REZAN MAZIOĞLU
Raşit Özkardeş ulu bir çınar. Yar-
dımsever, cana yakın, hoşgörülü;
benim babam. Benim babam herke-
se dost gözüyle bakar elinden geldi-
ğince dertlere ortak olur, yardımda
bulunurdu. Sosyal insandı. Hayır
kurumlarında, derneklerinde son
nefsine kadar vazife aldı.
Hastane, öğrenci yurtlarında
emekleri vardır. Hiçbir faaliyetten
geri kalmazdı. Okul yapımı için ön-
der isimlerden biridir. Evlatlarına
ailesine çok düşkündü, torunları ile
çocuk olur onları dinler, oynardı.
Bir gün babama Didim’de bize ya-
kın bir arsa var alalım diye söyledi-
ğimde bizleri kırmadan hemen aldı.
Ve bize yakın oldu. Uzun yıllar be-
raberce yaşadık. Onun varlığı bizler
için sevinç, güvence idi.
Evlatlarına çok düşkündü biz
kendisini Cuma günleri arar hayır
duasını alırdık.
Sabahları kendisine uğradığımız-
da “Günaydın, günaydın günleriniz
aydın sağlıklı mutlu günler olsun”
diye dua ederdi.
Babamız, bizimle bir mesafe koy-
maz rahatlıkla her şeyi konuşabilir-
dik. Tabi onun birikmiş tecrübesi bi-
zim için her zaman yol göstericimiz
olmuştur. Allah rahmeti bol eylesin.
Raşit Özkardeş
ulu bir çınar.
Yardımsever, cana
yakın, hoşgörülü;
benim babam. Benim
babam herkese
dost gözüyle bakar
elinden geldiğince
dertlere ortak olur,
yardımda bulunurdu.
Sosyal insandı.
Hayır kurumlarında,
derneklerinde son
nefsine kadar vazife aldı.
çeyiz ve çeyiz sandığına varıncaya
kadar büyük alışveriş olurdu. Alış-
verişin sonlarına doğru dayım elime
para sıkıştırır, kebapçı Ali Usta’ya git,
selamımı söyle iki kişilik kebap sardır
gel derdi. Dayım daha çok pide yer,
etleri benim önüme itelerdi. Ben de o
çocuk aklımla dayım pideyi daha çok
seviyor sanırdım. Hâlbuki o yeğeni-
ni besler, kendisi şöyle böyle karnını
doyururdu. Akşamüzerleri fırından
yeni çıkmış simitle peynir ve gazozun
tadını hala hatırlarım. Daha sonraları
Bayramyeri Selçuk Caddesi’nde oto
ve yedek parça işi yapmaya başladı
dayım. İşyerinin üstü evleriydi. Öğle
yemeklerimizi evde yengemin nefis
yemekleri ile yerdik.
Bu arada ortaokula başladım çoğu
arkadaşlarımA-C şubesinde iken ben
H şubesine verilmişim. Hemen sınıfı-
mı değiştir dayı diye yanına gittimçok
iyi bir diplomattı dayım. “Otur baka-
lım” dedi ve “Sana iltimas geçmişler
çünkü sen ilkokulu şehirde okudun
sınıfındakiler kasabada okudu, tam
kendini ispat edecek sınıftasın aman
kıymetini bil” üzüntüyle gittiğim ya-
nından mutlu ayrıldığımı hatırlarım.
Yetim çocuklar, çocukluklarında
çekingen, ergenlik döneminde asi
olurlar. Dayım benim isyanımı öyle
sabırla karşılar, disiplinini öyle güzel
uygulardı ki, beni kahvelerden sine-
malardan topladığı günleri büyük bir
üzüntü ile hatırlarım. Beni kazanmak
ve cemiyete kazandırmaktan asla vaz-
geçmedi. Onu çok üzdüğüm günler
aklıma geldikçe kahrolurum. İnşallah
hakkı bana helal etmiştir. Dini bayram
arifelerinde dayımın aldığı yeni giysi-
ler yeni ayakkabılarımla bayram na-
mazı sonrası soluğu dayımlarda alır-
dım, arife geceleri hiç uyuyamadan,
hatırı sayılır bayram harçlıklarımı
alabilmek için... ne günlerdi o günler.
Üniversiteye başladığımda ihtiya-
cım olan parayı dayım gönderirdi.
Bir de Ramazan Bayramı arefesinde
yeni giysi alabilmem için ilave parayı.
Her ay gönderdiği para ihtiyaçlarıma
yeterdi. Elbise almam için gönderdiği
para ile en iyi mağazalardan elbise
alabilirdim. İhtiyacım olan parayı hep
posta havalesi ile gönderirdi. Paranın
elime geçmesi bir hafta falan sürerdi.
O ergenlik isyanımla bir gün “Dayı
paramı telefon havalesi ile gönder
masrafını içinden kessinler” dediğimi
hatırlarım. Dayım ‘cık’ dedi. “Senin
aybaşın ayın 7’si ile 10’u arasıdır. Kira
ödeyeceksen ayın 10’unda öderim
diyeceksin. Bakkala, manava borcun
varsa ayın 10’unu söyleyeceksin.” Bu-
nun ne büyük bir disiplin ve eğitim
olduğunu çok sonraları anladım.
Dayım ve yengem okuldan her
Denizli’ye gelişimde mutlaka en iyi
lokantada da beni yemeğe götürürler-
di. Gördüğüm itibar ve sevgi mutlaka
şımarmama sebep olmuştur.
Düğünüm Pamukkale’de sazlı, caz-
lı, yemekli yapıldı dayım tarafından.
O günlerde bu Denizli için bir istisna
idi.
Ancak benim hiçbir şeyim eksik ol-
mamalıydı.
Çalışmaya başladıktan sonra bile
elime bazen para sıkıştırırdı. “Dayı
ben çalışıyorumparamvar” desemde
bundan hiç vazgeçmedi.
Bir gün araba almak için yanına git-
tim. Babadan kalma eski bir dükkânı-
mız vardı. “Dayı ben araba almak is-
tiyorum. Bizim dükkânımızı al, kalan
bakiyeyi borçlanayım, bana bir araba
ver “ dedim. “Otur bakalım” dedi
dayım. “Araba alman beni sevindi-
rir. Ancak mülk satarak araba almanı
tasvip etmem. Hele ki sattığın mülkü
ben almam. Sen hangi arayı istiyorsan
al, nasıl ödeyebileceksen ödersin.”
1974 yılı sonrası enflasyon çok yüksek
olduğundan çok şükür kazancımla
planlanandan daha erken borcumu
ödeyebilmiştim.
Dayım giyimiyle, kuşamıyla, temiz-
lik ve tertibi ile hep örnek aldığım bi-
risiydi. Dayımı hiç kravatsız, ütüsüz
elbisesiz, boyasız ayakkabısız görme-
dim. Seneler sonra oğluma kız isteme-
ye dayımla beraber gittik Ankara’ya.
Aşırı yağmurlu ve çamurlu bir gün-
dü. Bayağı bir ıslandık ve çamurlan-
dık. Ancak ertesi sabah kaldığımız
otelin lobisine indiğimizde dayım
gene giysisi, ayakkabısı ve kendisi
tertemiz karşımda idi. Bunu nasıl da
güzel başarırdı.
Yaşadığı müddetçe hayatımın her
döneminde dayım vardı ve Pakize
yengem. İsyanıma sabır eden, beni
seven, derecesiz sevgi duyduğum,
örnek aldığım. Onları her zaman rah-
metle, minnetle, saygı ve sevgiyle yâd
ederim. Allah her ikisine de rahmet
eylesin.
15