R.Ö. Eski yazıyı ben çok güzel
yazardım, okulda bir taneydi be-
nim yazım. Ne zaman yeni yazı
çıktı, ben de hemen öğretmenlerle
beraber kursa girdim. Kursu başarı
ile bitirince bana da yeni yazı öğ-
retebilir diye bir vesika verdiler ve
beni yeni yazı öğretmek üzere Göz-
ler köyüne tayin ettiler. Ben Gerzile
gibi, Manasır gibi civar köylerden
birisi olursa gidebileceğimi, aksi
takdirde gidemeyeceğimi söyleye-
rek reddettim.
Benim yeni yazıyı öğrenmem zor
olmadı, çünkü o zamanlar Ali Rıza
Bey diye bir İngilizce öğretmeninin
açtığı İngilizce kursuna devam edi-
yordum, dolayısıyla Lâtin harfleri-
ni tanıyordum, üç ay kadar devam
ettim, sonra da zaten Harf İnkılâbı
oldu. Bu kurs Çaybaşı Mahallesin-
de bulunan Türk Ocağı binasında
açılmıştı, Hatta yine bu binada, Vali
Talat Bey zamanıydı sanırım, Deniz-
li’de ilk dans kursu açılmıştı. O za-
manın sosyetesine mensup insanlar
bu kursa katılmışlardı.
Ö.G. 1925’te Şapka Kanununu ve
1934’te Kılık Kıyafet Kanununu
da yaşadınız. Bu değişimler nasıl
gerçekleşti, anlatır mısınız?
R.Ö. Şapka Kanununda, önce
fesler çıkarılıp, kalpak giyildi; bil-
diğiniz gibi Atatürk’ün de kalpak-
la çekilmiş birçok fotoğrafı vardır.
Kalpaktan sonra kasket çıktı, ondan
sonra da fötr şapkalar giyilmeye
başlandı.
Kıyafet Kanunu ise vatandaşı çok
huzursuz etti. Camiden takkeyle
çıkan adamı hapsetmişler, çarşaflı
kadınların çarşaflarını yırtıp hapse
atmışlar. Ben bu suretle tutuklanan-
lardan belki 100–150 kişiyi hapisten
kurtarmışımdır. Politika ile uğraş-
tığım ve Cumhuriyet Halk Partisi
İl İdare Heyetinde olduğum için, o
günün Emniyet Müdürü –Niğdeli
idi, ama ismini hatırlayamıyorum-
ile çok iyi ilişkilerim vardı. “Tayin
edilirsem Raşit Bey bana arka çıkar
“diye, benden medet umardı. Tek
Parti dönemi olması dolayısıyla
CHP İktidarda olduğundan, diğer
memurlardan da böyle düşünenler
olurdu. Kıyafet Kanununda Türkiye
çok zorluk çekti.
Ö.G. 1932 yılında ezan Türkçe
olarak okunmaya başlandı.
Bu değişiklik Denizli’de nasıl
karşılandı?
R.Ö. İyi karşılanmadı. Rahmetli
Adnan Menderes ezanı tekrar Arap-
ça okutmaya başlayınca, milletten
çok iyi bir not almış ve çok takdir
edilmiştir. Yani Türkçe ezana bizim
insanımız hüsnükabul göstermedi.
Ö.G. Askerliğinizi anlatır mısınız?
R.Ö. Ben ilk askerliğimi bedelli
olarak Denizli’de yaptım. İkinci as-
kerliğimi ise, 1940 senesinde Çorlu
ve Kırklareli’nde yaptım. Kolordu
Muhafız Alayı’nda şofördüm. Ko-
mutanımız, İstiklal Savaşı komu-
tanlarından Salih Omurtak Paşa idi.
7,5 ay başarılı bir askerlik dönemim
oldu. Otomobil şoförlüğü değil de
motosiklet sürücülüğü yaptım; çün-
kü alayda sepetli motosiklet kul-
lanabilen yokmuş, ben kullandım.
Yürüyüşlerde falan önde sancağı
sepetli motosikletle ben taşırdım.
TİCARET… KUMAŞTAN
OTOMOBİLE SEKSEN YILLIK
BİR SERÜVEN
Ö.G. “Ticarete atılmam
kararlaştırılınca, okulu bırakıp
babamla birlikte çalışmaya
başladım” demiştiniz, yani
babanız manifaturacı olduğu için,
siz de hayata manifaturacı olarak
atılmış oldunuz.
R.Ö. Evet, 1938 senesine kadar
babama hizmet ettim. Babam ma-
19 Aralık 1940
7