Previous Page  5 / 44 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 5 / 44 Next Page
Page Background

Sözlü Tarih Görüşmeleri

Bu yazı dizimizi sunarken sözlü tarih görüşmeleri hakkında bilgi vermeyi –bir sayı geç de olsa- faydalı

gördük. Devlet her şeyi kaydeder. Toplumsal olaylar, ekonomik veriler ve daha aklınıza gelebilecek her alana

ait bilgi devlet tarafından kaydedilir. Bunu kentler açısından düşünürsek, hangi yılda pamuk üretiminin ne

kadar olduğundan, o yıl kaç çocuğun okula başladığına, kentte kaç cinayet vakası olduğundan, sanayideki

istihdam artışı oranına kadar her şeyi devlet arşivlerinde bulabilirsiniz. Resmi tarih, kabaca, bu bilgilerin

süzülüp işlenmesiyle oluşur. Oysa kentlerin çok daha renkli, ilgi çekici ve sıcak bir tarihleri daha var;

bir anlamda kentlerin ‘kendi tarihi’ diyebileceğimiz Yerel Tarih... Yerel Tarihin yolu her türden malzeme

toplamaktan geçiyor. Sözlü Tarih bunun yöntemlerinden biridir. Sözlü Tarih, bir tür tarih değildir; bu günü

anlamayı ve yarını yönlendirebilmek için, geçmişi değerlendirmeyi kolaylaştırıcı bir katkıdır.

Her insan, dedelerinin, atalarınınnasıl bir fiziksel çevrede ve nasıl yaşadıklarını, hangi işi nasıl yaptıklarını,

hangi olaylar karşısında ne düşünüp nasıl davrandıklarını doğal olarak merak eder. Bu ihtiyacı önemli bir

oranda Sözlü Tarih karşılayabilmektedir.

2002 yılından yakın zamanlara kadar sürdürdüğümüz Sözlü Tarih çalışmalarının küçük bir bölümünü

kısa parçalar halinde dergimizin ilk sayılarında yayınlamıştık. Bu sayımızdan başlayarak hepsini bütün

olarak sizlere sunuyoruz. Gerek yukarıda sözünü ettiğimiz açıdan hemşerilerimize bir katkı yapabilmek ve

hem de, ileride kent hakkında yapılacağını umduğumuz daha derin, daha kapsamlı çalışmalara bir nebze

malzeme bırakabilmektir muradımız.

Görüştüğümüz insanların pek çoğu bu gün hayatta değil; anıları önünde saygıyla eğiliyor minnetlerimizi

sunuyoruz. Hayatta olanlara da, görüşme isteğimizi geri çevirmeyip çok değerli bilgileri, anıları bizimle

paylaştıkları için yürekten teşekkür ediyor sağlıklı ömürler diliyoruz.

Raşit Özkardeş Denizli’nin köklü

ve çok varlıklı bir ailesinden gelmiştir.

Ancak yaşam öyküsüne baktığımızda

sadece aileden devraldığı varlıkla açık-

lanamayacak bir hayat görülmektedir.

Yeterli bir eğitim almamış olmasına

rağmen, zekâsı, ticari yeteneği ve ileri

görüşlülüğü ile çağının koşullarına çok

iyi uyum sağlamış, bu nedenle de hem

ticaret hayatında, hem sosyal hayatında

örnek oluşturabilecek bir başarı sağla-

mıştır. Ayrıca, insanın yetiştiği toprağa

borçlu olduğu bilinciyle yaptığı çalış-

malar takdirle anılacaktır.

20 Şubat 2005 yılında kaybettiğimiz

değerli büyüğümüzü, biz de rahmet ve

saygıyla anıyoruz.

TABAK HACI RAŞİTLER’DEN

1327 DOĞUMLU HACI RAŞİT

Ömer GÖKMEN: Nerede, kaç

yılında doğdunuz?

Raşit ÖZKARDEŞ:

1327, yani

miladi 1911 senesinde Denizli’nin

Kuyupınar Mahallesinde doğdum.

10–11 yaşlarına kadar doğduğum

evde yaşadıktan sonra Çaybaşı Ma-

hallesine taşındık.

RAŞİT ÖZKARDEŞ

Ömer GÖKMEN

Ö.G. Annenizden, babanızdan

ve birlikte yaşamak

imkânınız olduysa, diğer aile

büyüklerinizden söz edebilir

misiniz?

R.Ö.

Babam Hacı Ahmet Özkar-

deş 1293, yani 1877 doğumlu idi.

Mesleği tabaklıktı. Dedem Hacı Ra-

şit idi. Ailenin lakabı Topalömero-

ğulları imiş. Memleketin ileri gelen

bir ailesi idi. Dedemin mesleği de

tabaklıktı ve tabakların ileri gelen-

lerindenmiş. Eskiden tabaklarda

“Yiğitbaşı” denilen bir çeşit başkan

olurmuş, dedem yıllarca tabakhane-

nin Yiğitbaşılığını yapmış. Meselâ

tabaklardan alacağı olup da alama-

yanlar gelip dedeme müracaat eder-

miş. Dedem o parayı ödeyip, daha

sonra o işçiden tahsil edermiş. An-

nem Çakmak Memioğlu ailesinden-

di. Tabii bunlar 100–150 yıl öncesi-

nin lakapları, soyadı olmadığı için

aileler lakapları ile anılırlardı. Biz de

dedemden sonra Hacı Raşitler ola-

rak anılmaya başladık, soyadı kanu-

nu çıkarıldıktan sonra da Özkardeş

soyadı alındı. Üç amcam vardı: Nuri

Özkardeş, İsmail Özkardeş, Şükrü

Özkardeş. Dört de kardeşim var:

Hayriye Bermant, Ulviye Şarkaya,

Bahriye Abalıoğlu ve Zehra Yavuz-

çehre.

Ö.G. Anne-babanızla ilişkiniz

nasıldı? Sorunlarınızı veya

düşüncelerinizi onlara rahatlıkla

anlatabilir miydiniz?

R.Ö.

Evet, ben rahatlıkla anlata-

bilirdim. Annemle de, babamla da

gayet rahat ilişki kurabiliyordum.

Ö.G. Anne-babanız, büyüdüğünüz

zaman sizin ne olmanızı

isterlerdi? Böyle bir düşünceleri

var mıydı?

R.Ö.

Öyle bir düşünceleri olduğu-

nu bilmiyorum. Ben ilkokulu bitir-

dikten sonra bir sene ortaokula git-

tim. Okulda başarılıydım ve sınıfımı

da geçmiştim. Babam bana, “Oğlum

sen memur mu olmak istiyorsun,

yoksa esnaf mı? “ diye sordu. Ben

de kendisine, böyle bir kararı tek ba-

şıma veremeyeceğimi, kendileri ne

diyorsa onu yapacağımı söyledim.

Bunun üzerine babam, kendisine

3