alırken sadece kendi amcaoğullarını
esas almış. Amcaoğulları, amcaları var,
amcalarının çocukları var. Dedesi de
Osman Efendi. Osman efendinin evladı
bunlar. Baykara soyadını alanlar. “
İlk-Orta ve Lise Yılları
İlkokulu Yatağan’da, köyünde okuyan
Baykara, ortaokul öğrenimi için ilk
olarak Niğde Lisesi’ne gider, ardından
Acıpayam Ortaokulu’na devam eder,
ortaokulu ise Urla’da tamamlar. Liseyi;
İzmir’de Atatürk Lisesi’nde okur. O yıl-
ları kendisinden dinliyoruz:
“Ortaokul bir ile ikiyi ben Acıpa-
yam’da okudum. Ama üçüncü sınıfta
babam tayinini istemiş. O dönem ço-
cuk okutmak için tayinini büyükşe-
hirlere istemek diye bir şey varmış.
Babam da İzmir’e başvurmuş, İzmir’de
Urla’ya tayin olmuş. Böylelikle köyden
İzmir’e geldik, İzmir’de ben ortaokul-
dayım, babam da Urla’da öğretmen.
O sırada kardeşim Erkan da Urla’ da
ilkokulu bitirdi. Ben lisede okuyaca-
ğım için İzmir’de oturmak gerekliydi.
Babamın öğretmen arkadaşları Sinek-
li veya Yeşildere’de ev yapmasına izin
vermemişler, çocuklarını kaybedersin,
demişler. Babamın ev yaptırmak için
ayırdığı para ile Basmahane’de 32-33
metrekare bir evcik aldık. Bir kaç sene
orada kaldık. Ben liseye oradan gittim
geldim. Atatürk Lisesine gittim. Şimdi
anlatıyorum herkes şaşırıyor. O dönem
İzmir’de bir tek Kız Lisesi, Namık Ke-
mal Lisesi, Atatürk Lisesi ve Karşıyaka
Lisesi var. İkinci sınıfta iken babam 32
metrekarelik evimizi yıkıp yenilemek
istedi, o sırada ben de rahatsızlandım
bu nedenle sınıfta kaldım, bir sene
kaybettim. Edebiyat,
fen ilk defa o sene
ayrılmaya
başladı.
Ben önce Fen’e gittim,
Cemal Topaç isimli bir
hoca vardı o bölümde,
bizim Denizli’de falan
çalışmış, matematiği
hoşuma gitmişti. Son-
ra edebiyata geçtim.
Sonradan edebiyattan
mezun olan bizim ar-
kadaşlara bakıyorum
da tıbba giden, Ecza-
cılık fakültesini kaza-
nan bile vardı. Büyük
bir kısmında tabi ikti-
sadi fakülteler vardı,
siyasi bilimleri kaza-
nan çoktu. O devirde
en gözde eczacılık ve
kimya mühendisliği
idi, en çalışkanlar ora-
ya gidiyorlardı.”
“Lise Tahsilim 1955-1959 arasında
bir köy çocuğunun özlem, beklenti ve
hayalleri içinde geçti. Şimdiye kadar
öğretmenlerden dinlediklerimle başarı-
lı bir öğrenci olabilmiştim. Ama lisede
ayrıca evde çalışmadan başarılı oluna-
mayacağını anladım. Çalışma geleneği
yoktu bizlerde. Köy evinde masa san-
dalye yoktu; kitaplar sedir altlarında
bulunur, çalışacağı veya bir şey okuna-
cağı zaman ya oturulur, ya da uzanılırdı.
Evimizde bereket versin elektrik vardı.
Lise tahsilimde, maddi şartların olum-
suzluğunu ancak sonraları fark edebil-
dim. Bunlara, delikanlılığa ilk adımları-
nı atan Tuncer Baykara’nın kendi hayal
dünyası da eklenince ikinci sınıfta bü-
yük bir hayal kırıklığı içine düşmüştüm.
Babam öğretmen olmasına rağmen,
böylesine iç buhranları geçirmiştim.
Öteki köylü çocukları kim bilir nasıl bü-
yük maddi ve özellikli manevi sıkıntıları
atlatmış olmalı idiler. Bütün bunlardan
sonra ancak bir yerlere gelinebiliyordu.
Bunu yakından bildim ve gördüm. Lise
tahsilimi İzmir’de Atatürk Lisesinde
yapmakta idim. Şehirde İzmir gibi bir
büyük merkezde yaşıyordum; Ataları-
mızdan gelen değerlerim vardı fakat
dışarıda tatlı ve cıvıl cıvıl bir hayat da
bulunuyordu.”
Üniversite Yılları
Kimya Mühendisliği’nden Tarih
Profesörlüğüne… Nasıl oldu bu zıtlık?
“Hep zamane her devrin gözde mes-
lekleri olur. Benim zamanın gözde mes-
leği kimya mühendisliğiydi, çalışkan
çocuklar şimdi nereye giderler bilgi-
sayara mı nereye gidiyorlar, o zaman
da ben sevdiğim için değil de gözde
meslek olduğu için kimya mühendisli-
ğine girdim. Fakat kimya mühendisliği
talebesi iken aynı binadayız Edebiyat
Fakültesi ile, ben ismini merak ettiğim
tarihçilerin de dersine giriyordum, giz-
lice. İlk zamanlarda programdan bakı-
yordum Zeki Togan’ın dersi ne zaman,
hangi sınıfta, saat kaçta… Yine Mükri-
min Halil Yinanç’ın dersi ne zaman öğ-
renip ona giriyordum (1960’lı yıllardan
bahsediyoruz). Bu tarih sevgisi nereden
geldi derseniz, bizim Yatağan’da tekke
kalıntısı, medrese kalıntısı vardı. Belki
de onlar ilk ilgimi çekmişti. Merak duy-
gumdan dolayı tarihe bir sevgim olmuş
ki kimya mühendisliği iken bu işlerle
uğraşıyordum. Bizim Beyazıt semtin-
de bir belediye kütüphanesi vardı. Ben
de kitap okumayı sevdiğim için, kitap
karıştırıyordum. Fransızcam da fena
değildi. Halbuki kimya mühendisliği
talebesiyim, Fransızca kitaplar karıştı-
rıyordum o zamanlar…
Askerlik yıllarından bir fotoğraf.
21