Background Image
Previous Page  10 / 44 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 10 / 44 Next Page
Page Background

8

görüp onları memur zanneder. Görevliyi çağırıp “Bu

memurların mesai saati içerisinde ne işleri var parkta

diye sorar. Görevli de “Efendim onlar memur değil.

Sade vatandaşlarımızdır” cevabını verince kaymakam

çok şaşırır.

1960 yılına kadar Buldan'da çarşamba ve perşembe

günleri pazar kurulurdu. Buldanlılar bugün çarşamba,

pazar var çalışmayalım; bugün perşembe pazar var

çalışmayalım; bugün pazar düğünlerimiz var

çalışmayalım diyebilirlerdi. Yani işine ara verip sosyal

hayata canlı bir şekilde katılırlardı. Bu konuda

Buldanlılar kendilerini başka ilçelerle mukayese

ederlerken şunları söylemektedirler: “Mesela,

Babadağlılar dokumacı olmalarına rağmen durmadan

çalışırlar. Bizim yaptığımızı Babadağ ve Kızılcabölük

yapamaz. Onlar kanaatkârdırlar. Biz 5, 6 saat çalışıp

çok kazanmak isteriz. Onun için de ipek dokuma

yaparız. İşlerimiz kıymetlidir. Az çalışıp çok para

kazanırız. Onlar evde kim varsa; hanım, bey, çoluk

çocuk çalışırlar. Tezğahı boş bırakmazlar. Çok çalışırlar

ama sattıkları ucuz gider. Biz eve misafir geldiğinde

tezğahın başından kalkarız, işi bırakırız.”

Buldanlılara göre Düzalan'daki dokumacılar ipek

işlerler bir tomar para alırlar. Harcarken de bol

harcarlar. Karşıyaka / Öteyakadaki dokumacılar kaba

işler. Omuz dolusu mal getiriler pazara, az paraya

satarlar. Haliyle harcarken de az harcarlar.

“Hitler Yağması” denilen 2. Dünya Savaşı yılları

Buldanlıların çok para kazandığı yıllardı.

Savaş

esnasında sargı bezi ihtiyacı çok olduğu için Buldanlılar

da sargı bezi dokuyup satıyor ve bundan çok iyi para

kazanıyorlardı.

Hatta bu yıllarda İsmet İnönü Cumhurbaşkanı iken bir

at yarışına gider. Pırpır uçakla yarış alanının üzerinde

dolaşırken aşağıda pırıl pırıl parlayan bir at dikkatini

çeker. Atı takip ettirip sahibini sorar ve atın sahibinin:

Buldanlı dokumacı Şükrü Akın olduğunu öğrenir. İnönü

“Nasıl olur da böyle güzel bir at bir dokumacının olur!”

demeye getirerek çok kızar.

Bu kazancın vermiş olduğu doygunlukla Buldanlılar

“Ne lüzum var okumaya!” diye düşünüyorlar, okumak

isteyen gençlere de, sonraları bir darb-ı mesel haline

gelen, elektrikle çalışan tezgâhın koluna verilen isimden

hareketle

“Avarenin koluna sıkı yapış!”

diyorlardı.

Buldan'da da geçim sıkıntısı yaşanan yıllar oldu.

Fırından ekmek alınca ya da kahvede çay kahve içince

ortasından yarılmış bir kargıya, kaç ekmek alındı, kaç

çay kahve içildiyse o kadar çentik atılırdı. Bunlar birikir

para ödeme zamanı gelince çentikler sayılır çentik

sayısınca hesaplanır ve hesap görülürdü.

Bir gün hesap ödeme sırasında hesap müşteriye fazla

gelir. Müşteri

şu çeteleyi kontrol edelim der. Ben şu gün

sade kahve içmiştim. “Çeteleyi fazla atmışsın” der:

Kahveci de “kardeşim elinden alan mı vardı, sen de

kahveni şekerli içseydin” der. “Kardeşim ben şu gün

kahve içmedim. Kahveye gelmedim ki” dediğinde, bu

sefer de kahveci; “kardeşim sen de kahveye gelseydin.

Kahveni içseydin!” der.

Buldan'da peştamal, üslük, kaplama, sandık örtüsü,

ocak örtüsü, yastık yüzü, topan yastık, elbise örtüsü,

bohça gibi kanaviçeli örtüler de işlenirdi. Bunların

yanında ipekli giyecekler de önemli bir yer teşkil

etmekteydi. Has ipek, kışın sıcak yazın serin tuttuğu,

insana pozitif enerji verdiği için hem üretimde hem de

kullanımda tercih edilirdi. Buldanlılar ipeğin bu

özelliğinden dolayı

“İpekli giyenlerin evinde kavga

olmaz. Çünkü herkesin morali yüksek olur, sorun

yaratılmaz.”

derlerdi. Damatlık gömlekler has ipekten

yapılırdı. Sonraları, floş çıktı. Bursa'dan floş geldi ve

millet floşa döndü. Böylece ipekten vazgeçildi ve sonra

da ipeğe bir daha dönülmedi. Çünkü millet floşa alıştı.

Halka floş, ipeğe oranla hem ucuz hem de kullanımı çok

rahat geldi.

İpeğin üretimi de işçiliği de çok zahmetli idi. İpek yılda

bir ürün verirdi. Bir kozadan iki buçuk kilometre ipek

çıkardı. Kozalar önceleri güneşe serilir, koza içindeki

böcek güneş sıcağında öldürülürdü. Sonra buharla

öldürülmeye başlandı. Kozalar suya katılırsa ipek

Buldan Talât Tarakçıoğlu Parkı’ndan ...

Dokuma figürleri ile Genç Osman, Yıldırım Bayezit’in kızı, Barboros Hayrettin Heykelleri.

(Fot: Süleyman İnan)