Previous Page  17 / 44 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 17 / 44 Next Page
Page Background

REZAN MAZIOĞLU

Raşit Özkardeş ulu bir çınar. Yar-

dımsever, cana yakın, hoşgörülü;

benim babam. Benim babam herke-

se dost gözüyle bakar elinden geldi-

ğince dertlere ortak olur, yardımda

bulunurdu. Sosyal insandı. Hayır

kurumlarında, derneklerinde son

nefsine kadar vazife aldı.

Hastane, öğrenci yurtlarında

emekleri vardır. Hiçbir faaliyetten

geri kalmazdı. Okul yapımı için ön-

der isimlerden biridir. Evlatlarına

ailesine çok düşkündü, torunları ile

çocuk olur onları dinler, oynardı.

Bir gün babama Didim’de bize ya-

kın bir arsa var alalım diye söyledi-

ğimde bizleri kırmadan hemen aldı.

Ve bize yakın oldu. Uzun yıllar be-

raberce yaşadık. Onun varlığı bizler

için sevinç, güvence idi.

Evlatlarına çok düşkündü biz

kendisini Cuma günleri arar hayır

duasını alırdık.

Sabahları kendisine uğradığımız-

da “Günaydın, günaydın günleriniz

aydın sağlıklı mutlu günler olsun”

diye dua ederdi.

Babamız, bizimle bir mesafe koy-

maz rahatlıkla her şeyi konuşabilir-

dik. Tabi onun birikmiş tecrübesi bi-

zim için her zaman yol göstericimiz

olmuştur. Allah rahmeti bol eylesin.

Raşit Özkardeş

ulu bir çınar.

Yardımsever, cana

yakın, hoşgörülü;

benim babam. Benim

babam herkese

dost gözüyle bakar

elinden geldiğince

dertlere ortak olur,

yardımda bulunurdu.

Sosyal insandı.

Hayır kurumlarında,

derneklerinde son

nefsine kadar vazife aldı.

çeyiz ve çeyiz sandığına varıncaya

kadar büyük alışveriş olurdu. Alış-

verişin sonlarına doğru dayım elime

para sıkıştırır, kebapçı Ali Usta’ya git,

selamımı söyle iki kişilik kebap sardır

gel derdi. Dayım daha çok pide yer,

etleri benim önüme itelerdi. Ben de o

çocuk aklımla dayım pideyi daha çok

seviyor sanırdım. Hâlbuki o yeğeni-

ni besler, kendisi şöyle böyle karnını

doyururdu. Akşamüzerleri fırından

yeni çıkmış simitle peynir ve gazozun

tadını hala hatırlarım. Daha sonraları

Bayramyeri Selçuk Caddesi’nde oto

ve yedek parça işi yapmaya başladı

dayım. İşyerinin üstü evleriydi. Öğle

yemeklerimizi evde yengemin nefis

yemekleri ile yerdik.

Bu arada ortaokula başladım çoğu

arkadaşlarımA-C şubesinde iken ben

H şubesine verilmişim. Hemen sınıfı-

mı değiştir dayı diye yanına gittimçok

iyi bir diplomattı dayım. “Otur baka-

lım” dedi ve “Sana iltimas geçmişler

çünkü sen ilkokulu şehirde okudun

sınıfındakiler kasabada okudu, tam

kendini ispat edecek sınıftasın aman

kıymetini bil” üzüntüyle gittiğim ya-

nından mutlu ayrıldığımı hatırlarım.

Yetim çocuklar, çocukluklarında

çekingen, ergenlik döneminde asi

olurlar. Dayım benim isyanımı öyle

sabırla karşılar, disiplinini öyle güzel

uygulardı ki, beni kahvelerden sine-

malardan topladığı günleri büyük bir

üzüntü ile hatırlarım. Beni kazanmak

ve cemiyete kazandırmaktan asla vaz-

geçmedi. Onu çok üzdüğüm günler

aklıma geldikçe kahrolurum. İnşallah

hakkı bana helal etmiştir. Dini bayram

arifelerinde dayımın aldığı yeni giysi-

ler yeni ayakkabılarımla bayram na-

mazı sonrası soluğu dayımlarda alır-

dım, arife geceleri hiç uyuyamadan,

hatırı sayılır bayram harçlıklarımı

alabilmek için... ne günlerdi o günler.

