Background Image
Previous Page  15 / 44 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 15 / 44 Next Page
Page Background

Garajının orada yorgancı Mehmet yor-

gan dikerdi. Albayım Mahir vardı.

Hulusi Ağabey işportacıydı; defter ka-

lem, tarak, iğne, lastik, makas vb satar-

dı.

Pazara gelen köylüler: Kayıhan, Bağ-

başı, Zeytinköy, Karakurt, Karateke,

Kumkısık, Beylerbeyi, Sarayköy, Doğcalı,

Sığma, Korucuk, Eskihisar, Başkarcı, Be-

reketli, Hallaçlar, Gerzili (Yeşilköy), Şirin-

köy, Yeşilyayla vb. köylüleri mevsimlerine

göre köylerinde yetiştirdikleri sebze ve

meyveleri getirirlerdi

***

Şeytanpazarındaki İlginçlikler:

Hürriyet Orta Okulu: Şimdiki Hürriyet

Orta Okulunun geçirdiği evreler: Okul

İsmetpaşa İlk Okulu olarak yapıldı; daha

öğrenci almadan Kız Enstitüsü oldu.

1957’de Kız Öğretmen Okulu oldu. Son-

ra Sağlık Meslek Lisesi, ardından Ticaret

Lisesi, Atatürk Orta Okulu sonra da Hür-

riyet İlkokulu, Hürriyet İlköğretim Okulu

oldu. Şimdi de Hürriyet Orta Okulu olarak

işlevini sürdürmektedir.

İlhami Süer: Erdal Kesimli anlatıyor:

“İlhami Süer, sokağın ağası gibiydi. Her-

kese akıl verirdi. İnsanlar bir işleri olun-

ca ona danışırlardı. 1966’da Denizlispor

kurulunca İlhami Süer de yöneticiydi. Şe-

hirde büyük heyecan vardı. Denizlispor-

lu oyuncuların yanında, Denizli’ye maça

gelen Fenerbahçe, Galatasaray gibi ta-

kımların oyuncuları da İlhami Süer’in

dükkanına gelirlerdi. O bir gün önceden

gider onları davet ederdi. Onlar da erte-

si sabah kahvaltıya gelirlerdi. Ben Metin

Oktay’ı da Can Bartu’yu da FB ve GS ‘de

oynayan devrinin meşhur futbolcularını

da İlhami Süer’in dükkanında gördüm.

Kasap Mehmet Ali Bahadır, Şeytanpa-

zarı’nın sözü dinlenir bir büyüğüydü. Akıl

danışılır, sözü sohbeti dinlenirdi.

Lütfiye Ulusoy : Yalçın Ahmet Çalışır;

Anneannem Lütfiye Ulusoy’un Hacı Baki

Camisi karşısında avlulu evi vardı. Avluya

at ve eşekleri bağlatırdı. Hayvan başına

da 25 kuruş alırdı.

Ümmü Nine: Mahallenin sembol isim-

lerindendi. Evi yıkıldı. Yaşlanınca yalnız-

lığında evinin penceresinden yoldan ge-

çen kadınlara laf atardı: “Eh siz de benim

gibi olursunuz… Evinize gelmedim. Çay

içmeye gelmedim. Pasta yemeye gelme-

dim. Tatlı dilinize güler yüzünüze geldim.

Ayak almaz taş olmaz, ağarmadık baş ol-

maz.” Derdi. İnsanlar evine gelsin, sohbet

etsinler isterdi…. Konuşacak dost arardı.

Evine gidenler de onu çok konuşuyor diye

bir daha pek uğramak istemezlerdi.

Şefika Teyze: Zenginlerle oturup kalk-

masını isterdi. Çallı Nadire, Binnaz teyze

vb. Kadınlar da “ Bu kadın, altın kapılı

evlere gitmek ister, altın bardaktan su

içmek ister…” derlerdi.

Binnaz Teyze: Mantolu gezerdi. Man-

tonun önü açık gezerdi. Kadınlar kendi

aralarında, “Bu kadın, ben güzelim, ben

muhteşemim…” diyor derlerdi.

Terlikçi Nadire: Kocası terlikçilik yap-

tığı için böyle anılırdı. Kendisi de zama-

nında ipekböceği yetiştirerek ipek yapar-

mış. Paraları öyle kazandığı söylenirdi.

Elif Açıkgöz: Komşuları ona Halıcılar

diyorlardı. Çocuklar , kendilerine her za-

man şeker verdiği için Şekerci Nine di-

yorlardı. Evin önüne yayılan pazarcılar

fazla mallarını zaman zaman Halıcıların

kapı içine avluya koyarlardı.

Çiçekçi Hayriyesi: Hamamın karşısın-

da otururdu. Evinin bahçesinde çiçek ye-

tiştirir, çiçek satardı. Gelin olacak kızlar

için söz, nişan veya düğünde oğlan tarafı

ondan çiçek alır götürürdü. Çiçeğe altın

bağlarlardı.

Hadımlı turşucu teyze: Evinde kendi el-

leriyle yaptığı turşuları Şeytanpazarı’nda

satardı.

Camcı Salihası: Dikiş dikerek geçimini

sağlardı. Gözleri görmeyen kaynanasına

bakardı. Şengül Abla: Beş çocuk büyüt-

müştü. Eşi Taksici Ali’ydi. Badanacı Gül-

şen: Evlere badanaya giderdi. Çivit boya

yapardı. Kepekçi Hacı Teyze, Aygül Abla,

Gülizar Hacı Teyze, Şaziye Teyze; kocası

tabaktı, Şerife Hanım Teyze; ev hanım-

larına Kur’an öğretirdi. Azize teyze; hiç

evlenmediği için kardeşinin çocuğunu

büyütmüş bir mahalle teyzesiydi.

Nedime Teyze; Osmanlı bir duruşu var-

dı. Hafize teyze; Şeytanpazarı sokağının

saygın büyüklerindendi. Hanım Teyze, bir

başka güzelliğiydi Şeytanpazarı sokağı-

nın. Çallı Cennet Hancı; Şeytanpazarı’nın

renkli simalarındandı.

Gelin damat gezisi: Delikliçınar’la Şey-

tanpazarı birbirine entegreydi. Onun için

Delikliçınar Meydanındaki yuvarlağın et-

rafında dönen damat-gelinden Şeytan-

pazar’ına da gelenler olurdu. Bundan do-

layı da “Yeni evlenen damatla gelin orta

göbekten dönmezse, Şeytanpazarı’na da

gelmezse çocuğu olmaz!..” derlerdi.

Şeytanpazarı’nda hiç kavga dövüş ol-

mazdı. Huzur vardı. Dostluk vardı. Alış

veriş bitince esnaf sergilerinin üzerine

yaygı örter evlerine giderdi. Öyle rahat-

sızlık verecek bir hırsızlık vakası olmazdı.

***

Şeytanpazarı’nda hiç kavga dövüş olmazdı. Huzur vardı. Dostluk vardı. Alış veriş

bitince esnaf sergilerinin üzerine yaygı örter evlerine giderdi. Öyle rahatsızlık verecek

bir hırsızlık vakası olmazdı.

Mahir Yüreğil

Hayrettin Toman

Ali Hancı

13