Denizli Bayramyeri Meydanı -1935 / Coşkun Önen Albümü
70’li yıllarda bakkallar
arasında sıkı bir
dayanışma vardı.
Uygun fiyattan mal
buldukları zaman
birbirlerine haber
verirlerdi. Böylece
de herkes malın alış
fiyatını bildiği için bir
iç denetleme olur ve
kimse malları yüksek
fiyattan ya da çok farklı
fiyattan satamazdı.
artmaya başlamasıyla bakkallar,
mallarının bir kısmını İzmir’den
kendileri almaya başladılar. Kristal
zeytin yağı fabrikasından uygun fi-
yattan yağ alırlar, getirip dükkânla-
rında satarlardı.
70’li yıllarda bakkallar arasında
sıkı bir dayanışma vardı. Uygun
fiyattan mal buldukları zaman bir-
birlerine haber verirlerdi. Böylece
de herkes malın alış fiyatını bildiği
için bir iç denetleme olur ve kimse
malları yüksek fiyattan ya da çok
farklı fiyattan satamazdı. Bunun
aksi, en önemli müşterileri olan
köylüleri kandırmak olurdu. O yıl-
larda, merkeze bağlı olan ve Kaleiçi
civarındaki bakkallara gelen 25-30
tane köy vardı. O zamanlar araba
olmadığı için bu köylerin fakirleri
şehre, yayan ya da eşekle; zenginle-
ri de atla gelirlerdi. Atla gelenlerin
atını hanlardaki nalbantlar gezdirir,
terini alır, tımarını yapar sonra da
nalbant işlerini yaparak sahibine
teslim ederlerdi. Köylülerin bir kıs-
mı ancak 1966 yılından sonra şehre
arabayla gelir oldular.1966 yılında
Akköylü Ali Şahin adında birisi bir
otobüs aldı ve köylüler onunla şeh-
re gelmeye başladılar. Ondan sonra
köylüler yavaş yavaş traktör alma-
ya başladılar ve onunla şehre pa-
muk getirip alış veriş yapar oldular.
Köylüler şehre genellikle pazar-
ların kurulduğu gün olan pazartesi
ve perşembe günleri gelirlerdi. Kale-
içi’nde şimdi de kurulmakta olan pa-
zar –binası sonradan yapıldı- Deniz-
li’nin en büyük pazarıydı. Köylüler
üretip getirdikleri sebze, meyve ve
yeşillikleri bu pazarda satarlar, dö-
nerlerken de evlerinin ihtiyaçlarını
bakkallardan görürlerdi. Bazı köylü-
ler de bir miktar pamuk getirir, onu
çarşıda satar ve ihtiyaçlarını onunla
karşılardı. Bazı tüccarlar dürüst dav-
ranmayarak, onların mallarını eksik
tartıp onlara daha az para verirler-
di. Bunu fark eden köylüler sonraki
yıllarda kendi kantarlarını kendileri
getirir oldular.
Bakkallar köylünün sırdaşıydı.
Köylülerin mektuplarının çoğu bak-
kallara gelirdi. Bakkal da onları iti-
na ile saklar sahibine teslim ederdi.
Köyden biri gelip babasının borcu
olup olmadığını sorsa bakkal, borcu
olsa bile söylemezdi. Aynı şekilde
oğlunun borcu olsa onu da babasına
söylemezdi. Borç, kişi ile bakkal ara-
sında sır olarak bilinirdi. Eğer bu sır
açıklanırsa hem bakkala itimat azalır,
hem de müşteri bir daha gelmezdi.
34