Previous Page  16 / 44 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 16 / 44 Next Page
Page Background

NAIL ÖZKARDEŞ

Ben Raşit Özkardeş’in ikinci ço-

cuğuyum. Babam her zaman bize

iyi bir rol model olmuştur. Ticari

ahlak anlayışı, dürüstlüğü, sosyal-

liği, insan ilişkileri, yardımseverliği

sadece çocuklarının değil, çevresi-

nin de örnek aldığı meziyetleriydi.

Babamın bana söylediği şu sözü hiç

unutmam ”Kendi verdiğin sözleri

yerine getirmen doğal olandır. Esas

meziyet seni temsil eden çalışan-

larınca verilen sözlerin arkasında

durarak yerine getirmeyi başarabil-

mendir.”

Bu sözler benimyol göstericimoldu.

Sosyal bir insandı. Her yaştan dost

edinirdi. Her meslekten insanla gö-

rüşür, fikir alışverişinde bulunurdu.

Öğrenmeye çok açıktı. Bilmediği

konuları öğrenirdi. Yaşına göre çok

sağlıklıydı son aylara kadar. Kendi-

sine dikkat ederdi. Nereye giderse

SAADET MAZIOĞLU

Biz babama ”Beyba” (beybaba)

diye seslenirdik. Bayramlar Özkar-

deş Ailesi için çok önemliydi. Bütün

aile toplanırdık. Ben de babam gibi

çocuklarıma bayram harçlıklarını

önceden veriyor ve bayramlarda

babamdan gelen bu geleneği sür-

dürerek ailemi biraraya toplamaya

çalışıyorum.

Bizim çocukluğumuzda pazar

gitsin kapıdaki görevliden başla-

yarak herkese selam verir, hal hatır

sorardı. Kendisine saygı duyardı,

bu yüzden sayılırdı. Temiz ve iyi

giyinmeye çalışırdı. Fiziksel olduğu

kadar ruhsal durumuna da dikkat

ederdi. Mutlu ve düzenli yaşamın

ömrü uzattığını sık sık dile getirirdi.

Devlet büyüklerini sayar ve ziyaret

ederdi. Devletine milletine bağlıy-

dı. Evine, ailesine, çevresine özen

gösterirdi. Ailesini birarada tutma-

ya çalışırdı. 4 kız kardeşine de çok

düşkündü. Saygı ve sevgi doluydu.

Hangi toplulukta olursa olsun bir-

leştirici olurdu. İnsanlar akıl danış-

maya kendisine gelirdi ve mutlu

ayrılırdı. Sözü dinlenen bir insan-

dı. Hakkaniyetle doğru çözümler

üretirdi. Kısacası babam gurur du-

yulacak bir babaydı. Huzur içinde

uyusun.

Babamın bana söylediği şu sözü hiç unutmam ”Kendi

verdiğin sözleri yerine getirmen doğal olandır. Esas

meziyet seni temsil eden çalışanlarınca verilen sözlerin

arkasında durarak yerine getirmeyi başarabilmendir.”

Bu sözler benim yol göstericim oldu.

ALİ YAVUZÇEHRE

DAYIM VE BEN

Raşit Özkardeş benim dayımdır.

Dayımla ilgili anılarımı yazmam is-

tenince çok kolay bir şekilde kaleme

alabilirim zannettim. O istisna şah-

siyeti satırlara sığdırmak meğer ne

kadar zormuş. İki kelimeyi bir tür-

lü bir araya getiremedim. İnşallah

O’nu ve eşi Pakize yengemi biraz ol-

sun tanıtmaya muvaffak olabilirim.

Babamı kaybettiğimde 5 yaşın-

daymışım. Yetimlere sahip çıkmak

yetimliğini hissettirmemek Allah’ın

en önemli emirlerinden olduğu Ku-

ran-ı Kerim’de defalarca tekrar edil-

miştir. Tabi çok küçük babasız kalın-

ca akrabalarımın üzerinde titrediği

bir çocuk oldum. Dayım ve yengem

beni şımartmamaya özen göstererek

günü bütün aile Vali Çeşmesi’ne

(Cankurtaran) gidilirdi. Bazı pazar-

lar Pamukkale Harabeleri’ne pikni-

ğe gidilirdi.

Benim daima hatırladığım Ra-

mazan Ayıydı. Dedemin yaptırdığı

Arasta Cami’ne teravih namazına

giderdik. Namaz çıkışı üzüm şırası

içerdik. Oradan Kaleiçi’nde Hulusi

Sıdal’ın sahibi olduğu Gonca Kun-

dura’dan babam bize bayram ayak-

kabısı alırdı ve biz o gece sevinçten

uyuyamazdık. Babam 19 yaşında

annemle evlenmiş ve bir yıl sonra

ben Dünya’ya gelmişim. Yaş far-

kımız az olduğundan mı, birlikte

büyüdüğümüzden mi bilemiyorum

babam bize çok iyi davranırdı ve

çok iyi anlaşırdık.

Babam her yönüyle örnek bir ba-

baydı. Onu her zaman saygıyla anı-

yorum. Mekanı cennet olsun.

bu titreyişi sonsuz güzellikte uygu-

layabilmişlerdir. Kendi çocukların-

dan hiç ayırmadan büyük bir titiz-

likle öğrenmemde, eğitimimde ve

yetişmemde sabırla sevgi ile daima

destek ve yapıcı olmuşlardır. Pazar

günleri Çamlık ya da Cankurtaran’a

pikniğe gidilirdi. Yengem hiçbir Pa-

zar beni bırakmazdı, evde isem ev-

den, sokakta isem sokakta mutlaka

beni de götürürdü, ne zevk alırdım

o günlerden anlatamam. Yüce Allah

her ikisini de nur gölünde yatırsın.

1953 senesinde ilkokula başlarken

elbise, ayakkabı, çanta, defter, kitap

vs. ihtiyaçlarımda dayım tarafından

hep yeni ve hep en iyiler olarak kar-

şılanmıştır. Ben yaşantım boyunca

hiç kullanılmış eşya kullanmadım.

O yüzden paylaşmayı hiç bilmem.

Yoksa 50’li yıllarda gerek giyim ku-

şamda, gerekse öğrenim gereçlerin-

de büyüklerin kullandıkları küçük-

lere adapte edilirdi.

İlkokulun 2’nci sınıfında sünnet

ettirildim. Yengem ve dayımAli’nin

hiçbir eksiği olmayacak diyerek

kına gecesi ile, yemekli mevlidi

ile, mahalli çalgıları ile hiçbir şeyi-

mi eksik bırakmadılar. O zamanlar

Denizli’de kaç otomobil vardı ki,

arkadaşlarımla beraber otomobille

gezdirildiğimi, ata bindirildiğimi

hatırlarım. Okulun yaz tatillerinde

o yıllarda manifatura işi ile uğraşan

dayımın yanına çıraklığa giderdim.

Çıraklık dediğimin çalışma ile ilgisi

hiç olmadığı gibi, akranım çocuk-

larla beraber Kaleiçi’nde oyunlar

oynardık. Bazen köyden kasabadan

düğünleri olan müşteriler gelirdi.

Damatlık gelinlikten başlayarak

14