düşerek Dirbol şeklinde telaffuz edilmeye başlanmıştır.
XVI. yüzyıldan itibaren bütün arşiv belgelerinde
"Direbolu" şeklinde kaydedilmiştir.
Köyün adını aldığı Tripolis şehri XII. yüzyıla kadar
Hierapolis (Pamukkale) ile birlikte Denizli bölgesindeki
önemli Bizans şehirlerinden birisi idi. Bu yüzyıldaki Türk
akınları sonrasında şehir harabe haline gelmiştir. XII.
yüzyılın başlarında Menderes nehri Bizans'la Selçuklular
arasında sınır teşkil ediyordu. Tripolis de uzun süre
Bizans'ın elinde kaldı. Ancak Selçuklu Devleti Moğol
tahakkümü altına girdikten sonra uçlarda toplanan
Türkmenler zamanla bütün Batı Anadolu'yu ele
geçirdiler. Böylece Tripolis ve çevresi de Türklerin eline
geçmiş oldu. Türkler her zaman Bizans şehirlerini ihya
edip, yerleşmediler. Birçok yerde görüldüğü gibi hep
Bizans şehirlerinin yakınlarında ayrı, şehir ve köyler
kurdular. Mesela Denizli buna en güzel örnektir. Bunun
sebebi muhtemelen Bizans şehircilik anlayışı ve
mimarisinin farklılığı olabilir.
Tripolis şehri için de aynı şey vaki oldu. Türkler
savaşlar sonucunda harap olan şehri imar ve ihya etmek
yerine bu yıkılmış Bizans şehrinin yanı başına yeni
yerleşim alanları kurdular. Bu yerleşim alanı tahrir
defterlerinde Kaş-ı Yenice olarak geçmektedir ki,
bugünkü Yenicekent kasabasıdır.
Direbolu, Yenice'ye göre daha eski bir yerleşim
merkezidir. Nitekim XVI. ve XVII. yüzyıllardaki arşiv
belgelerinde nüfusça da Direbolu Yenice'den daha
kalabalıktır. 1520 tarihli tahrir defterine göre Kaş
Yenice'de 84 vergi mükellefi kayıtlı iken Direbolu'da 147
vergi mükellefi vardır.
1530 tarihli Kanunî Sultan Süleyman zamanında
yapılmış olan bir tahrirde ise Yenice'nin nüfusu 118
nefere çıkarken, Direbolu'nunki 198'e çıkmıştır (Tablo
1).1571 tarihli Sultan II. Selim zamanında yapılmış olan
tahrire göre her iki köyün nüfusunun sürekli arttığı
gözlenmektedir. Yenice köyünün vergi mükellefi 124
nefere, Direbolu'nun 249 nefere yükselmiştir.
Öte yandan XVII. yüzyılın ilk yarısına ait H.1032
tarihli bir Av rız tahrir defterinde Kaş-ı Yenice 4 avârız
hânesi, Direbolu ise 13 avârız hânesidir. Bu defterde
Buldan; o zamanki söylenişi ile Buladan da 13 avârız
hanesine sahiptir.
Yerleşim alanının elverişsizliğine, çevresindeki tarıma
uygun arazilerin azlığına ve Yenice ve sair köylere
nazaran Menderes Ovasına uzak oluşuna rağmen
Direbolu'nun nüfusça, çağına göre oldukça kalabalık
oluşunun sebebi sanayinin gelişmiş olmasıdır. Şüphesiz
sanayi deyince bugünkü anlamda endüstriyel bir
yapıdan söz edilemez. Klasik dönem Osmanlı
İmparatorluğu tarım toplumuna dayanır. Tarım toplumu
içerisinde sanayi denince akla değirmen, boyahane,
tabakhane, el dokuma tezgâhları, demirci, bakırcı vs.
gelir. Direbolu'da içerisinde akan çay sebebiyle birçok
değirmen vardır. 1520 tahririne göre sekiz olan
â
değirmen sayısı, 1571'de 12'ye yükselmiştir. Değirmen,
tahılın insan hayatında vazgeçilmez bir besin maddesi
olduğu eski dönemin en önemli sanayi tesisi demektir.
