Previous Page  41 / 44 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 41 / 44 Next Page
Page Background

39

G

ünümüzde “Kaleiçi Bay-

ramyeri Esnafları Güzel-

leştirme, Kültür ve Da-

yanışma Derneği” nin ofisi olarak

kullanılan, önceki yıllardaki dükkâ-

nında buluştuğumuz Sayın Ali Cil-

lov ile hem Kaleiçi’ni ve hal binasını

gezme, hem de eski günleri kendi-

sinden dinleme fırsatı bulduk. Kale-

içi’nin sokaklarında yürürken ger-

çekleştirilen, Pazar yerinden ayak-

kabı üreticilerine, kale kapılarından

eski dükkânlara kadar uzanan bir

sohbeti paylaşıyoruz sizlerle.

Kaleiçi turumuza Pazartesi ve

Perşembe günleri pazar kurulan hal

binasının üst katından başlıyoruz.

Sayın Ali Cillov “Üst katta çok

sayıda ayakkabıcı dükkânı vardı,

çoğu dükkân kapanmış, gün geçtik-

çe sayıları azalıyor.” diyerek duy-

duğu üzüntüyü dile getiriyor.

Üst kattan alt kattaki pazaryerine

inerken duvarda asılı ve üzerinde

Mustafa Kemal Atatürk’ün sözü yazılı

olan tabela dikkatimizi çekiyor.

“Sanatsız kalan bir milletin, hayat

damarlarındanbiri kopmuş demektir.”

Bina içinde turumuz sürerken

bir yandan da kendisini dinlemeye

devam ediyoruz: “Alıcı önce pazar-

yerine gelir, bir tur dolaşır, nerede

ne var ve fiyatı ne kadar öğrenir.

İhtiyaçlarını nereden alacağını az

çok kafasında belirler sonra satın

almaya başlar. Aynı malı her tez-

gâhta görebilirsiniz ama birbirin-

den farkı vardır. Günümüzde bazı

sergiler boş kalıyor, satış yapama-

yınca gelmiyorlar. Bazıları sade-

ce maydanoz getirir, belli bir yere

oturur orada akşama kadar bekler,

satabildiğini satar. Şarküteri katı

toptancıdır. Bakkallar vs. için top-

tan satış yeridir. Yukarıda yer alan

pazarcılar, perakende satış yapar.”

Sayın Cillov’un yaklaşık 800 yıl-

lık tarihi bulunan Kaleiçi sokakları-

nı adım adım gezerken anlattıkları,

bizim de bir bir gözümüzde canlanı-

yor. “Kaleiçi’nin altı tane kapısı var-

dı; Bayramyeri Kapı Ağzı, Sarayköy

Kapı Ağzı, Ahi Sinan caddesindeki

kapı (Dörtçeşme), Aydın Kapı Ağzı,

Demirciler Caddesi’ndeki Kapı

Ağzı, bir de şimdiki Belediye İşha-

nı’nın olduğu yerde bir kapı vardı.

Kaleiçi’nden eksilen en önemli şey,

altı kapımızdan bir tanesidir. Beş ka-

pımız şu an mevcut durumdadır.

Bayramyeri Kale Kapısı, ana kapıy-

dı. Eski usul cezaevi kapısı gibiydi.

Büyük kapının içinde açılan küçük

kapı vardı. Diğer kapılar normaldi.

Akşam 19.30-20.00 civarında tüm ka-

pılar kapanırdı, kilitlenirdi. Günlerin

uzun olduğu yaz döneminde bazen

daha da geç kapanırdı. Kapıdan gi-

rip sola döndüğünüzde Hassaz Kah-

vesi (Ases Kahvesi)* vardı. Kahvenin

orda kaynak suyu olan su akardı.

Kaleiçi’ndeki gece bekçilerine hassaz

denirdi. Beş altı bekçi olurdu. Bekçi-

nin uyumasını önlemek için muhtelif

yerlerde saat kurulurdu. Her bekçi

oraya geldiğinde düdük öttürürdü.

