Previous Page  6 / 44 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 6 / 44 Next Page
Page Background

bıraktığıma göre, ticarete atılmamı

istediğini söyledi. Böylelikle de ben,

daha önce tabaklığı bırakıp mani-

faturacılığa başlamış olan babamın

yanında, ona yardımcı olarak ticaret

hayatıma başlamış oldum.

Ö.G. Evinizin yiyecek, giyecek

ve benzeri ihtiyaçlarını kim ve

nereden karşılardı?

R.Ö.

Babamız karşılardı. O zaman

kadınlar çarşı-pazar bilmezlerdi.

Kaleiçi’nde hemen hemen her şey

vardı. Ayrıca, yine bugün olduğu

gibi mahalle bakkalları ve manavla-

rı da vardı. Bir de, bazı şeyleri daha

ucuz alabileceğiniz sergiler (işpor-

tacı) bulunurdu. İhtiyaçlar buralar-

dan karşılanırdı. Eskiden yiyecek

çok boldu, nüfus da az olduğu için

yiyecek sıkıntısı çekilmezdi.

Ö.G. Örneğin, haftada kaç kez et

yiyebilirdiniz?

R.Ö.

Eskiden et çok yenirdi, bu-

günkü gibi değildi. Haftada üç-dört

defa yenirdi, yani istediğiniz zaman

et yiyebilirdiniz.

Ö.G. Peki, duyup, isteyip de

tadamadığınız bir yiyecek

yok muydu?

R.Ö.

Yoksulluklar çekildi ama

parası olan her şeyi yiyebiliyordu,

kıtlığı çekilen bir şey yoktu. Yalnız,

Dünya Savaşı sırasında ekmek kıt-

lığı oldu ve karneye bağlandı. O za-

man yine parası olan her şeyi yiye-

bildi ama ekmeği bulamadı.

Ö.G. Sizin çocukluk ve

delikanlılık dönemlerinizde,

şehirde insanlar arasında sınıf

farkı hissedilir miydi?

R.Ö. Zengin olanlar belli olurdu

tabii, ilk önce işinden belli olurdu.

Sayılı zenginler vardı.

Ö.G. Peki, tüccar, esnaf, işçi

gibi katmanlar arasında yaşam

standardı açısından ne farklar

vardı?

R.Ö. İşverenle işçi gayet samimi

idi eskiden. Bir işçi patronuna çok

hürmet ederdi; yani bugünkü gibi

değil, âdeta emir eri gibi riayet eder-

di, ama iş sahipleri de maiyetlerini

ona göre gözetirdi ve geçimi ile da-

ima ilgilenirdi. Eski işadamları işçi-

lerini çok korurlardı.

KIP KIP AHMET

Ö.G. Elektrik yokken yaşam

nasıldı? Etrafınızı nasıl

aydınlatıyordunuz?

R.Ö. Gaz lâmbası ile... Hatta daha

eskiden zeytinyağı kandili vardı.

Bu kandil ocağın içine asılırdı, çün-

kü çok is yapardı. Daha sonra gaz

lâmbası kullanılmaya başlandı. Tür-

kiye çok zor şartlardan geçti; neler

yaşandı... Şimdi en küçük bir şeye

isyan ediyoruz.

Ö.G. Peki elektrik ne zaman geldi

Denizli’ye?

R.Ö. Senesini hatırlamıyorum

ama Denizli’de ilk elektriği Kıp-

kıp Ahmet adında birisi üretmiştir;

Tersköprü’ye bir motor getirip kur-

muştu.

Ö.G. Tersköprü neresi?

R.Ö. Delikliçınar’dan Kayalık’a

inen yolda bir cami vardı, o caminin

önüne kurmuştu elektrik motoru-

nu. Daha sonra Belediye, Talat Bey

Bahçesi*nin yanındaki değirmende

elektrik üretip şehre vermeye baş-

ladı.

