tığım dönemde, şimdiki bina yapıl-
dı. Rahmetli Vali Ziya Durakoğlu
döneminde de ek binayı inşa ettik.
Uzun yıllar verimli çalışmalar yapa-
rak, yurdu hem bir eğitim kurumu,
hem de bir üretim kurumu haline
getirdik. Yetiştirme Yurdu bugün
[2002 yılı] birçok malı imal eden,
neredeyse orta ölçekli bir sanayi iş-
letmesi haline gelmiştir. Mesela, çok
güzel ayakkabı imalatı vardır; kes-
kinliğiyle ve sağlamlığıyla meşhur
Denizli bıçaklarını ve daha birçok
şeyi imal etmektedir. Tam 45 sene,
Hastane Koruma Derneği’nin ikin-
ci başkanlığını yaptım. İlk başladı-
ğımda Dr. Burhanettin Osman Bey
başhekimdi. Bir gün bana, müşkül
durumda olduğunu ve kendisine
yardım edilmesi gerektiğini söyle-
di. Hastanede sürahi, bardak, terlik,
sehpa ve benzeri basit ihtiyaçların
bile karşılanamadığını anlattı. Ben
de kendisine “Tek başıma ne yapa-
bilirim ki“ dedim. Bunun üzerine
yapmam icabeden şeyin, bir dernek
kurmak olacağını ve bu problemin
ancak bu suretle kalıcı bir şekilde
çözümlenebileceğini izah etti. Bur-
hanettin Beye konuyla ilgileneceği-
mi ve arkadaşlarımla konuşup bir
çözüm yolu bulmaya çalışacağımı
söyledim. İlk olarak Fehmi Bey’e
(Cillov) gittim. Başhekim Burhanet-
tin Beyin talebini kendisine anlat-
tım. Fehmi Bey, benim başı çekmem
durumunda destek olacağını söyle-
di. Sonra Kazım Sivri’ye gittim, o da
ayni şeyi söyledi. Bakırcı Mehmet
Ergür’le (Kaderli) görüştüm, işin
başında olacaksam destekleyece-
ğini beyan etti. Son gittiğim Enver
Özsoy da benzer şeyler söyleyin-
ce, bana derneği kurmak düştü.
Devlet Hastanesindeki o üç büyük
bina bizim derneğin yardımları ile
meydana çıkmıştır. Esat Sivri’nin,
Dentaş’ın, Emsan’ın bu binalara çok
katkıları olmuştur. Bu derneğe 45
hatta 47 yıl hizmet ettim. Ne zaman
ki Dr. Samim Gök’ü başhekimlikten
düşürdüler, o zaman idare heyetin-
den çekildim.
Huzurevinin de kurucuları ara-
sındayım. Huzurevi Vakfını kura-
rak, huzurevi binasının yapılmasını
ve ayni zamanda da içinin teşrifini
temin ettik. Bütün bu hizmetlerim-
den dolayı şahsıma verilmiş otuzun
üzerinde plaket vardır.
Ö.G. Bütün bunlardan anlaşılıyor
ki insan, hem iş hayatını layıkıyla
yürütebilir, hem de sosyal yaşama
katkılarda bulunabilir. Bunu siz
kanıtlamışsınız ve çok güzel bir
örneksiniz bence.
POLİTİKA
ADNANMENDERES
Ö.G. Cumhuriyet Halk Partisinde
politika yaptığınızı söylemiştiniz.
Politika yaptığınız dönemlerden de
söz eder misiniz?
R.Ö. Benim politika hayatım çok
mülâyim geçti. Eğer 1950’li yıllarda
benden başka, daha doğrusu, müfrit
bir partili il başkanı olsaydı, memle-
kette birçok hadise olabilirdi. Çünkü
Demokrat Partililerin ‘çok şımarık’
hareketleri oldu. 1952 yılında Hıfzı
Ege adında bir valimiz vardı, DP roze-
ti takar ve CHP’lilere hakaret ederdi.
İl başkanı sıfatıyla yanına gittiğim za-
man beni bile laf olsun diye dinlerdi.
O yıl rahmetli Adnan Menderes
trenle Denizli’ye geldi, ben de CHP
İl Başkanı olarak kendisini karşıla-
mak üzere istasyona gittim. Muhalif
parti il başkanının kendisini karşı-
lamaya gelmesi çok ilgisini çekmiş.
Bir saat kadar sonra telefonla araya-
rak, Başbakan’ın beni ziyarete gele-
ceğini bildirdiler. Hemen parti bina-
sına giderek kendisini karşıladım.
Görüşmemiz sırasında kendisine,
“Efendim ben muhalif bir il başka-
nıyım, ama beni muhalif olarak ka-
bul etmeyin, ben devletten hiç bir
şey beklemiyorum; bir işadamıyım,
bu memleketin bir evladı olduğum
için, bu memlekete hizmet etmek
üzere bu vazifeyi aldım. Memleket
menfaatine olan işlerde, size muva-
fıklarınızdan daha fazla yardımcı
olacağıma söz veriyorum, teşkila-
tımla beraber“ dedim. Tabii bundan
çok memnun oldu.
11