

19
Cumhuriyet Bayramı coşkuyla kutlanırdı
O dönemin insanları kurtuluş savaşını, Atatürk
dönemini, İnönü dönemini, demokrasi dönemini
görmüş insanlar. Şimdikiler hazır zannediyorlar. O
zaman bayramlarda davul çalındığı zaman, marş
çalındığı zaman ağlamayan olmazdı. Babam her
zaman ağlardı. 1 numaralı Atatürkçüydü. “Biz neler
çektik Yunan'dan. Bizleri onların elinden kurtaran
Atatürk ve arkadaşlarıdır” derdi. Babam ve arkadaşları
grup olarak, 9 Eylül'lerde İzmir'e törene, Kordon'da
Süvarilerin gösterisini izlemeye giderdi. Buldan'da da
coşkulu ama daha dar olurdu kutlamalar. Onun için
İzmir'e giderlerdi. Ulaşım çok ilkeldi. Tren vardı. Eski
otobüsler vardı. Denizli-Buldan arasında hep yolda
kalırdı otobüsler. Cumhuriyet bayramını kutlamak için
bu eziyetlere katlanılır, keyifle tören izlemeye gidilirdi.
Tören zamanı dükkanlarını kapatır herkes töreni izlerdi
Buldan'da. Tören sonrası açılırdı. Akşam fener alayı
olurdu. Şimdiki havai fişek gibi maytaplar atılırdı. Şenlik
yapılırdı.
Buldan'da Halkevi vardı. Biz oralarda gazete okurduk.
Haberleri orada alırdık. Radyo da yoktu. Büyüklerin
nasihatlerini dinlerdik. Dardı sosyal çevre, yaşam.
İzmir'de fuar açılınca biraz durumu iyi olanlar, hanımını
ve kızını fuara götürür ışıkların altında dolaşırdı. İzmir
Fuarı'nı açan, dönemin İzmir Belediye Başkanı Behçet
Uz da Buldanlı idi.
Belediye reisleri otoriter tiplerden seçilirdi. 1936'da
dönemin Belediye Başkanı Talat Tarakçı, “Kanalizasyon
olacak!” demişti. Eskiden çamaşır suları sokağa akardı.
O, bunu yasakladı. Hatta bir gün reisin eşi çamaşır
yıkamış, kapının önünde suyu görüyor. Bu işlerden
sorumlu Mehmet Çavuş'a niye bizim eve ceza yazmadın
diye kızıyor. Kendi evine de ceza yazdırıyor. İleri görüşlü
birisiydi. Berberlere su deposu ve musluk koydurmuştu.
Mustafa Uslu:
Ramazan sireni…
Buldanlı Behçet Uz İzmir Belediye Reisiydi. Bizim
Buldan Reisi ile arkadaş ve akraba. Birbiriyle etkileşim
oluyordu. İzmir'de yapılan yenilikler Buldan'a da
yansıyordu. Mesela siren. Ramazanda top atma yerine
siren çalınıyordu. Behçet Uz İzmir'e getirmiş sireni ama
İzmir'de her yerden duyulmayacağını anlayınca
Buldan'a vermişti. Ramazanda siren çalınır.
Hırsızlık yoktu. Kilit yoktu evlerde. Yemekler yer
sofralarında yenirdi. Isınmak için ocaklar vardı.
Ocakların başında büyükler babaanneler dedeler
olurdu. En fazla ısıyı alanlar onlardı. Çocuklar ilerde diz
çöker, onların ısınmasını seyrederek ısınırdı.
Cumhuriyetin ilk yılları, savaştan yeni çıkılmış, yokluk
yıllarıydı. Elektrik yoktu. İdare lambası veya çıra vardı.
İdare lambası ile ders çalışılırdı. Gaz pahalı olunca
zeytinyağı yakılırdı. Şimdiki gibi evler çok muhafazalı
değildi. O nedenle koku ve karbondioksit rahatsız
etmezdi. Takas usulü köylüler gelirdi, biz iplik verirdik,
yumurta verirlerdi. İncir verirlerdi, biz peşkir verirdik.
Para yoktu o yıllarda. Sabah kahvaltısında çorba olurdu.
Kestane yerdik sobanın üzerinde. Yaylamızda kestane
çoktur. Şimdi iyice ilerlemiş kestanecilik. Hatta geçen
gün Sirkeci'de kestaneciden kestane alıyordum. Baktım
çok güzel, “nereden alıyorsunuz?” diye sordum. O da
“Eskiden Balıkesir'den alıyordum ama şimdi Buldan'dan
alıyorum. Bunlar Buldan kestanesi” dedi. Çok ilginç
oldu. Bursa'nın ünlü kestanecisi Kafkas, Buldan'da
işletme kurmuş. Çünkü Buldan'ın kestanesi lezzetli, tatlı.
Çürüğü yok.
İşgal yıllarında zulüm…
Buldan halkı savaş yıllarında, 1920-1922 yıllarında
Yunan işgali altında çok sıkıntı çekmiş. Yiyecek bir şey
bulunmazmış. Bölgede çadır kuran Yunanlılar da
halktan yiyecek istiyorlarmış. Hatta babam anlatır.
Rahmi Terzioğlu:
29 Ekim 1936 Cumhuriyet Bayramı - Buldan
Fot: Rahmi Terzioğlu Albümü
Buldan Dokumacılar Derneği 29 Ekim 1936
Fot: Rahmi Terzioğlu Albümü