Previous Page  9 / 44 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 9 / 44 Next Page
Page Background

R.Ö. Eski yazıyı ben çok güzel

yazardım, okulda bir taneydi be-

nim yazım. Ne zaman yeni yazı

çıktı, ben de hemen öğretmenlerle

beraber kursa girdim. Kursu başarı

ile bitirince bana da yeni yazı öğ-

retebilir diye bir vesika verdiler ve

beni yeni yazı öğretmek üzere Göz-

ler köyüne tayin ettiler. Ben Gerzile

gibi, Manasır gibi civar köylerden

birisi olursa gidebileceğimi, aksi

takdirde gidemeyeceğimi söyleye-

rek reddettim.

Benim yeni yazıyı öğrenmem zor

olmadı, çünkü o zamanlar Ali Rıza

Bey diye bir İngilizce öğretmeninin

açtığı İngilizce kursuna devam edi-

yordum, dolayısıyla Lâtin harfleri-

ni tanıyordum, üç ay kadar devam

ettim, sonra da zaten Harf İnkılâbı

oldu. Bu kurs Çaybaşı Mahallesin-

de bulunan Türk Ocağı binasında

açılmıştı, Hatta yine bu binada, Vali

Talat Bey zamanıydı sanırım, Deniz-

li’de ilk dans kursu açılmıştı. O za-

manın sosyetesine mensup insanlar

bu kursa katılmışlardı.

Ö.G. 1925’te Şapka Kanununu ve

1934’te Kılık Kıyafet Kanununu

da yaşadınız. Bu değişimler nasıl

gerçekleşti, anlatır mısınız?

R.Ö. Şapka Kanununda, önce

fesler çıkarılıp, kalpak giyildi; bil-

diğiniz gibi Atatürk’ün de kalpak-

la çekilmiş birçok fotoğrafı vardır.

Kalpaktan sonra kasket çıktı, ondan

sonra da fötr şapkalar giyilmeye

başlandı.

Kıyafet Kanunu ise vatandaşı çok

huzursuz etti. Camiden takkeyle

çıkan adamı hapsetmişler, çarşaflı

kadınların çarşaflarını yırtıp hapse

atmışlar. Ben bu suretle tutuklanan-

lardan belki 100–150 kişiyi hapisten

kurtarmışımdır. Politika ile uğraş-

tığım ve Cumhuriyet Halk Partisi

İl İdare Heyetinde olduğum için, o

günün Emniyet Müdürü –Niğdeli

idi, ama ismini hatırlayamıyorum-

ile çok iyi ilişkilerim vardı. “Tayin

edilirsem Raşit Bey bana arka çıkar

“diye, benden medet umardı. Tek

Parti dönemi olması dolayısıyla

CHP İktidarda olduğundan, diğer

memurlardan da böyle düşünenler

olurdu. Kıyafet Kanununda Türkiye

çok zorluk çekti.

Ö.G. 1932 yılında ezan Türkçe

olarak okunmaya başlandı.

Bu değişiklik Denizli’de nasıl

karşılandı?

R.Ö. İyi karşılanmadı. Rahmetli

Adnan Menderes ezanı tekrar Arap-

ça okutmaya başlayınca, milletten

çok iyi bir not almış ve çok takdir

edilmiştir. Yani Türkçe ezana bizim

insanımız hüsnükabul göstermedi.

Ö.G. Askerliğinizi anlatır mısınız?

R.Ö. Ben ilk askerliğimi bedelli

olarak Denizli’de yaptım. İkinci as-

kerliğimi ise, 1940 senesinde Çorlu

ve Kırklareli’nde yaptım. Kolordu

Muhafız Alayı’nda şofördüm. Ko-

mutanımız, İstiklal Savaşı komu-

tanlarından Salih Omurtak Paşa idi.

7,5 ay başarılı bir askerlik dönemim

oldu. Otomobil şoförlüğü değil de

motosiklet sürücülüğü yaptım; çün-

kü alayda sepetli motosiklet kul-

lanabilen yokmuş, ben kullandım.

Yürüyüşlerde falan önde sancağı

sepetli motosikletle ben taşırdım.

TİCARET… KUMAŞTAN

OTOMOBİLE SEKSEN YILLIK

BİR SERÜVEN

Ö.G. “Ticarete atılmam

kararlaştırılınca, okulu bırakıp

babamla birlikte çalışmaya

başladım” demiştiniz, yani

babanız manifaturacı olduğu için,

siz de hayata manifaturacı olarak

atılmış oldunuz.

R.Ö. Evet, 1938 senesine kadar

babama hizmet ettim. Babam ma-

19 Aralık 1940

7