Ö.G. Ankara Radyosu ilk

olarak, 1934 yılında yayına

başladı. Siz radyoyu ne zaman

dinleyebildiniz?

R.Ö. 1934 senesinde Denizli’de

radyo vardı tahmin ederim. Ama

Türkiye’nin en büyük eğlence aracı

gramofondu. Radyo için, “Bir gün

radyoda konuşan da görünecek-

miş“ denirdi, hakikaten bu tahmin,

aşağı yukarı elli yıl içinde, televiz-

yonla gerçek oldu. Yalnız gramofon

bir moda idi ve çok yaygındı.

Ö.G. Peki, Denizli’de ilk sinema

filmi nerede oynatıldı? Acaba,

benim de hatırladığım Himaye-i

Etfal Sinemasında mı?

R.Ö. İlk orada değil. Denizli’de

ilk sinema Delikiçınar Meydanında

Lise Caddesinin başlangıcına yakın

bir yerde açıldı.Yazlık sinemaydı.

TATİL, BAYRAM, DÜĞÜN

DERNEK, AVCILIK

Ö.G. Tatil günleri ne yapılır, nasıl

eğlenilirdi?

R.Ö. Tatil günlerinde Çamlık’a gi-

dilirdi, mesire yeri Çamlık’tı. Daha

sonra İncilipınar çıktı, ama orası

fazla rağbet görmedi. Çamlık biz-

den çok çok önceleri de gidilen bir

mesirelikmiş, yüzyıllardan beri gi-

dildiği söylenir. Sultan Nevruz’da

(Hıdrellez - 6 Mayıs) halk oraya

akın ederdi.

Ö.G. Bugünkü anlamda sinema,

tiyatro, futbol ve benzeri

eğlenceler olmadığına göre, bir

genç adam olarak nasıl vakit

geçiriyordunuz?

R.Ö. Vakit geçirilecek tek mekân

kahvehaneydi, biz de akşamları

kahveye çıkardık. Ben prafa** me-

raklısıydım. Hemen hemen her

akşam Meserret Kahvesine çıkar,

orada arkadaşlarla prafa oynayarak

eğlenir, vakit geçirirdim.

Ö.G. Benim bildiğim sizin bir de

avcılık merakınız vardı ve sanki

hayatınızda önemli bir yer tutar

gibiydi. Bu merakınız nereden

geliyor, mesela babanız avcı

mıydı?

R.Ö. Babam avcılığa pek meraklı

değildi. Benim av merakım ise 1931

senesinde başladı ve uzun yıllar ar-

tarak devam etti. Hatta sonradan

Denizli’de en meraklı avcı olarak

ben kalmıştım. 1946 senesinde, sırf

ava gitmek için otomobil aldım; bir

kaptıkaçtı idi. Ehliyeti de o zaman

almıştım. Otuz yıldan fazla ava git-

tim.

Ö.G. Belki de bu uzun ve

sağlıklı yaşamınızın

etkenlerinden biriydi.

R.Ö. Tabii, mutlaka faydası ol-

muştur.

Ö.G. Avcılık arkadaşlarınızdan

kimleri hatırlıyorsunuz?

R.Ö. Öğretmen Hayrettin Boz-

kaya, Avukat Ali Rıza Bey, Evkaf

Müdürü Tahir Bey, Ahbap derdik;

Karahacıoğlugiller’den bir arkada-

şımız vardı, Cadı Halil adında bir

arkadaşımız vardı, Ekleş Ali vardı...

Bunlar hepsi çok eski arkadaşlar,

bugün sağ olsalar yüz ilâ yüz yirmi

yaşlarında olurlardı.

Ö.G. Bayramları biraz anlatır

mısınız? Mesela Ramazan nasıl

yaşanırdı?

*Saracoğlu bahçesi de denirdi. Şimdi içinden Mimar Sinan Caddesinin geçtiği geniş bir bahçeydi.

**Prafa: üç kişi ile oynanan kozlu bir iskambil oyunu

4