Background Image
Previous Page  23 / 44 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 23 / 44 Next Page
Page Background

alırken sadece kendi amcaoğullarını

esas almış. Amcaoğulları, amcaları var,

amcalarının çocukları var. Dedesi de

Osman Efendi. Osman efendinin evladı

bunlar. Baykara soyadını alanlar. “

İlk-Orta ve Lise Yılları

İlkokulu Yatağan’da, köyünde okuyan

Baykara, ortaokul öğrenimi için ilk

olarak Niğde Lisesi’ne gider, ardından

Acıpayam Ortaokulu’na devam eder,

ortaokulu ise Urla’da tamamlar. Liseyi;

İzmir’de Atatürk Lisesi’nde okur. O yıl-

ları kendisinden dinliyoruz:

“Ortaokul bir ile ikiyi ben Acıpa-

yam’da okudum. Ama üçüncü sınıfta

babam tayinini istemiş. O dönem ço-

cuk okutmak için tayinini büyükşe-

hirlere istemek diye bir şey varmış.

Babam da İzmir’e başvurmuş, İzmir’de

Urla’ya tayin olmuş. Böylelikle köyden

İzmir’e geldik, İzmir’de ben ortaokul-

dayım, babam da Urla’da öğretmen.

O sırada kardeşim Erkan da Urla’ da

ilkokulu bitirdi. Ben lisede okuyaca-

ğım için İzmir’de oturmak gerekliydi.

Babamın öğretmen arkadaşları Sinek-

li veya Yeşildere’de ev yapmasına izin

vermemişler, çocuklarını kaybedersin,

demişler. Babamın ev yaptırmak için

ayırdığı para ile Basmahane’de 32-33

metrekare bir evcik aldık. Bir kaç sene

orada kaldık. Ben liseye oradan gittim

geldim. Atatürk Lisesine gittim. Şimdi

anlatıyorum herkes şaşırıyor. O dönem

İzmir’de bir tek Kız Lisesi, Namık Ke-

mal Lisesi, Atatürk Lisesi ve Karşıyaka

Lisesi var. İkinci sınıfta iken babam 32

metrekarelik evimizi yıkıp yenilemek

istedi, o sırada ben de rahatsızlandım

bu nedenle sınıfta kaldım, bir sene

kaybettim. Edebiyat,

fen ilk defa o sene

ayrılmaya

başladı.

Ben önce Fen’e gittim,

Cemal Topaç isimli bir

hoca vardı o bölümde,

bizim Denizli’de falan

çalışmış, matematiği

hoşuma gitmişti. Son-

ra edebiyata geçtim.

Sonradan edebiyattan

mezun olan bizim ar-

kadaşlara bakıyorum

da tıbba giden, Ecza-

cılık fakültesini kaza-

nan bile vardı. Büyük

bir kısmında tabi ikti-

sadi fakülteler vardı,

siyasi bilimleri kaza-

nan çoktu. O devirde

en gözde eczacılık ve

kimya mühendisliği

idi, en çalışkanlar ora-

ya gidiyorlardı.”

“Lise Tahsilim 1955-1959 arasında

bir köy çocuğunun özlem, beklenti ve

hayalleri içinde geçti. Şimdiye kadar

öğretmenlerden dinlediklerimle başarı-

lı bir öğrenci olabilmiştim. Ama lisede

ayrıca evde çalışmadan başarılı oluna-

mayacağını anladım. Çalışma geleneği

yoktu bizlerde. Köy evinde masa san-

dalye yoktu; kitaplar sedir altlarında

bulunur, çalışacağı veya bir şey okuna-

cağı zaman ya oturulur, ya da uzanılırdı.

Evimizde bereket versin elektrik vardı.

Lise tahsilimde, maddi şartların olum-

suzluğunu ancak sonraları fark edebil-

dim. Bunlara, delikanlılığa ilk adımları-

nı atan Tuncer Baykara’nın kendi hayal

dünyası da eklenince ikinci sınıfta bü-

yük bir hayal kırıklığı içine düşmüştüm.

Babam öğretmen olmasına rağmen,

böylesine iç buhranları geçirmiştim.

Öteki köylü çocukları kim bilir nasıl bü-

yük maddi ve özellikli manevi sıkıntıları

atlatmış olmalı idiler. Bütün bunlardan

sonra ancak bir yerlere gelinebiliyordu.

Bunu yakından bildim ve gördüm. Lise

tahsilimi İzmir’de Atatürk Lisesinde

yapmakta idim. Şehirde İzmir gibi bir

büyük merkezde yaşıyordum; Ataları-

mızdan gelen değerlerim vardı fakat

dışarıda tatlı ve cıvıl cıvıl bir hayat da

bulunuyordu.”

Üniversite Yılları

Kimya Mühendisliği’nden Tarih

Profesörlüğüne… Nasıl oldu bu zıtlık?

“Hep zamane her devrin gözde mes-

lekleri olur. Benim zamanın gözde mes-

leği kimya mühendisliğiydi, çalışkan

çocuklar şimdi nereye giderler bilgi-

sayara mı nereye gidiyorlar, o zaman

da ben sevdiğim için değil de gözde

meslek olduğu için kimya mühendisli-

ğine girdim. Fakat kimya mühendisliği

talebesi iken aynı binadayız Edebiyat

Fakültesi ile, ben ismini merak ettiğim

tarihçilerin de dersine giriyordum, giz-

lice. İlk zamanlarda programdan bakı-

yordum Zeki Togan’ın dersi ne zaman,

hangi sınıfta, saat kaçta… Yine Mükri-

min Halil Yinanç’ın dersi ne zaman öğ-

renip ona giriyordum (1960’lı yıllardan

bahsediyoruz). Bu tarih sevgisi nereden

geldi derseniz, bizim Yatağan’da tekke

kalıntısı, medrese kalıntısı vardı. Belki

de onlar ilk ilgimi çekmişti. Merak duy-

gumdan dolayı tarihe bir sevgim olmuş

ki kimya mühendisliği iken bu işlerle

uğraşıyordum. Bizim Beyazıt semtin-

de bir belediye kütüphanesi vardı. Ben

de kitap okumayı sevdiğim için, kitap

karıştırıyordum. Fransızcam da fena

değildi. Halbuki kimya mühendisliği

talebesiyim, Fransızca kitaplar karıştı-

rıyordum o zamanlar…

Askerlik yıllarından bir fotoğraf.

21