Üniversiteye başladığımda ihtiya-

cım olan parayı dayım gönderirdi.

Bir de Ramazan Bayramı arefesinde

yeni giysi alabilmem için ilave parayı.

Her ay gönderdiği para ihtiyaçlarıma

yeterdi. Elbise almam için gönderdiği

para ile en iyi mağazalardan elbise

alabilirdim. İhtiyacım olan parayı hep

posta havalesi ile gönderirdi. Paranın

elime geçmesi bir hafta falan sürerdi.

O ergenlik isyanımla bir gün “Dayı

paramı telefon havalesi ile gönder

masrafını içinden kessinler” dediğimi

hatırlarım. Dayım ‘cık’ dedi. “Senin

aybaşın ayın 7’si ile 10’u arasıdır. Kira

ödeyeceksen ayın 10’unda öderim

diyeceksin. Bakkala, manava borcun

varsa ayın 10’unu söyleyeceksin.” Bu-

nun ne büyük bir disiplin ve eğitim

olduğunu çok sonraları anladım.

Dayım ve yengem okuldan her

Denizli’ye gelişimde mutlaka en iyi

lokantada da beni yemeğe götürürler-

di. Gördüğüm itibar ve sevgi mutlaka

şımarmama sebep olmuştur.

Düğünüm Pamukkale’de sazlı, caz-

lı, yemekli yapıldı dayım tarafından.

O günlerde bu Denizli için bir istisna

idi.

Ancak benim hiçbir şeyim eksik ol-

mamalıydı.

Çalışmaya başladıktan sonra bile

elime bazen para sıkıştırırdı. “Dayı

ben çalışıyorumparamvar” desemde

bundan hiç vazgeçmedi.

Bir gün araba almak için yanına git-

tim. Babadan kalma eski bir dükkânı-

mız vardı. “Dayı ben araba almak is-

tiyorum. Bizim dükkânımızı al, kalan

bakiyeyi borçlanayım, bana bir araba

ver “ dedim. “Otur bakalım” dedi

dayım. “Araba alman beni sevindi-

rir. Ancak mülk satarak araba almanı

tasvip etmem. Hele ki sattığın mülkü

ben almam. Sen hangi arayı istiyorsan

al, nasıl ödeyebileceksen ödersin.”

1974 yılı sonrası enflasyon çok yüksek

olduğundan çok şükür kazancımla

planlanandan daha erken borcumu

ödeyebilmiştim.

Dayım giyimiyle, kuşamıyla, temiz-

lik ve tertibi ile hep örnek aldığım bi-

risiydi. Dayımı hiç kravatsız, ütüsüz

elbisesiz, boyasız ayakkabısız görme-

dim. Seneler sonra oğluma kız isteme-

ye dayımla beraber gittik Ankara’ya.

Aşırı yağmurlu ve çamurlu bir gün-

dü. Bayağı bir ıslandık ve çamurlan-

dık. Ancak ertesi sabah kaldığımız

otelin lobisine indiğimizde dayım

gene giysisi, ayakkabısı ve kendisi

tertemiz karşımda idi. Bunu nasıl da

güzel başarırdı.

Yaşadığı müddetçe hayatımın her

döneminde dayım vardı ve Pakize

yengem. İsyanıma sabır eden, beni

seven, derecesiz sevgi duyduğum,

örnek aldığım. Onları her zaman rah-

metle, minnetle, saygı ve sevgiyle yâd

ederim. Allah her ikisine de rahmet

eylesin.

15