Background Image
Previous Page  17 / 44 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 17 / 44 Next Page
Page Background

döviz bulunmuyordu Türkiye'de. Alman fabrikatörleri

davet edip, İzmir, Aydın, ve Adana'ya götürdüm.

Pamukları gösterdim. Beğendiler ve aldığımız ürünlerin

bedelini pamukla ödememizi kabul ettiler. Hiç dövizsiz

3-4 sene pamuk karşılığı kumaş getirdik Türkiye'ye.

Ardımızdan herkes takas usulü ticaret yapmaya başladı.

Biz de fabrika yapalım diye ağabeyim Rüştü Akın'la

birlikte kolları sıvadık.

Dedikodular Buldan'da yatırıma engel oldu.

Hepimiz Buldan'ı seviyoruz, gidip geliyoruz ama

yatırım yapamadık maalesef. Akın Tekstil Fabrikası'nı

Buldan'da kuracaktık biz. Sanırım yıl 1948'di. Fabrika

kurmak için lisans aldık. Lisans çok kıymetliydi. Behçet

Uz, o zaman İzmir Belediye Reisliği görevinden

ayrılmıştı. O zaman siyasi çekişmeler vardı. “Fabrika

lisansı için Behçet Uz torpil yaptı. Haksız yere lisans

aldılar” dediler. Behçet Uz'u da zan altında bıraktılar.

“Ortak mı?” dediler. Halbuki o, sadece memleket

kalkınsın diye yardımcı olmuştu. Biz de onun üzerine

dedikodulu yerde iş yapmayız dedik. Bıraktık. Oysa o

zaman bu fabrika açılsaydı; Denizli için o yıllarda büyük

atılım olabilirdi. Biz bu siyasi çekişmeler ve dedikodular

yüzünden Denizli'de yatırım yapmadık. İstanbul

Bakırköy'deki fabrika arsamızı satın aldık. Akın Tekstil

olarak İstanbul'da fabrikamızı kurduk. Bugüne kadar da

hiçbir zaman Denizli'den gelin buraya yatırım yapın

diyen olmadı bize.

O dönemde ham bez işine devam ettik. Bu iş bize

kazançlı geldi. Kaput bezi satın aldık. Almanya'ya

gönderdik. Baskısını yaptırıp, pazen, basma, divitin

halinde Türkiye'ye getirdik. Ben Hamburg'da ev tuttum,

araba aldım, bütün basma fabrikalarını bağladım. Biz

zamanında izin alabilseydik. Denizli'de pamuktan iplik

yapıp, dokuma, boyama, basma tüm işlemleri entegre

bir fabrika halinde yapacaktık. Türkiye'nin ilk entegre

tesisi olacaktı. Bu bir anlayış meselesi.

Çerkezköy Belediyesi, fabrika için, bedava arsa

verdi. “Burada işçi çalışacak, alışveriş yapacak,

ticaret canlanacak” dedi..

Mesela, bir dönem, Trakya'da arsa bakıyoruz. Silivri'de

yemek molası verdiğimiz yerde, “Haydar Akın kim?”

diye bağırdı birisi. Baktım; biri paşa diğeri sivil, iki kişi .

“Siz fabrika yapacakmışsınız.” dedi. “Evet.” dedim.

“Ben Çerkezköy Belediye Başkanıyım. Bey de Trakya

Garnizon Komutanı. Biz sizin fabrika yapacağınızı, arsa

aradığınızı duyduk. Çerkezköy'de bedava arsa vermek

istiyoruz size” dedi. “Neden bedava, para ile alalım”

dedik, “almam” dedi. “Burada işçi çalışacak, alışveriş

yapacak, ticaret canlanacak” dedi. 500 bin metre arsa

verdi bize. Akip Tekstil'i kurduk. 2 sene sonra Nurullah

Narin geldi. Bizim tam karşımızda yer aldı. 1 milyon

metresini 1 liradan, 2milyon metresini 2 liradan. Bunun

üzerine ben, “Karşımız 1 liradan aldı, bize bedava

verdiniz. Dedikodu olur” dedim. Para ödemek istedim.

Belediye Reisi “almam” dedi. Ama biz yine de belediyeye

yardım olarak, makbuz karşılığı bir miktar para verdik.

Dediğim gibi bu bir anlayış meselesi. Denizli o dönemde

geleceği göremedi, yatırımın katkısını hesap edemedi.

Çevre dostu tesisimizi zararlı diye kapattıracaklardı…

Ali Abalıoğlu: Konu ile ilgili kendilerinin de geçmişte

yaşadığı sıkıntılar için;

“Maalesef yanlış dedikodular dolayısıyla 1991 yılında

biz de Dentaş Şirketi'mizde benzer bir olay yaşadık. Atık

kağıttan ambalaj kağıdı üretmek için kuracağımız

fabrikamızın ruhsat talebi, dönemin belediyesi

tarafından “Fabrika çevreyi kirletiyor.” diye ret edildi.

Rahmetli babam, olaya “Biz de bu memleketin

insanıyız. Çevreyi kirletiyorsa; bu tesisi kurmayız toprağa

gömeriz. Bizim evlatlarımız da bu memlekette

yaşayacak. Bu yörede yetişen domatesi, eti yiyeceğiz;

bölgenin suyunu içeceğiz.” diyerek yaklaştı.

Üstelik çevredeki atık kağıdın toplanması ve yeniden

ekonomiye kazandırılması, ayrıca alternatifinin ağaçtan

kağıt üretimi olması dolayısıyla orman varlıklarımızı

kesmeyi icap ettirmesi yönüyle de atık kağıttan üretimi

bilhassa teşvik edilmesi gereken bir tesis olduğu

gerçeğini, kamuoyuna ve belediye yetkililerine anlattık.

Neticede tesisimiz uzun çabalar sonunda 2 yıllık bir

gecikme ile kuruldu ve 17 senedir de çevre şartlarında

hiçbir olumsuzluk yaratmadan çalışmaktadır.” dedi.

Ali Abalıoğlu Bey sonunda, “Tüm bu olumsuzluklar bir

yana, Denizli'ye bir tesis yapmak ister misiniz.” diye

sordu.

Ali Abalıoğlu:

Benden geçti artık. Bu işleri ailede gençlere bıraktık.

Buldan'a hayır işleri için gidiyoruz. Ali Haydar Akın Vakfı

adına, eğitim ve kültür alanında hayır yatırımları

yapıyoruz. Babamın vasiyeti üzerine Buldan'ın bir lisesi

olsun istedik. Annemin adıyla, Safura Akın Lisesi'ni

yaptık. Adı sonradan Akın Lisesi oldu. Spor salonu

yaptık. Haydar Akın Vakfı Kültür Sitesi'ni yaptık. Oraya

gidip geldikçe görüyordum ki, mektepten çıkanlar

kahveye gidiyorlar. Kahveden kurtulsunlar diye kültür

sitesinin projesini hayata geçirdik. 8000 tane kitap

aldık. Müsamere ve düğün salonu yaptık. Müzik aletleri

aldık. İki tane minibüs aldım, gezici kütüphane gibi.

Köylere okumak için kitap götürülsün diye. Geçen sene

bilgisayarlar aldık, yeniledik. Bu sene yanında yeni bir

arsa aldık. Öğretmenler için lojman yapıyoruz. Bizim iki

vakfımız var. Nuri Akın Vakfı ve Haydar Akın Vakfı. İzmir

ve İstanbul'da da mektepler yaptık. Ağabeyimi 1996'da

kaybettik.

Haydar Akın:

15