Cafer Sadık Abalıoğlu Eğitim ve Kültür Vakfı | Sayı : 67 (Ekim 2024)

63 CAFERSADIKABALIOĞLUEĞİTİMVEKÜLTÜRVAKFI rülmüşlerdir. MüslümanHalkların ve buraya yollanan Rumların da katılımıyla şehirde nüfus çok ka- labalıklaşmış, beslenme ve barın- ma yönünden çok ciddi sorunlar yaratmıştır. Hatta şehirde yiyecek sıkıntısı baş göstermiştir. Denizlide 13.000 civarında Müslüman, 2.250 Rum ve Ermeni yaşamaktadır. 2.250 olan gayri müslim sayısı 7200’lere çıkmıştır, Bu durum, Sa- rayköy’e kadar gelmiş olan Yu- nan’ın bir işgal harekatı karşısında Denizli’nin burada biriken Rumlar sebebiyle durumunu çok tehlike- ye düşürüyor, Yerli Rumlar da Yu- nan birliklerinin işgalini dört gözle bekliyor ve karşılamak için tören hazırlıkları yapıyorlardı. Denizli Heyet-i Milliye Lideri Müftü Hulû- si telgrafla Goncalıda bulunan Demirci Mehmet Efe ile temasa geçer. - “Efe oğlum, Denizli´de Rumlar mühim bir ekseriyet teşkil etti. Ge- çen sene İslâmlar aleyhine Yu- nanlılarla beraber bunlar facialar işlemişlerdir. Şu halde Denizli’de kalan Müslümanlar ve cephe tehlikede kalacaktır. Hiç olmazsa Rum erkeklerinin Denizli´den kal- dırılarak dâhile sevkini İslâm ahali adına rica ederim.” Buna karşılık Demirci Efe: Baba! Bu işi halletmek üzere bir müfreze göndereyim. Siz üzül- meyin, cevabını verir. Müftü Efen- di:—Sizin göndereceğiniz müfreze belki bazı aksaklıklar yapar. Treni verirsen, biz bu işi sessiz sedasız hallederiz, dediyse de meram an- latamaz. Bunun üzerine; —Peki oğlum, bu işi sen hallet, deyipmu- habereyi keser. Anlaşılacağı üzere Müftü Efendi- nin de Efeler ve kızanlar üzerinde sıkıntı yaratabilecekleri konusun- da şüpheleri vardır. Bu görüşme sonrası Müftü Hulûsi yanına ailesini de alarak Tavas’a yola çıkar. Aynı gün Heyet-i Mil- liye’ye mensup birçok kişi ile polis ve jandarmalar da Tavas´a git- mek için yola çıkmıştır. Bunların yanı sıra ağır ceza hâkimi, tahrirat müdürü, muhasebe müdürü de yaya olarak Tavasa kaçmıştır. Halk arasında, Rum erkeklerin bir güvence unsuru olarak kentte kal- malarını isteyenler de yok değildi. Denizli’de toplumsal düzenin bo- zulduğu, mülkî yönetimin etkisiz kaldığı bir ortamda, 4 Temmuz 1920 tarihinde, Denizli Kalem Re- isi Albay Tevfik Bey tarafından Konya’daki 12. Kolordu’ya gönde- rilen bir telgrafta düşman işgali nedeniyle yöre halkının önemli bir kısmının iç bölgelere göç ettiği, yüzlerce kilometrelik savunulacak cephenin bir tek komutana bıra- kıldığı ve savunmanın olanaksız- lığı vurgulanıyordu. Ayrıca Tevfik Bey, daha önce tanışıklığı olduğu Nurettin Paşa’nın Denizli cephe- sinde görevlendirilmesini bir görüş olarak öneriyordu. Bu sırada De- nizli’de Demirci’nin kızanlarından Tavaslı Kara Ali ve arkadaşları 2 kişi tarafından soyulmuştu. Ya- kalanan soyguncular, bu kızan- ların kendilerini soyduklarını ve onlardan aldıklarının kendilerine ait olduğunu söylüyorlardı. Daha sonra bu 2 kişi bir yolunu bulup kaçmışlardı. Olay, Demirci Efe ile mutasarrıf arasında gerilimi artı- ran bir başka unsurdu. Gelişmeler karşısında Mehmet Efe, Muta- sarrıf Faik Bey’den kaçakların üç gün içinde yakalanmalarını, aksi takdirde hükûmet binasınagirme- mesini istemişti. Mutasarrıf, konu- yu Ankara’da İçişleri Bakanlığı’na bildirmiş ve bakanlığın bilgisi da- hilinde, Ankara’ya gitmek üzere 19 Mayıs 1920 tarihinde yerine Tahri- rat Müdürünü vekaleten bıraka- rak Denizli’den ayrılmış idi. An- cak, Demirci Tahrirat Müdürünün Vekilliğini kabul etmedi. O tarihte Denizli’den geçmekte olanMuğla MutasarrıfıMüştak Lütfi Bey’i De- nizli’de alıkoyup Mutasarrıf Vekili olarak görevlendirdi. Bir süre son- raMüştak Bey 6 Temmuz 1920 de Denizli’den ayrılıp asıl görev yeri olan Muğla’ya gitti. Bunun üze- rine Mutasarrıf Vekili olarak Kah- raman Seyfi Bey görev yapmaya başladı. Şehir kaos sürecini yaşadığı sıra- da, yönetim tamamen iş göremez durumda idi. Belediye Reisi Hacı Tevfik Bey belediyede, altmış ki- şiden oluşan bir toplantı yapmış, bu toplantıya aydınlardan, eş- raftan ve Rumlardan da bazıları katılmıştı. Görüşmelerde, Ankara Hükûmeti’nin Denizli için bir şey yapamıyacağı, İstanbul’un da olaya seyirci kalacağı konuları tar- tışılmış, Bir görüş olarak İtalya’nın himayesini tanıma fikrinin de de- ğerlendirildiği ve Komiser Hamdi Bey’in buna katılmaması sonucu vazgeçilmiş ve toplantı sonunda; kentin terk edilmemesi konusun- da karar alınmış, bunu gerçekleş- tirmek amacıyla “HükümeteMü- zahere Heyeti” Hâkim Kahraman Seyfi Bey’in başkanlığında “Göç Etmeyeceklerin Haklarını Koruma Cemiyeti” adı altında kurulmuştu. Bunlar cereyan ederken Demir- ci Mehmet, Müftü Hulûsi Bey’le mutabakatı icra ettirmek üzere Sökeli Ali Efeyi 40 kadar kızanla GONCALI’dan 6 Temmuz 1920 sa- bahı DENİZLİ’ye gönderir. Deniz- li’ye gelen Sökeli Ali ve kızanları Bayramyerinde MARİF HAN’a yerleşir.“ Sökeli Ali aslında, Kuyucak Başa- ran nahiyesi Zaptiye Karakolu Ku- mandanı iken 1914 yıllarında ne- ferleri ile birlikte Demirci Mehmet çetesine katılarak Demirci Meh- met Efenin has adamı olur. “Nev- zat ARSLAN” Sökeli Ali ve kızan- ları RUM MAHALLESİ’ni kuşatır. Buradaki Rumları toplayıp trenle EĞİRDİR’e sevk etmeye başlar. 07 Temmuz 1920 akşamı sevk işle- mi tamamlanır. Akşam da, gelen müfrezenin istirahat için kaldıkları Marif Hana gitmesi ve ertesi gün de Goncalı’daki karargâha dön- meleri gerekir. -2- -3-

RkJQdWJsaXNoZXIy MTIzMzUy