Previous Page  11 / 44 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 11 / 44 Next Page
Page Background

satmaya başladık. Bu malların için-

de gömleklik kumaş da vardı, jorjet

diye yeni çıkan bir kumaş da vardı.

Bir süre sonra Vali Cevat Ökmen,

demir ve çimentonun da bizim şir-

ket kanalıyla satılmasını istedi. Böy-

lece o dönem için çok kıymetli olan

bütün bu mallar bizim şirket kana-

lıyla dağıtılır oldu.

Bu şirkette çok başarılı bir çalışma

dönemi geçirdim. Behçet Uz Ticaret

Bakanı olmuştu. Ben de politika ile

ilgili olduğum için Denizli’ye tahsis

edilen kontenjanlar dışında, ek kon-

tenjanlar sağlayarak, mal kıtlığını

önemli ölçüde azaltmaya muvaffak

oldum. 1944 yılı sonunda bu vazi-

femden ayrıldım. Benden sonra şir-

ket üç yıl daha devam etti ve sonra

tasfiye edilerek kapandı. Böylece,

dört yıl da başarılı bir memuriyet

tecrübesi yaşamış oldum.

Ö.G. Biraz önce ‘’Milli Korunma

Kanununun çok şiddetle tatbik

edildiği yıllardı’’ dediniz.

Bildiğim kadarıyla İkinci Dünya

Savaşı sırasında, yani 1940’lı

yıllarda, karaborsacılığı önlemek

üzere çıkarılan bu kanun epeyce

de yürürlükte kaldı, hatta benim

çocukluğumda hala yürürlükte

idi. Bu kanun sebebiyle birçok

ticaret erbabının başının derde

girdiği anlatılır. Denizli’de neler

yaşandı o dönemde?

R.Ö. Evet, bazı büyüklerden de

başı derde girenler oldu. Fakat yer-

li-yersiz soruşturma ve tutuklama-

lar da yapıldı. Ahlak sahibi olmayan

bazı vatandaşlar da, hınç ve intikam

almak için asılsız ihbarlarda bulun-

dular. Menfaat uğruna gözü kara

hareket edip fırsatçılık yapanlar da

oldu, ama haksız yere hapsolanlar,

böyle bir muameleye layık olma-

yanlar da vardı. Bir gün bile yatsa-

nız fark etmezdi, çünkü şerefiniz

söz konusu oluyordu.

Milli Korunma Kanunu bir, Varlık

Vergisi iki, bunlar Türkiye’de çok

sıkıntı yarattı. Varlık Vergisinden

sonra, servet beyanı şartı getirildi.

Servet Beyanı Türkiye’de parayı

daralttı; çünkü insanlar, tekrar bir

varlık vergisi alınır korkusuyla,

servetinin yarısını, hatta dörtte bi-

rini beyan etti. Dolayısıyla da bu

para tedavülden çekilmiş oldu ve

bir para kıtlığı ortaya çıktı. Servet

beyanı kaldırıldığında, o zamanki

istatistiklere göre, piyasadaki para

hacminde % 34’lük bir artış oldu-

ğu açıklanmıştı. Tabii ki, bu durum

piyasada canlılık yarattı. Türkiye

böyle dönemlerden de geçti.

Ö.G. Ticaret hayatınızda,

manifaturacılıktan otomotiv

sektörüne geçişiniz görülüyor, bu

nasıl oldu?

R.Ö. 1949 senesinde otomotiv sek-

törüne girdim, ama manifaturacılı-

ğı da bırakmayarak, 1960 senesine

kadar iki işi birlikte yürüttüm. Ma-

nifatura işini, Kaleiçi’nden, Sosyal

Sigortalar Çarşısında, cadde üzerin-

deki bir dükkâna taşıdım. Oğlum

Metin Özkardeş, bir süre o mağa-

zada manifaturacılık yaptı. Ancak,

onun manifaturacılıkta pek gönlü

olmadığı için o işi terk ettik ve ta-

mamen diğer işe yöneldik.

Otomotive girişim ise, İzmir’de-

ki bir arkadaşım sayesinde oldu. O

arkadaşım bana, Mahmut Yalay’ın,

Hilman Otomobilleri ve Commer

Kamyonları için acentelik verece-

ğini söyledi ve almamı tavsiye etti.

Ben de kendim manifatura işi yaptı-

ğım için, acenteliği oğlum Nail Öz-

kardeş üzerine aldım. İlk önce, dük-

Otomotive girişim

ise, İzmir’deki bir

arkadaşım sayesinde

oldu. O arkadaşım

bana, Mahmut Yalay’ın,

Hilman Otomobilleri

ve Commer Kamyonları

için acentelik vereceğini

söyledi ve almamı

tavsiye etti. Ben de

kendim manifatura işi

yaptığım için, acenteliği

oğlum Nail Özkardeş

üzerine aldım.

9