Değirmen sahiplerinin, 1960'lı yıllara kadar köyün önde
gelen zengin kişileri arasında yer aldığını biliyoruz.
Ayrıca sadece Direbolulular'ın değil etraftaki dağ
köylerinde oturan halkın ve konar-göçer Yörüklerin
tahılını un haline getirmek için kervanlar halinde
Direbolu değirmenlerine geldiklerini çocukluğumuzun
geçtiği 1960'lı yıllarda müşahede ettiğimizi belirtmek
isteriz.
Keza, Direbolu'da çok sayıda demirci, bakırcı,
kalaycı ve çulha denilen dokumacı esnafı ile terzi, eskici,
dikici, nalbant, bakkal, berber ve sair zenaat erbabının
1960'lı yıllara kadar faaliyetlerini sürdürdüğünü
biliyoruz.
1845 yıllarına ait bir Temettüât defterinde köyde
bulunan emlâk ve arazi sahipleri de kazancını kendi
başına temin edenler olarak kaydedilmişlerdir. Bu
defterde Direbolu'da birçok nar bahçelerinden
bahsedilmektedir ki, bugün köy halkının çoğunluğunun
iştigal ettiği nar yetiştiriciliğine ait en eski bilgi şimdilik
bu 1845 tarihli temettüât defteridir. XVI. yüzyıldaki tahrir
defterlerinde nar yetiştiğine dair herhangi bir bilgiye
rastlanmamaktadır. Bu durumda narcılığın muhtemelen
XVII. veya XVIII. yüzyıllarda başlamış olduğunu
varsaymak icap eder. Nitekim narının meşhur oluşu
sebebiyle Cumhuriyet döneminde Direbolu ismi
Narlıdere'ye çevrilmiştir.
Direbolu'daki nüfus kesafetini arttıran bir diğer unsur
da cuma günleri kurulan pazardır. Çevresindeki dağ
köyleri ile Yörüklerin cuma günleri bir kısım mallarını
Direbolu'da satmak ve ihtiyaçları olan bazı mal ve
eşyaları da buradan temin etmek, hayvanlarını
nallatmak, çulha, dikici ve terzi esnafından giyim kuşam
ihtiyaçlarını karşılamak için köyde pazar kurulduğu
günlerde geldikleri anlaşılmaktadır. Nitekim bu durum
tahrir defterlerine de yansımıştır. 1520 tarihli deftere
göre "bâc-ı bazar-ı Direbolu" nâmı altında 860 akçalık
bir vergi tahakkuk ettirilmiştir. 1571 tarihinde bu rakam
600 akçadır.
1845'lerde 124 hâne olan Direbolu'nun nüfusu
1914'e yani Birinci Dünya Savaşı arifesinde 150 hâneyi
geçmiştir. XVI. yüzyıla nazaran XIX. yüzyılda nüfusun
düşmüş olmasının sebebi evvelce, XVI. yüzyılda küçük
bir köy olan Buldan'ın gittikçe büyüyerek zamanla kaza
ve cazibe merkezi haline gelmiş olmasıdır. Adı geçen
temettüât defteri düzenlendiği sırada Direbolu için
"Aydın eyaletinde Denizli Kaymakamlığı dahilinde
Buladan kazâsına muzâfe karye-i Direbolu”
denmektedir. Diğer bir faktör de köyün bulunduğu
mevkinin daha fazla nüfusu istiâb edecek şekilde
genişlemeye müsait olmayışıdır.
1530 tarihli İcmal defterine göre Buldan (Buladan)
Kaş Yenice nahiyesine tâbi bir köydür. Nüfusu bir önceki
13