39
G
ünümüzde “Kaleiçi Bay-
ramyeri Esnafları Güzel-
leştirme, Kültür ve Da-
yanışma Derneği” nin ofisi olarak
kullanılan, önceki yıllardaki dükkâ-
nında buluştuğumuz Sayın Ali Cil-
lov ile hem Kaleiçi’ni ve hal binasını
gezme, hem de eski günleri kendi-
sinden dinleme fırsatı bulduk. Kale-
içi’nin sokaklarında yürürken ger-
çekleştirilen, Pazar yerinden ayak-
kabı üreticilerine, kale kapılarından
eski dükkânlara kadar uzanan bir
sohbeti paylaşıyoruz sizlerle.
Kaleiçi turumuza Pazartesi ve
Perşembe günleri pazar kurulan hal
binasının üst katından başlıyoruz.
Sayın Ali Cillov “Üst katta çok
sayıda ayakkabıcı dükkânı vardı,
çoğu dükkân kapanmış, gün geçtik-
çe sayıları azalıyor.” diyerek duy-
duğu üzüntüyü dile getiriyor.
Üst kattan alt kattaki pazaryerine
inerken duvarda asılı ve üzerinde
Mustafa Kemal Atatürk’ün sözü yazılı
olan tabela dikkatimizi çekiyor.
“Sanatsız kalan bir milletin, hayat
damarlarındanbiri kopmuş demektir.”
Bina içinde turumuz sürerken
bir yandan da kendisini dinlemeye
devam ediyoruz: “Alıcı önce pazar-
yerine gelir, bir tur dolaşır, nerede
ne var ve fiyatı ne kadar öğrenir.
İhtiyaçlarını nereden alacağını az
çok kafasında belirler sonra satın
almaya başlar. Aynı malı her tez-
gâhta görebilirsiniz ama birbirin-
den farkı vardır. Günümüzde bazı
sergiler boş kalıyor, satış yapama-
yınca gelmiyorlar. Bazıları sade-
ce maydanoz getirir, belli bir yere
oturur orada akşama kadar bekler,
satabildiğini satar. Şarküteri katı
toptancıdır. Bakkallar vs. için top-
tan satış yeridir. Yukarıda yer alan
pazarcılar, perakende satış yapar.”
Sayın Cillov’un yaklaşık 800 yıl-
lık tarihi bulunan Kaleiçi sokakları-
nı adım adım gezerken anlattıkları,
bizim de bir bir gözümüzde canlanı-
yor. “Kaleiçi’nin altı tane kapısı var-
dı; Bayramyeri Kapı Ağzı, Sarayköy
Kapı Ağzı, Ahi Sinan caddesindeki
kapı (Dörtçeşme), Aydın Kapı Ağzı,
Demirciler Caddesi’ndeki Kapı
Ağzı, bir de şimdiki Belediye İşha-
nı’nın olduğu yerde bir kapı vardı.
Kaleiçi’nden eksilen en önemli şey,
altı kapımızdan bir tanesidir. Beş ka-
pımız şu an mevcut durumdadır.
Bayramyeri Kale Kapısı, ana kapıy-
dı. Eski usul cezaevi kapısı gibiydi.
Büyük kapının içinde açılan küçük
kapı vardı. Diğer kapılar normaldi.
Akşam 19.30-20.00 civarında tüm ka-
pılar kapanırdı, kilitlenirdi. Günlerin
uzun olduğu yaz döneminde bazen
daha da geç kapanırdı. Kapıdan gi-
rip sola döndüğünüzde Hassaz Kah-
vesi (Ases Kahvesi)* vardı. Kahvenin
orda kaynak suyu olan su akardı.
Kaleiçi’ndeki gece bekçilerine hassaz
denirdi. Beş altı bekçi olurdu. Bekçi-
nin uyumasını önlemek için muhtelif
yerlerde saat kurulurdu. Her bekçi
oraya geldiğinde düdük öttürürdü.
