Cafer Sadık Abalıoğlu Eğitim ve Kültür Vakfı | Sayı : 67 (Ekim 2024)

7 CAFERSADIKABALIOĞLUEĞİTİMVEKÜLTÜRVAKFI Sözgelimi Kuvay-ı Milliye olarak Efelerin kendi başlarına eylemleri, hele Ankara’dan bağımsız hare- ketleri o zor mücadelede gösteri- len yararlıklarından ötürü daha az değerlendirilir. Konuya dalanlar arasında önyar- gı geliştirenler ise zor kişilerdir. Sa- hip olduğu yargıyı delilleyecek kı- rıntı bilgileri sürekli öne çıkartılar. Elinin altında yeri gelince -ki bu iyi niyet içermez!- kullanacakları gizli bilgileri olduğunu da hisset- tirirler. “Bir konuşursam, pir konu- şurum havasında olanlardır…” bu kişiler. Temkin yoktur, tehdit var- dır hatta. Kendi vardığı sonuçlara inanmayanlara karşı ağza alın- mayacak sözler sarf etmekten çekinmezler. Konudan çok ken- dilerini parlatmak gibi amaçları vardır. Galiz sözler, dikkat çekmek kadar dikkate alınmak içindir. Dertleri tarih değil de, şimdiymiş gibi kişiselleşmiş notlarla dolu- durlar daha ziyade. Çalışmalar da yamalı bohça gibidir, yazarın nerede ne dediği belli olmayan tarzda yazılmış ve kimin ne dediği belli olmayan bolca aktarımlarla süslenmiştir. Yani şu denmiş de- nilse, işe gelinmediğinde onu ben demedim şu demiş denebilir; bu denmiş dense o an için eğer işe yarayan bir şeyse onu ben diyo- rum denebilir. Baştan aşağı üslup sorunu barındırır. Konuya dalanlar arasında serin- kanlı duranlar vardır ayrıca. On- larda merak sâiki öndedir, sürekli araştırmak aşkı ile doludurlar. Akademisyen tavrına yakın du- rurlar. Hatta çoğu zaman onlarla yakın temas içindedirler. Onlarla bilgi alışverişinde bulunmaktan, bildiklerini paylaşmaktan ve ko- nuşmaktan zevk alırlar. Karşılıklı diyaloglar, var olan bilgileri zen- ginleştirir, yeni sorulara kapı aralar. Tereddütlü bakanlar vardır bir de. Belli ölçüde bilgileri vardır. Bu gruptakiler daha siniktirler. Konu- ya dalsa da hâlâ içini kemiren so- rulara cevap bulamamışlardır. Te- reddütleri sorudan çok gerçekten öyle bir şeyin olabileceği korku- sundandır: Ya Denizli, gerçekten isyan ettiyse gibi bir soru onlar için büyük sorudur. O yüzden ya- zılanlara dikkat kesilip takip et- mek isterler. İkinci kitle olan tevatüre sarılan- lara gelince… Onların kaynağı ise neredeyse yalnızca sosyal med- yadır. Bir de oluşturulan çeşitli iletişim grupları. Buralarda pay- laşılan uzun yazı veya yorumlar- da bildirimlerin bir kısmı doğru bir kısmı yanlıştır. Bu tür bildirim- lerde kışkırtıcı iddialar, “gri propa- ganda” malzemesi özelliği taşır. Söze ve bilgiye bu ortamlarda ne- reden başlayacağını bilemezsin. Düzeltme işi, ayrı çaba gerektirir ve işinde gücünde olanlar için za- man çalıcıdır. Doğru katkı vermek isteyenlerin yönelmeyeceği bu ortamlarda ne yazık ki sesi gür olanların mesajları baskın gelir ve haklıymış izlenimi verir. Tevatüre sarılanlar da kendi için- de küçük gruplara ayrılırlar as- lında. Kulaktan dolma bilgilere sahip olanlar, şüphesini gidermek isteyenler. Bir de duyduklarını ret ve kabul ettirmek isteyenler… Bu grubtakiler çoğunlukla 60 yaş üzerinde olanlardır ve tüm bildikleri bir biçimde babası, an- nesi, amcası vb. gibi büyüklerin- den aile içinde ve dost çevresin- de işittikleridir. Yıllar boyunca da kamusal alanda konuşulması- na kendilerine yasak ettikleri bir mevzu olarak kalmıştır. Bahsedeceğin son kitle ise, ko- nuya bigâne olanlardır. Yani ko- nuya ilgisizler ve konu hakkında hiç bilgisi olmayanlardır, bunlar. Hatta duyduğunda da şaşıranlar. Yaşları küçük ve genç bir kuşak- tan söz ediyoruz. Muhtemelen, 15-40 yaş arası genç kuşaklar… Doğrusu onlara Denizli Vakası de- nildiğinde bile olayın ne olduğu ile ilgileneceklerini söyleyemem. İlgisizlik hali, neredeyse vurdum- duymazlığa gider. Ne yazılanlar ne paylaşımlar umurundadır. Ne olduysa oldu diyerek tartışmalı bir konuyu yeniden açmak onla- rın canını hemen sıkabilir. O yüz- den bilmemekten sorumlu olma- yı tercih bile edebilirler. Denizli’nin Milli Mücadele ta- rihine eğilip bir şeyler yapmak isteyen karar vericilere gelince... Onlar, kamuoyu dedikleri aslın- da sayısı çok az olan kişilerden çekinirler. İyi niyetle yapmak is- tedikleri bu dönemin özelinde De- nizli’nin yerini belirlemek çabaları akimkalır. Oysa ilgili kişilerden ku- rulacak bir komisyon desteğiyle yapılacak o kadar çok şey var ki… Bir not daha… Siyaset kurumu, akademinin kendi içinde yaptığı, yapageldiği detay tartışmalar- dan ayırır kendisini. Bazı tarihi gerçeklere yaslanarak ortak de- ğerler çıkartabilir. Bunda mahzur olmadığı gibi tersine yarar bile vardır. Denizli’nin örneğin 15 Ma- yıs’ı Milli Mücadele Günü ilan etmesi bu ortak değere sahip- lenmedir; ortak değerin çağrıştır- dıklarına sahiplenmedir: Ahmet Hulusi Efendiyi, Kuvay-ı Milliye ruhunu, işgale boyun eğmemeyi anlatır. Biz, dergi olarak Denizli’nin Milli Mücadele tarihine yönelik elde ne varsa çeşitli yazılarda belli aralıklarla yer vermeye çalıştık. Aslında bu aralıklar, yeni bilgi- belgelerin çıkmasını beklemekti. Bu bakımdan hiç bir yazımız bit- miş değildi, hep başlangıç yazıla- rı oldu. Şimdiki yazılar da yeniden başlangıç olsun. Siyaset kurumu, aka- deminin kendi içinde yaptığı, yapageldiği detay tartışmalardan ayırır kendisini. Bazı tarihi gerçeklere yas- lanarak ortak değerler çıkartabilir. Bunda mah- zur olmadığı gibi tersine yarar bile vardır.

RkJQdWJsaXNoZXIy MTIzMzUy