Cafer Sadık Abalıoğlu Eğitim ve Kültür Vakfı | Sayı : 67 (Ekim 2024)
65 CAFERSADIKABALIOĞLUEĞİTİMVEKÜLTÜRVAKFI la uğraşan Karabacak oğlu Kadri Bey ve istasyona Miralay Tevfik Beyle birlikte gelen 3 Jandarma da kızanlar tarafından öldürül- müştür. Denizli’lilerden intikam alacağını ve Denizli’yi yakacağını belirtenDemirci, Sarayköy’deki atlı birlikleri Denizli’ye çağırdığı gibi, Goncalı’dan da bir bölük asker ge- tirmiştir. Daha sonra hükümet ko- nağına giden zeybekler, Burada İki MİTRALYÖZ ve beraberlerinde getirdikleri TOP’u Şehre doğru ko- nuşlandırmışlardır. Şehri yakmak için Belediye gazhanesinde depo edilmiş olan gazyağı tenekeleri- ni çıkartıp Hükümet önüne getir- mişlerdir. Diğer taraftan; olayın suçlularını tespit etmek amacıyla mahalle muhtarlarını da getirte- rek sorguya çekmiştir. Şehir içine dağılan kızanlar ise 200 kadar De- nizliliyi hükümet konağının karşı- sındaki evin bahçesine toplamış ve tek tek gözden geçirerek yaralı kızanların “BU DA İŞİN İÇİNDEY- Dİ” dedikleri öldürülmüştür. Cellat Mustafa ve arkadaşları hükümet karşısındaki boş arsada bu zaval- lıları enselerinden kesmek suretiy- le öldürmeğe devam ediyorlardı. Bunlar arasında Hacı Ahmet Öz- kardeş ve ortağı Salih Tütüncüoğlu da vardır. Ancak, H.Ahmet Özkar- deş “-Ben Hocayım, Fuzuli cana kıymayın dediğinde” Kızanların kekeleyerek cevap vermesiyle Demirci kızıp kızanlarına -Doğru dürüst bakın beni günaha sokma- yın diye bağırarak serbest bıraktır- mıştır. Fakat Salih Tütüncüoğlu ise kurtarılamamıştır. Bu katliamda; 75 yaşındaki Emir Ayşe ve Torunu 8 yaşındaki Halil İbrahimde öldü- rülmüş, Böylece Mutasarrıf vekili Kahraman Seyfi, Dalamanlı oğlu Şükrü ve kardeşi Ahmet, Hoca Esat Efendi, Mevlüt Hoca ve Saraçoğlu Salih gibi, Hicret Etmeyecek Aha- linin Hukukunu Muhafaza Cemi- yeti üyeleri ile pek çok Denizli’li de öldürülmüştür. Hükümet Konağı önüdeki bu katl’da başları kesile- rek birçok kişi daha katledilmişdir. Zeybekler evlere giderek kocaları- nızı kurtarmak isterseniz bize altın ve para vereceksiniz diyerek zava- lıların para ve mücevherini de al- dıkları pek çok kişi tarafından ak- tarılmıştır. Bu olay devametmekte iken Sarayköy’lü din adamı Şeyh Tahir Efendi Demirci Mehmed’e gelerek; -EFE ARTIK YETER. Deyip buna bir son verilmesini ister. An- cak Demirci Denizli’yi yakmaktan bir türlü vazgeçirilemez. Bunun üzerine Tahir Efendi; -Efe, Mezarlık da şehrin bir parçasıdır, İllâ yaka- caksan orayı yak yeminin yerine gelsin der. Tahir Efendi’nin bu ça- baları sonucunda, gaz tenekeleri Mezarlığa götürülüp orası ateşe verilir. Sökeli’nin öldürülmesi ola- yında başı çektiği düşünülen, İb- rahim Namık (Emekli Jandarma Binbaşı/Hicret Etmeyeceklerin Hukukunu Müdafaa için Hükü- mete Yardımcı olma Cemiyeti Asayiş Sorumlusu) evinden ayrılıp, KUŞADASI’na kaçmış ve burada yakalanmıştır. Buradan Denizli’ye sevk edilirken Ankara’dan gelen telgraf emri üzerine ANKARA’ya gönderilmiş olup, Ankara’daki yargılama sonucu BERAAT etmiş- tir.! Zeybeklerin Denizli’de yaptığı bu katliam sonucu olayla ilgisi olan veya olmayan; her kesimden DENİZLİ’li (yaşlısı genci, askeri sivi- li, alimi cahili, zengini fakiri) hiçbir surette YARGILANMADAN öldü- rülmüştür. Burada, öldü sanıla- rak bırakılan Postanede memur İbrahim Bey yaralı olarak kurtu- labilmiştir. Bundan sonraki bir iki gün içerisinde Şehir ve Çarşısı, Zey- bekler ve Çapulcular tarafından talan edilmiştir.. Demirci, İstasyon Caddesi’ndeki Pandozoplu’ya ait (sonraları Vali Konağı olan) köşkü kendisine karargâh yaparak bu- raya yerleşmiştir. Burada; Yunan’ın işgal ettikleri yerlerdeki mezalimini de anlat- maya sayfalar yetmez. Kendi ha- linde işiyle gücüyle aile efradıyla yaşamını sürdüren Denizli’lerin o çil yavrusu gibi can korkusuyla yaşama tutunmaya çalışan ah- vali, o günlerin ortamını bugünün şartlarıyla değerlendirmek ve bir yargıya varmak, hangi insafla ye- rine oturtulabilir? Hele hele bunu adeta bir sınıf mücadelesi haline sokmaya zorlamak.. İşgal kuvvet- leri topraklarımızı ilhak etmek için burada yaşayan Türkleri katlet- meye çalışırken, Aynı zamanda Osmanlı İdaresinin farklı kararla- rına rağmen Atatürk’ün ve Türk Halkının birlikte mücadele ettikleri kurtuluş mücadelesinin içinde yer alanların, gücünü kime karşı kul- lanacakları herkes için tartışılmaz- dır. Hele, Denizli bu mücadelede bütün imkanlarını canı bahasına sevk eden ve cepheye ilk koşan illerin başında olmuşken. Buna, İSYAN deyip, MENEMEN olayına benzetmeye çalışmak gayreti akıl almaz bir iftiradır. . Bari menfur olayda canını kaybeden GÜNAH- SIZ hemşerileriniz için bir FATİHA okusaydınız.. Burada; Yunan’ın işgal ettikleri yerlerdeki mezali- mini de anlatmaya sayfalar yetmez. Kendi halinde işiyle gücüyle aile efradıyla yaşa- mını sürdüren Denizli’lerin o çil yavrusu gibi can korku- suyla yaşama tutunmaya çalışan ahvali, o günlerin ortamını bugünün şartla- rıyla değerlendirmek ve bir yargıya varmak, hangi insafla yerine oturtulabilir?
RkJQdWJsaXNoZXIy MTIzMzUy