ğaldığı bir dönemden geçilmektedir.
Genç erkek nüfus hızla azalmakta-
dır, taşradan imparatorluk toprak-
larının selameti uğruna devşirilen
genç erkek askerlerin geri dönüşü
ailelerin duası ve tanrının insafına
kalmıştır. Kafkasya’da, Kuzey Afri-
ka’da, Balkanlar’da ve Ortadoğu’da
yitirilenlerden genellikle haber dahi
alınamamaktadır.
Hulusi Oral’ın babası yoluyla
edindiği okuma arzusunun bu ko-
şullarda, gerçekte yaşadığı toplum-
sal şartlardan bir tür “kurtulma iç-
güdüsüne” dönüştüğünü söylemek
abartılı tespit sayılmamalı. Sonraki
yıllarda “ikizim gibiydi” dediği Arif
ağabeyini erken yaşta kaybetmiş ol-
masıyla, aynı güdünün giderek nasıl
bir tutkuya dönüştüğünü anlamak
için ses kaydına yansıyan karmaşık
duyguları dikkatle dinlemek yeterli.
Genç, Zeki, Tutkulu
Denizli İdadisinde sınıf birincili-
ği ile başlayan, İzmir’de kaybolan
sınav dosyasını bulan hademe Si-
mon Efendi’nin gayretiyle önü açı-
lan eğitim yılları, İstanbul’da hukuk
okumaya uzanır. Zamanla İzmir’de
özgüveni gelişir. Okulda mahalli er-
kek kültürüyle, edinilmiş kentli öğ-
renci psikolojisi kendiliğinden yer
yer şımarıklığa varan bir karakter
örnekler. O yaşta, bu anlaşılabilir bir
durumdur. Hocası Şükrü Saracoğlu
6
ile okul bahçesinde yaşadığı hatırası
yaptığımız saptama için örneklene-
bilir. Kendisinden dinleyelim:
“… Büyük bir aslan heykeli vardı,
onun üzerine yattım. Yanıma gelip sor-
dular, ‘yahu’ dediler, ‘hoca sana böyle
demiş.’ ‘Kendisi biliyormuş gibi bana
kafa tuttu orada. Ben de kendisine (Ho-
caya) şöyle bir baktım, sende benim nu-
maram var mı, kaç numara olmuşum,
kaç defa derse kaldırmışsın diye sor-
dum’ dedim. O (Saracoğlu) da gelmiş
beni dinliyormuş. ‘Bana bak’ dedi, kalk-
tım, ‘afedersiniz hocam’ dedim. ‘Sen
nerelisin’ dedi, ‘Çallı’yım’ dedim. ‘Haa
belli’ dedi.”
7
Bu haller, ergenlikten gençliğe
hızla atlamış bir ‘yeniyetme’nin
şişinmesidir. Anadolu bozkırının
kıyılarındaki bir coğrafya parçasın-
dan kopup gelmiştir. Hala her yaz
tatili ekin tarlasında, bakkal çırak-
lığında, değirmende, Baklan Ova-
sı’nın kavurucu sıcağında sergüzeşt
bir çocuktur. Kendi gerçekliği bu-
dur. Öte yanda, İzmir’de idealleri-
ne tutunmuş başarılı bir öğrencinin
romantik gerçekliği vardır.
8
Hayli
çatışmalı bir kişilik için yeterince
malzeme olduğu kuşkusuz. Akşam-
ları yoksul öğrenci evinin günlük
ihtiyaçlarını tedarik peşinde yoksul
6- 9 Temmuz 1942 tarihinde Cumhurbaşkanı İsmet İnönü tarafından Başbakanlığa atanan hukukçu, diplomat ve siyaset adamı. İkinci Dünya Savaşı döneminde izlediği Alman
yanlısı politikalarıyla bilinir.
7- Hulusi Oral’ın anlattığı diyalog, 1911-12 yıllarında geçmiş olmalı. Şükrü Saracoğlu Mülkiye eğitimi almış, İzmir Terakki Ticaret Lisesi Müdürlüğüne atanmış genç bir ittihatçıdır.
8- Hayli başarılı bir öğrenci olduğu kuşkusuz. İzmir’de leyli meccani (yatılı) kalabilmesi, Saracoğlu’nun gözüne girmesi, Hukuk eğitimi için okulun Dekanı Aynizade Hasan
Tahsin Bey’in “ben seni bırakmam, babana tel ver, yaşını büyüttüreceğiz” demesi rastlantı olmasa gerek.
26