Eczacılık Fakültesinde okumaya başla-
mıştı. Biz iki kardeş İbnülemin Yurdu’nda
kalıyor, çoğunlukla benim yaptığım mer-
cimekli çorbaları ile pişirmesi kolay ye-
mekler ile karnımızı doyuruyorduk. Çünkü
benim vaktim biraz boldu. Bu sebeple
öğrenciliğimde bütün konferansları ve
cenazelerin hepsini takip ettim. Adları-
nı duyduğum bilim ve kültür adamlarını
(Hamdullah S Tanrıöver, Ahmet Emin
Yalman vb) görüp tanımaya çalıştım. Pe-
yami Safa’nın, Şemseddin Günaltay’ın,
Hasan Ali Yücel’in cenazelerinde de hazır
ve nazır idim. O dönemlerde tarihin için-
deyim, sosyal hayatın içindeyim. Ondan
sonra Beyazıt meydanında yukarıda söz
ettiğim belediye kütüphanesine gidiyo-
rum. Sıkıldıkça oradan kitap okuyorum,
gazete okuyorum. Oraya gelenlerin adla-
rını sonradan öğrendim: Mehmet Kaplan
oraya geliyor, rahmetli Faruk Timurtaş
geliyor, Ömer Faruk Akgün, daha pek
çok önemli isim. Beyazıt’ın meşhur Çı-
naraltı’nda Beyazıt Camisinin arkasında
kitap okurdum. Orada okurken bir gün
Mükremin Halil İnanç siyah kollukları
takmış kızın birisine bir şeyler yazdırıyor.
Ben o zaman çok girgindim, yanına gidip
oturdum. İslam Ansiklopedisinin Alaşehir
maddesi vardır, Alaşehir maddesinde
Denizli Kumandanı olarak Alp Kara ismi
geçer. Kendisine onu sordum o da anlat-
tı. İşte ben tarihe böyle böyle ısındım.
Yüksek matematik başıma bela olduk-
tan sonra askerlik aradan çıksın diye as-
kere gitmeye çalıştım. Fakat öyle garip
bir şey oldu ki; ben bütün planlarımı her
şeyimi yaptım ve şubeye gidip muayene
oldum fakat sonra dediler ki sevk bitti
bu sene, gelecek seneye kaldın. Bir sene
İzmir’e mi döneyim burada mı kalayım
diye düşünürken babam rahmetli büyük
destek oldu ve İstanbul’da yurtta kaldım.
Canıma minnet benim de. İşte o bir sene
içinde amatör tarihçilik yaptım. Öyle o
bir sene şimdiki gibi hür bir hayattı, ba-
bam para gönderiyordu. Üniversite kü-
tüphanesi yakın, Belediye kütüphanesi
yakın, Milli Kütüphanesine yakın, Süley-
maniye yakın, sahaflar yurdun dibinde.
Tarihçi Olmam
“1959 senesinden itibaren içinde bu-
lunduğum Tarih araştırıcılığını, nihayet
1961-62 kışında ve 1962 senesinde tam
bir meşgaleye çevirdim. Özellikle 1961-
62 kışında, hayatım kitaplarla ve konfe-
ranslarla geçmişti. En rahat ve en çok ki-
tap ve dergi karıştırabildiğim dönemdir
bu aylar.
1962-63 ders yılında İstanbul Üniver-
sitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü
için yapılan sınavı birincilikle kazanmış-
tım. O destek ve ilgisiyle, askerlik me-
selesi halledildikten sonra ancak Aralık
başında Edebiyat Fakültesi’ne kaydol-
dum ve derslere katılabildim. Bu durum
benim hayatımda bir büyük dönüm nok-
tası olmuştu.
Tarih tahsilim,1962-66 yılları arasın-
da, birçok meslektaşımla birlikte geç-
miştir. Yaşım aynı olmakla birlikte bizden
yüksek sınıflarda olanla ve aynı sınıfta-
kiler. Hemşerim Ramazan Şeşen’i, daha
dayımın yanında 1959’da tanımıştım.
Tarih asistanları, sonraki profesörler ve
o sırada doktora yapan Yuzo Nagata ile
de tanışmış ve anlaşmış idim.
Üniversiteden mezun olmak için bizim
dönemimizde dört sertifika alınıyordu.
Birisi hazırlık, hazırlığı geçtik. Hazırlıkta
Osmanlıca okutuluyordu büyük ölçüde.
Daha sonra bir tane tezli sertifika iki
tane de yardımcı. Ben tezli olarak Türk
Tarihi değil, yakın çağı seçtim. Daha
sonra yardımcı sertifika olarak, Türki-
ye Coğrafyasını seçtim. Patronu Besim
Darkot’tu. Ondan sonra Umumi Türk Ta-
rihini seçtim. Patronu da Zeki Veli Toka-
ğan idi. Bir gün Tokağan; “Çocuklar bir
fotoğrafınızı, kendinizi anlatan bir yazıyı
ve okuduğunuz bir tarih kitabını yazın ve
Besim Darkot da
benim elimden
tutmuştur. Ben hep
okuyup araştırırdım,
dergileri karıştırırdım
öğrencilik yıllarımda.
Şimdi gençlere
de bunu tavsiye
ediyorum.
Tuncer Baykara Ofisinde
23