Garajının orada yorgancı Mehmet yor-
gan dikerdi. Albayım Mahir vardı.
Hulusi Ağabey işportacıydı; defter ka-
lem, tarak, iğne, lastik, makas vb satar-
dı.
Pazara gelen köylüler: Kayıhan, Bağ-
başı, Zeytinköy, Karakurt, Karateke,
Kumkısık, Beylerbeyi, Sarayköy, Doğcalı,
Sığma, Korucuk, Eskihisar, Başkarcı, Be-
reketli, Hallaçlar, Gerzili (Yeşilköy), Şirin-
köy, Yeşilyayla vb. köylüleri mevsimlerine
göre köylerinde yetiştirdikleri sebze ve
meyveleri getirirlerdi
***
Şeytanpazarındaki İlginçlikler:
Hürriyet Orta Okulu: Şimdiki Hürriyet
Orta Okulunun geçirdiği evreler: Okul
İsmetpaşa İlk Okulu olarak yapıldı; daha
öğrenci almadan Kız Enstitüsü oldu.
1957’de Kız Öğretmen Okulu oldu. Son-
ra Sağlık Meslek Lisesi, ardından Ticaret
Lisesi, Atatürk Orta Okulu sonra da Hür-
riyet İlkokulu, Hürriyet İlköğretim Okulu
oldu. Şimdi de Hürriyet Orta Okulu olarak
işlevini sürdürmektedir.
İlhami Süer: Erdal Kesimli anlatıyor:
“İlhami Süer, sokağın ağası gibiydi. Her-
kese akıl verirdi. İnsanlar bir işleri olun-
ca ona danışırlardı. 1966’da Denizlispor
kurulunca İlhami Süer de yöneticiydi. Şe-
hirde büyük heyecan vardı. Denizlispor-
lu oyuncuların yanında, Denizli’ye maça
gelen Fenerbahçe, Galatasaray gibi ta-
kımların oyuncuları da İlhami Süer’in
dükkanına gelirlerdi. O bir gün önceden
gider onları davet ederdi. Onlar da erte-
si sabah kahvaltıya gelirlerdi. Ben Metin
Oktay’ı da Can Bartu’yu da FB ve GS ‘de
oynayan devrinin meşhur futbolcularını
da İlhami Süer’in dükkanında gördüm.
Kasap Mehmet Ali Bahadır, Şeytanpa-
zarı’nın sözü dinlenir bir büyüğüydü. Akıl
danışılır, sözü sohbeti dinlenirdi.
Lütfiye Ulusoy : Yalçın Ahmet Çalışır;
Anneannem Lütfiye Ulusoy’un Hacı Baki
Camisi karşısında avlulu evi vardı. Avluya
at ve eşekleri bağlatırdı. Hayvan başına
da 25 kuruş alırdı.
Ümmü Nine: Mahallenin sembol isim-
lerindendi. Evi yıkıldı. Yaşlanınca yalnız-
lığında evinin penceresinden yoldan ge-
çen kadınlara laf atardı: “Eh siz de benim
gibi olursunuz… Evinize gelmedim. Çay
içmeye gelmedim. Pasta yemeye gelme-
dim. Tatlı dilinize güler yüzünüze geldim.
Ayak almaz taş olmaz, ağarmadık baş ol-
maz.” Derdi. İnsanlar evine gelsin, sohbet
etsinler isterdi…. Konuşacak dost arardı.
Evine gidenler de onu çok konuşuyor diye
bir daha pek uğramak istemezlerdi.
Şefika Teyze: Zenginlerle oturup kalk-
masını isterdi. Çallı Nadire, Binnaz teyze
vb. Kadınlar da “ Bu kadın, altın kapılı
evlere gitmek ister, altın bardaktan su
içmek ister…” derlerdi.
Binnaz Teyze: Mantolu gezerdi. Man-
tonun önü açık gezerdi. Kadınlar kendi
aralarında, “Bu kadın, ben güzelim, ben
muhteşemim…” diyor derlerdi.
Terlikçi Nadire: Kocası terlikçilik yap-
tığı için böyle anılırdı. Kendisi de zama-
nında ipekböceği yetiştirerek ipek yapar-
mış. Paraları öyle kazandığı söylenirdi.
Elif Açıkgöz: Komşuları ona Halıcılar
diyorlardı. Çocuklar , kendilerine her za-
man şeker verdiği için Şekerci Nine di-
yorlardı. Evin önüne yayılan pazarcılar
fazla mallarını zaman zaman Halıcıların
kapı içine avluya koyarlardı.
Çiçekçi Hayriyesi: Hamamın karşısın-
da otururdu. Evinin bahçesinde çiçek ye-
tiştirir, çiçek satardı. Gelin olacak kızlar
için söz, nişan veya düğünde oğlan tarafı
ondan çiçek alır götürürdü. Çiçeğe altın
bağlarlardı.
Hadımlı turşucu teyze: Evinde kendi el-
leriyle yaptığı turşuları Şeytanpazarı’nda
satardı.
Camcı Salihası: Dikiş dikerek geçimini
sağlardı. Gözleri görmeyen kaynanasına
bakardı. Şengül Abla: Beş çocuk büyüt-
müştü. Eşi Taksici Ali’ydi. Badanacı Gül-
şen: Evlere badanaya giderdi. Çivit boya
yapardı. Kepekçi Hacı Teyze, Aygül Abla,
Gülizar Hacı Teyze, Şaziye Teyze; kocası
tabaktı, Şerife Hanım Teyze; ev hanım-
larına Kur’an öğretirdi. Azize teyze; hiç
evlenmediği için kardeşinin çocuğunu
büyütmüş bir mahalle teyzesiydi.
Nedime Teyze; Osmanlı bir duruşu var-
dı. Hafize teyze; Şeytanpazarı sokağının
saygın büyüklerindendi. Hanım Teyze, bir
başka güzelliğiydi Şeytanpazarı sokağı-
nın. Çallı Cennet Hancı; Şeytanpazarı’nın
renkli simalarındandı.
Gelin damat gezisi: Delikliçınar’la Şey-
tanpazarı birbirine entegreydi. Onun için
Delikliçınar Meydanındaki yuvarlağın et-
rafında dönen damat-gelinden Şeytan-
pazar’ına da gelenler olurdu. Bundan do-
layı da “Yeni evlenen damatla gelin orta
göbekten dönmezse, Şeytanpazarı’na da
gelmezse çocuğu olmaz!..” derlerdi.
Şeytanpazarı’nda hiç kavga dövüş ol-
mazdı. Huzur vardı. Dostluk vardı. Alış
veriş bitince esnaf sergilerinin üzerine
yaygı örter evlerine giderdi. Öyle rahat-
sızlık verecek bir hırsızlık vakası olmazdı.
***
Şeytanpazarı’nda hiç kavga dövüş olmazdı. Huzur vardı. Dostluk vardı. Alış veriş
bitince esnaf sergilerinin üzerine yaygı örter evlerine giderdi. Öyle rahatsızlık verecek
bir hırsızlık vakası olmazdı.
Mahir Yüreğil
Hayrettin Toman
Ali Hancı
13