Sözlü Tarih Görüşmeleri
Bu yazı dizimizi sunarken sözlü tarih görüşmeleri hakkında bilgi vermeyi –bir sayı geç de olsa- faydalı
gördük. Devlet her şeyi kaydeder. Toplumsal olaylar, ekonomik veriler ve daha aklınıza gelebilecek her alana
ait bilgi devlet tarafından kaydedilir. Bunu kentler açısından düşünürsek, hangi yılda pamuk üretiminin ne
kadar olduğundan, o yıl kaç çocuğun okula başladığına, kentte kaç cinayet vakası olduğundan, sanayideki
istihdam artışı oranına kadar her şeyi devlet arşivlerinde bulabilirsiniz. Resmi tarih, kabaca, bu bilgilerin
süzülüp işlenmesiyle oluşur. Oysa kentlerin çok daha renkli, ilgi çekici ve sıcak bir tarihleri daha var;
bir anlamda kentlerin ‘kendi tarihi’ diyebileceğimiz Yerel Tarih... Yerel Tarihin yolu her türden malzeme
toplamaktan geçiyor. Sözlü Tarih bunun yöntemlerinden biridir. Sözlü Tarih, bir tür tarih değildir; bu günü
anlamayı ve yarını yönlendirebilmek için, geçmişi değerlendirmeyi kolaylaştırıcı bir katkıdır.
Her insan, dedelerinin, atalarınınnasıl bir fiziksel çevrede ve nasıl yaşadıklarını, hangi işi nasıl yaptıklarını,
hangi olaylar karşısında ne düşünüp nasıl davrandıklarını doğal olarak merak eder. Bu ihtiyacı önemli bir
oranda Sözlü Tarih karşılayabilmektedir.
2002 yılından yakın zamanlara kadar sürdürdüğümüz Sözlü Tarih çalışmalarının küçük bir bölümünü
kısa parçalar halinde dergimizin ilk sayılarında yayınlamıştık. Bu sayımızdan başlayarak hepsini bütün
olarak sizlere sunuyoruz. Gerek yukarıda sözünü ettiğimiz açıdan hemşerilerimize bir katkı yapabilmek ve
hem de, ileride kent hakkında yapılacağını umduğumuz daha derin, daha kapsamlı çalışmalara bir nebze
malzeme bırakabilmektir muradımız.
Görüştüğümüz insanların pek çoğu bu gün hayatta değil; anıları önünde saygıyla eğiliyor minnetlerimizi
sunuyoruz. Hayatta olanlara da, görüşme isteğimizi geri çevirmeyip çok değerli bilgileri, anıları bizimle
paylaştıkları için yürekten teşekkür ediyor sağlıklı ömürler diliyoruz.
Raşit Özkardeş Denizli’nin köklü
ve çok varlıklı bir ailesinden gelmiştir.
Ancak yaşam öyküsüne baktığımızda
sadece aileden devraldığı varlıkla açık-
lanamayacak bir hayat görülmektedir.
Yeterli bir eğitim almamış olmasına
rağmen, zekâsı, ticari yeteneği ve ileri
görüşlülüğü ile çağının koşullarına çok
iyi uyum sağlamış, bu nedenle de hem
ticaret hayatında, hem sosyal hayatında
örnek oluşturabilecek bir başarı sağla-
mıştır. Ayrıca, insanın yetiştiği toprağa
borçlu olduğu bilinciyle yaptığı çalış-
malar takdirle anılacaktır.
20 Şubat 2005 yılında kaybettiğimiz
değerli büyüğümüzü, biz de rahmet ve
saygıyla anıyoruz.
TABAK HACI RAŞİTLER’DEN
1327 DOĞUMLU HACI RAŞİT
Ömer GÖKMEN: Nerede, kaç
yılında doğdunuz?
Raşit ÖZKARDEŞ:
1327, yani
miladi 1911 senesinde Denizli’nin
Kuyupınar Mahallesinde doğdum.
10–11 yaşlarına kadar doğduğum
evde yaşadıktan sonra Çaybaşı Ma-
hallesine taşındık.
RAŞİT ÖZKARDEŞ
Ömer GÖKMEN
Ö.G. Annenizden, babanızdan
ve birlikte yaşamak
imkânınız olduysa, diğer aile
büyüklerinizden söz edebilir
misiniz?
R.Ö.
Babam Hacı Ahmet Özkar-
deş 1293, yani 1877 doğumlu idi.
Mesleği tabaklıktı. Dedem Hacı Ra-
şit idi. Ailenin lakabı Topalömero-
ğulları imiş. Memleketin ileri gelen
bir ailesi idi. Dedemin mesleği de
tabaklıktı ve tabakların ileri gelen-
lerindenmiş. Eskiden tabaklarda
“Yiğitbaşı” denilen bir çeşit başkan
olurmuş, dedem yıllarca tabakhane-
nin Yiğitbaşılığını yapmış. Meselâ
tabaklardan alacağı olup da alama-
yanlar gelip dedeme müracaat eder-
miş. Dedem o parayı ödeyip, daha
sonra o işçiden tahsil edermiş. An-
nem Çakmak Memioğlu ailesinden-
di. Tabii bunlar 100–150 yıl öncesi-
nin lakapları, soyadı olmadığı için
aileler lakapları ile anılırlardı. Biz de
dedemden sonra Hacı Raşitler ola-
rak anılmaya başladık, soyadı kanu-
nu çıkarıldıktan sonra da Özkardeş
soyadı alındı. Üç amcam vardı: Nuri
Özkardeş, İsmail Özkardeş, Şükrü
Özkardeş. Dört de kardeşim var:
Hayriye Bermant, Ulviye Şarkaya,
Bahriye Abalıoğlu ve Zehra Yavuz-
çehre.
Ö.G. Anne-babanızla ilişkiniz
nasıldı? Sorunlarınızı veya
düşüncelerinizi onlara rahatlıkla
anlatabilir miydiniz?
R.Ö.
Evet, ben rahatlıkla anlata-
bilirdim. Annemle de, babamla da
gayet rahat ilişki kurabiliyordum.
Ö.G. Anne-babanız, büyüdüğünüz
zaman sizin ne olmanızı
isterlerdi? Böyle bir düşünceleri
var mıydı?
R.Ö.
Öyle bir düşünceleri olduğu-
nu bilmiyorum. Ben ilkokulu bitir-
dikten sonra bir sene ortaokula git-
tim. Okulda başarılıydım ve sınıfımı
da geçmiştim. Babam bana, “Oğlum
sen memur mu olmak istiyorsun,
yoksa esnaf mı? “ diye sordu. Ben
de kendisine, böyle bir kararı tek ba-
şıma veremeyeceğimi, kendileri ne
diyorsa onu yapacağımı söyledim.
Bunun üzerine babam, kendisine
3