Kaleiçi’nde sigara içmek yasaktı.

Şöyle ki; bütün dükkânlar ahşaptı,

eğer birinde bir yangın olsa hepsini

yakar giderdi. Gece bekçileri de bu

sebeple vardı zaten.

Kaleiçi’nin etrafında hep han du-

varları bulunurdu, zamanla yıkıldı.

Kaleiçi olarak geçmesinin nedeni de

bundandı. Eski sur taşlarının oldu-

ğu yerler şu an da belli zaten. Dört

Çeşme Camisi’nin olduğu yerde

gerçekten dört çeşme vardı, ama su

kuvvetini kaybetti zamanla.

Bütün dükkânların bodrumu var-

dır. Bodrumla birlikte 2,3 hatta 4 kat

olan dükkânlar vardı. 8-10 meslek

“Üst katta çok sayıda

ayakkabıcı dükkânı vardı,

çoğu dükkân kapanmış,

gün geçtikçe sayıları

azalıyor.”diyerek

duyduğu üzüntüyü

dile getiriyor.

Üst kattan alt kattaki

pazaryerine inerken

duvarda asılı ve üzerinde

Mustafa Kemal Atatürk’ün

sözü yazılı olan tabela

dikkatimizi çekiyor.

“Sanatsız kalan

bir milletin, hayat

damarlarından biri

kopmuş demektir.”

(*Ases; Osmanlı İmparatorluğu’nda, yeniçeri ocağının kaldırılmasından önceki dönemde güvenlik görevlisi; özellikle İstanbul’un ve imparatorluğun doğu bölgesinin güvenliği

aseslerle sağlanırdı, ases bir tür jandarmaydı. Geceleri çarşı ve Pazar yerlerini beklerlerdi.)

cinsi bir dükkânda olabilirdi. Ama

ondan sonra herkes birer meslek sa-

hiplendi. Kale içinde o zamanlarda-

ki ticaret hayatına göre, söz ağızdan

bir kere çıkardı. Birisine ödeme yap-

mak için söz vermişsen eğer, kendi

paran denkleşmediyse bile başka-

sından borç alınır verilen söz yerine

getirilirdi. Sözünü yerine getirme-

yen esnaf olmazdı. Babadağ’daki

pusula yönteminin sözle olanı Ka-

leiçi’nde geçerliydi. Babadağ’ın pu-

sulası da Denizli’nin içinde itirazsız

alınır ve verilirdi. Peşin para yerine

geçerdi.”

Yazın okul tatillerinde herkes bir

dostunun yanına oğlunu çırak ola-

rak verirdi. Günümüzde bu adet

pek yok ama yakın zamana kadar

vardı. Dükkânın hangi alanda faali-

yet gösterdiği fark etmezdi; terzilik,

tenekecilik, demircilik, ayakkabı ta-

mirciliği olabilirdi. Kaleiçi’nde hem

zanaat öğrenilir hem de terbiye öğ-

renilirdi. Ana babanın yapamadığı-

nı usta yapardı zaten usta da aile ile

irtibat halinde bulunurdu.

Kaleiçi’nde eskiden var olan ama

şu an kaybolan 2 meslek var: Biri

mıhlamacılık, biri de sadekarlık. Sa-

dekar montürünü yapıyor, mıhlama

da onun üzerine taş monte ediyor-

du. İkisi de kuyumculukla ilgili, Os-

manlı ve Bizans döneminde ziynet-

leri yapan ustalardı.

Kaleiçi’nde 746 tane esnaf vardı.

Ufak tefek krizlerden dolayı sayı

azaldı, şu an 550’ye düştü. İrili

ufaklı tamircisinden terzisine, ba-

kırcısından, demircisinden konfek-

siyoncusuna kadar aşağı yukarı şu

an içeride tahminim 46-47 tane mes-

lek grubu var. ”