Kaleiçi’nde sigara içmek yasaktı.
Şöyle ki; bütün dükkânlar ahşaptı,
eğer birinde bir yangın olsa hepsini
yakar giderdi. Gece bekçileri de bu
sebeple vardı zaten.
Kaleiçi’nin etrafında hep han du-
varları bulunurdu, zamanla yıkıldı.
Kaleiçi olarak geçmesinin nedeni de
bundandı. Eski sur taşlarının oldu-
ğu yerler şu an da belli zaten. Dört
Çeşme Camisi’nin olduğu yerde
gerçekten dört çeşme vardı, ama su
kuvvetini kaybetti zamanla.
Bütün dükkânların bodrumu var-
dır. Bodrumla birlikte 2,3 hatta 4 kat
olan dükkânlar vardı. 8-10 meslek
“Üst katta çok sayıda
ayakkabıcı dükkânı vardı,
çoğu dükkân kapanmış,
gün geçtikçe sayıları
azalıyor.”diyerek
duyduğu üzüntüyü
dile getiriyor.
Üst kattan alt kattaki
pazaryerine inerken
duvarda asılı ve üzerinde
Mustafa Kemal Atatürk’ün
sözü yazılı olan tabela
dikkatimizi çekiyor.
“Sanatsız kalan
bir milletin, hayat
damarlarından biri
kopmuş demektir.”
(*Ases; Osmanlı İmparatorluğu’nda, yeniçeri ocağının kaldırılmasından önceki dönemde güvenlik görevlisi; özellikle İstanbul’un ve imparatorluğun doğu bölgesinin güvenliği
aseslerle sağlanırdı, ases bir tür jandarmaydı. Geceleri çarşı ve Pazar yerlerini beklerlerdi.)
cinsi bir dükkânda olabilirdi. Ama
ondan sonra herkes birer meslek sa-
hiplendi. Kale içinde o zamanlarda-
ki ticaret hayatına göre, söz ağızdan
bir kere çıkardı. Birisine ödeme yap-
mak için söz vermişsen eğer, kendi
paran denkleşmediyse bile başka-
sından borç alınır verilen söz yerine
getirilirdi. Sözünü yerine getirme-
yen esnaf olmazdı. Babadağ’daki
pusula yönteminin sözle olanı Ka-
leiçi’nde geçerliydi. Babadağ’ın pu-
sulası da Denizli’nin içinde itirazsız
alınır ve verilirdi. Peşin para yerine
geçerdi.”
Yazın okul tatillerinde herkes bir
dostunun yanına oğlunu çırak ola-
rak verirdi. Günümüzde bu adet
pek yok ama yakın zamana kadar
vardı. Dükkânın hangi alanda faali-
yet gösterdiği fark etmezdi; terzilik,
tenekecilik, demircilik, ayakkabı ta-
mirciliği olabilirdi. Kaleiçi’nde hem
zanaat öğrenilir hem de terbiye öğ-
renilirdi. Ana babanın yapamadığı-
nı usta yapardı zaten usta da aile ile
irtibat halinde bulunurdu.
Kaleiçi’nde eskiden var olan ama
şu an kaybolan 2 meslek var: Biri
mıhlamacılık, biri de sadekarlık. Sa-
dekar montürünü yapıyor, mıhlama
da onun üzerine taş monte ediyor-
du. İkisi de kuyumculukla ilgili, Os-
manlı ve Bizans döneminde ziynet-
leri yapan ustalardı.
Kaleiçi’nde 746 tane esnaf vardı.
Ufak tefek krizlerden dolayı sayı
azaldı, şu an 550’ye düştü. İrili
ufaklı tamircisinden terzisine, ba-
kırcısından, demircisinden konfek-
siyoncusuna kadar aşağı yukarı şu
an içeride tahminim 46-47 tane mes-
lek grubu var. ”