Hulusi Oral kentin
tarihi için önemli
bir figür. Burada
dile getirdiğimiz
yorumlar, onun tarih
içindeki önemini
ne azaltır ne de
çoğaltır. Kentin sosyal
tarihi yazılacaksa,
bu tarih içinde
onun ve kuşağının
önemini teslim etmek
gerektiğine işaret
eder. Umarım hala
TBMM arşivlerinde
bile bulunamayan
özgeçmişiyle, bir
gün hak ettiği itibar
bu kent tarafından
kendisine sunulur.
Kentin mimari belleği
için kayda değer önemi
bulunan, ancak şimdi
bir harabeye dönen
“Hulusi Oral Konağı”
restorasyonu yapılır,
o ve diğerlerinin
yaşamlarıyla ortaya
koydukları mücadele
sembolü, müzeye
dönüşen mekanda
yaşatılır.
Hulusi Oral ailesiyle
değil, bir ressamdı. Yazıdan sonra
aileden birileri merak edip arar mı
diye bekledim, arayan olmamıştı.
Hulusi Oral kuşağının kendisi de
suskundu. Onların neden uzunca
bir sessizlik içinde kaldığını, meta-
netle ya da kenarda yaşayarak adeta
kendilerini unutturduklarını bilmi-
yoruz. Prof. Dr. Necati İnceoğlu ile
yaptığımız tele-söyleşiden bir bölüm
bu konuda fikir verici olabilir.
Hulusi Oral ses kaydını yayına ha-
zırlarken, Denizli kent merkezi eski
evleri üzerine dikkate değer çalışma-
ları bulunan İnceoğlu’nu aradım. Ne-
cati Hoca bilindiği üzere Denizli’den
Çanakkale savaşanlarına katılanları
yazdığı “Siper Mektupları” başlık-
lı kitabıyla da tanınıyor. Kendisine,
kitap çalışmaları esnasında Hulusi
Oral adına rastlayıp rastlamadığını
sordum. Rastlamadığını belirtti. Son-
ra kendi yaşamında da izler bırakan
bir olguya değindi.
“Benim babam”
dedi,
“Çanakkale Savaşlarına katıldı.
Daha sonra Yemen, Halep, Şam’da da
savaştı. Hatta babam Şam’da esir düş-
mekten son anda kurtulmuş. Atatürk’ün
başında bulunduğu Ordu birliğinin geri
çekilmesi gerekmiş. O birlikteki Babam
Ürdün-İsrail sınırındaki Şeria nehrini,
ürküp kaçan bir atın kuyruğuna tutuna-
rak geçmeyi başarmış.”
Necati İnceoğlu Hoca’ya
“Hulusi
Bey ve Babanız hiç savaştan konuşurlar
mıydı”
diye sorduğumda, şu yoru-
mu yaptı:
“Hulusi Bey’in evi ile bizim
ev birbirine çok yakındı. Hatta babamla
aynı camide namaz kıldıklarını biliyo-
rum. Ama hiç bir araya gelip konuş-
tuklarına şahit olmadım. Babam da bu
konulardan fazla söz etmezdi. Sanırım o
kuşak savaşın belleklerinde bıraktığı izler
nedeniyle, zihinsel bir karartma uygulu-
yordu. Anmak istemiyorlardı. Sohbetini
pek yapmıyorlardı. Savaşın vahşetinde
yaşanan onca insan kaybına karşı duyu-
lan öfkeyi, üzüntüyü, hüznü ve gerçekli-
ği bir tür bastırma biçimi olmalıydı.”
“Denizli Tümeni” olarak bilinen,
Çanakkale’de pek çok şehit vermiş
bu kentin insanları geriye neden bu
kadar az hatıra bırakmış olabilirler?
Bu sorunun yanıtını bir ölçüde Ne-
cati Hoca’nın yorumunda buluyo-
rum, bana oldukça gerçekçi görü-
nüyor. Şüphesiz her bireyin kendi
seçimi ve koşulları bu eksikliğin or-
taya çıkmasında önemli unsurdur.
Ancak, biz savaşı doğrudan hiç ya-
şamamış kuşaklar, o cehennemi ta-
savvur edemeyiz. O nedenle savaşa
tanık olanların bilincine derin bir çi-
zikle iz bırakmış olmasını kavrama-
mız pek mümkün değil. Hulusi Oral
için eklenebilecek başka bir açıklama,
onun otoriter kişiliğinin çevresiyle
kurduğu ilişkide saklı olmalı. De-
nizli Barosu tarihini araştırırken onu
tanıyan eski kuşak üyelerle yaptığım
söyleşilerde bu yanı hep dile getiril-
di. Bazı olumsuz hatıralar aktarıldı
ve çok geç yaşlarda hala avukatlık
yapıyorken, yeni kuşaklarla nasıl bir
kopuş yaşadığı anlatıldı. 1930-40-50’li
yıllarda siyaset yapma tarzının halkçı
değil, seçkinci yanıyla dikkat çekti-
ğine vurgu yapıldı. 1960’lar sonrası
durumun pek değişmediği aktarıldı.
Tek parti döneminde yetişen bir kad-
ro için bunun mümkün olduğunu ka-
bul etmek gerekir. Zaten sonrasında
da pek halkla ilişkiye ihtiyacı kalma-
dığından, belleklerde kayıtlı Hulusi
Oral imgesi değişmeye fırsat bulama-
mış ve öylece devam etmiş olmalı.
Son Söz
Hulusi Oral kentin tarihi için
önemli bir figür. Burada dile ge-
tirdiğimiz yorumlar, onun tarih
içindeki önemini ne azaltır ne de
çoğaltır. Ancak kentin sosyal tarihi
yazılacaksa, bu tarih içinde onun ve
kuşağının önemini teslim etmek ge-
rektiğine işaret eder. Umarım hala
TBMM arşivlerinde bile bulunama-
yan özgeçmişiyle, bir gün hak ettiği
itibar bu kent tarafından kendisine
sunulur. Kentin mimari belleği için
kayda değer önemi bulunan, ancak
şimdi bir harabeye dönen “Hulusi
Oral Konağı” restorasyonu yapılır,
o ve diğerlerinin yaşamlarıyla orta-
ya koydukları mücadele sembolü,
müzeye dönüşen mekanda yaşatılır.
31