Background Image
Previous Page  8 / 64 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 8 / 64 Next Page
Page Background

Çivril, Gümüşsuyu, Irgıllı ve

Baklan ovalarının oluşturduğu

havza tabanının deniz seviyesin-

den yüksekliği 800-850 m’dir.

Bölgeyi komşu havzalara bağlayan

önemli geçitler ve boğazlar arasın-

da, kuzeydoğuda Afyon Sandıklı

Ovası’na açılan Küfü Çayı Boğazı

ve Düzbel Geçidi, kuzeyde Uşak’a

açılan vadi, doğuda ise Göller Yö-

resi’ne açılan yol bulunmaktadır.

Sözü edilen doğal güzergâhlar,

güneyde Denizli ve Aydın üzerin-

den kıyı bölgelere ulaşmaktadır.

Bölgenin hem havza çerçevesinde

hem de havza tabanında akarsu,

dere ve göl gibi çok sayıda su kay-

nağı yer almaktadır. Bunlardan en

önemlileri; 584 km. uzunluğu ile

yalnızcaMenderes Havzası’nın de-

ğil, aynı zamanda Ege Bölgesi'nin

en büyük akarsuyu olan Büyük

Menderes Nehri ve havzanın ku-

zeydoğusunda yer alan Küfü Ça-

yı’dır. Son derece verimli ve farklı

geçim modellerine olanak tanıyan

tüm bu jeomorfolojik özellikler,

havzaya Batı Anadolu’nun en yo-

ğun iskân gören alanlarından biri

olma özelliği sağlamıştır.

Yukarı Menderes Havzası Dağlık

Ve Plato Kesiminin İskân Süreci

Bugüne kadar gerçekleştirdiğimiz

yüzey araştırmasında (Res. 2) Yu-

karı Menderes Havzası’ndaki ilk

iskânın birbirinin devamı niteli-

ğindeki Geç Neolitik-Erken Kal-

kolitik dönem olarak tanımlanan

süreçte başladığı anlaşılmıştır.

Bölgedeki 17 yerleşimden tespit

edilen keramiklerin diğer merkez-

ler ile karşılaştırılması sonucunda,

havzadaki Geç Neolitik-Erken

Kalkolitik iskânın M.Ö. 6200-

6000 yılları arasında başladığı ve

M.Ö. 5500 yıllarına kadar devam

ettiği söylenebilir. Bu sürecin ar-

dından bölgede Erken Kalkolitik

ile Geç Kalkolitik çağlar arasında

gerek materyal kültürde gerekse

kronolojik süreklilikte bir kesinti-

nin olduğu varsayılmaktadır. Her

iki dönemin materyal kültürünün

farklı özelliklere sahip olması,

kültürel süreklilikteki kopukluğu

doğrularken, kronolojik boşluğun

olduğuna dair şüpheleri de bera-

berinde getirmektedir.

Nitekim Yukarı Menderes Havza-

sı yüzey araştırmasında tespit etti-

ğimiz yerleşimlerden Ekşi Höyük

yerleşimi ve Killikin Mağara yer-

leşiminden elde edilen keramikler,

bölgede Orta Kalkolitik sürecin

yaşandığı konusunda ipucu sağ-

lamaktadır. Öte yandan M.Ö. 5.

binyıla tarihlenen Geç Kalkolitik

Çağı ile birlikte bölgede var olan

yerleşimlerin neredeyse yarısının

terk edildiği, on yedi yerleşimin

ise ilk defa kurulduğu söylenebi-

lir. Bu yerleşimlerden Küfü Çayı

Vadisi’nde tespit edilen İlimanlı

ve Kocakaya yerleşimleri, Karabe-

dirler Platosu’nda yer alan Ören-

ler, Göceler Höyük’te, Özdemir-

ciler platosunda Özdemirciler ve

Söğütlüçeşme - Hasan Höyük’ün

yanı sıra Şifalısu Höyük ve Selcen

Örenarası yerleşiminde ve Çal’ın

dağlık kesiminde yer alan Killikin

Mağarası’nın yanı sıra Asarhöyük,

Höyük Yerleşimi ve Ekşihöyük’te

Geç Kalkolitik Dönem’e tarihle-

nen buluntular tespit edilmiştir.

Bir sonraki süreci temsil eden Er-

ken Tunç Çağı kültürünün Geç

Kalkolitik Kültür’den aşamalı bir

biçimde geliştiği, bu bağlamda

Geç Kalkolitik Çağı’nın -her ne

kadar bir önceki sürecin geç saf-

hası adı ile anılsa da- Erken Tunç

Çağı’nın öncülü olarak değerlen-

dirilmesi gerektiği, genel olarak

kabul görmüş bir konudur. Bu

bağlamda Neolitik-Erken Kalko-

litik süreç ile olan bağlantısından

farklı olarak Geç Kalkolitik Çağı

ile Erken Tunç Çağı arasındaki

ilişkinin bir “kültürel kırılma”dan

ziyade “kültürel dönüşüm” olarak

yorumlanması gerektiğinin altı çi-

zilmelidir.

(Res. 2) Yüzey araştırmasında tespit edilen höyükler ( Yerleşimler).

6