’e telg- raf ile açıklama yapma gereği hissetmiştir. 18 Ağustos 1920’de gönderdiği telgrafın özetinde; Karacasu ve Tavas kazalarında kaymakam dahil ileri gelenlerin İtalyanları davet için tutanak dü- zenlediklerini, kendisinin bunlara engel olduğunu belirterek; “Garbi Karaağaç kazasının düzenlediği tutanaklardan haberiniz vardır. Bu tutanaklarda haklarında ileri sürülen iddialara sizin de cevap verdiğinizi üzüntü ile öğrendim. Ben on beş aydan beri vatanı- ma hizmet etmekteyim. Kesin- likle mal ve para düşkünü deği- lim. Denizli olayında dahil olan tekaüt Binbaşı İbrahim Efendiyi Ankara’ya gönderdim. Eğer De- nizli olayının önü bu şekilde alın- mamış olsaydı ikinci bir Anzavur olayı ile karşı karşıya kalınacağı ihtimalini hatırdan çıkarmamak gerekir. Ferit Paşa taraftarlarının hizmet tekliflerinin hepsini red- dettim. Rica ederim. Büyük Mil- let Meclisi’nin bana karşı fikrini bilmek isterim.” 156 demiştir. Demirci Mehmet Efe, öncelikle Milli Mücadele yolunda çaba harcadığını, Denizli Olayı’nın ikin- ci bir Anzavur olayına yol açma- dan kendisince önünün alındığını ve BMM’ne bağlı olduğunu bil- dirmektedir. Ancak telgrafın so- nunda ne kadar endişeli olduğu ve BMM’nin kendisine yönelik ne düşündüğünü öğrenmek istediği anlaşılmaktadır. Demirci Efe’nin çektiği telgraf ve raporlar ile bil- giler vererek okların kendisine dönmesinden fazlasıyla endişeli olduğu, M. Kemal Paşa’yı ikna etmeye çalıştığı 157 ve kendisine yakın olmaya çalıştığı gözden kaçmamaktadır. 23) Yaşanan olayın hukuki so- nuçları düşünüldüğünde, Albay Şefik Bey ve Demirci Mehmet Efe olayın tüm sorumluluğunu De- nizli üzerine yıkmaya çalışmıştır. Denizli’nin 15 Mayıs’tan itibaren Milli Mücadele’ye yaptığı kat- kıları bir anda unutarak, Denizli halkını silahlı bir ‘isyan’ çıkart- tıkları ve kendilerinin sert şekilde bu ‘isyan’ı bastırdıkları iddiasıy- la mahkum ettirmeye çalışmış- lardır. Demirci Mehmet Efe’nin, Denizli’de Anzavur olayı gibi bir olayla karşı karşıya kalınmasının önüne geçildiği, yaptıkları kat- liamın bunun önüne geçmeye yönelik olduğu iddiası oldukça abartılıdır. Katledilenlerin sayısı- nın 60 küsur olması ve Denizli’ye geldiğinde silahlı bir direniş ile karşılaşmamış olması, katledilen- ler arasında 8 yaşında Halil İbra- him ile 75 yaşında Emir Ayşe’nin yer alması Denizlililerin nasıl bir ‘Anzavurluk’ peşinde olduklarını anlamayı zorlaştırmaktadır. Öldürülenlerin sayısının 60 civa- rında olduğu anlaşılmakla birlik- Emin Aslan Tokat, Demirci Mehmet Efe’nin yanında ve yakınında bulunmanın zorluklarına da işaret etmiş- tir. Tokat, Efe için: “Demirci Mehmet Efe gayet des- sas, şeytan, bir tilki kadar kurnaz ve tetikte durmasını bilen hunhar bir diktatör- dü. Hükümet memurlarına bilhassa vali, kaymakam ve subaylara asla itimat etmez ve hatta onları merkez ve taşralarda kendi efe teşkilatı ile daimi bir kontrol altında bulundururdu. Teşkilatını efeleri, zeybek kızanları ve terör siyaseti ile korkuttuğu heyeti merkeziye ve heyeti milliyeler vasıtasıyla öyle tıkırında işletiyordu ki Antal- ya’da kuş uçsa beş dakika sonra Nazilli’de duyardı…” demektedir.
RkJQdWJsaXNoZXIy MTIzMzUy