NAIL ÖZKARDEŞ
Ben Raşit Özkardeş’in ikinci ço-
cuğuyum. Babam her zaman bize
iyi bir rol model olmuştur. Ticari
ahlak anlayışı, dürüstlüğü, sosyal-
liği, insan ilişkileri, yardımseverliği
sadece çocuklarının değil, çevresi-
nin de örnek aldığı meziyetleriydi.
Babamın bana söylediği şu sözü hiç
unutmam ”Kendi verdiğin sözleri
yerine getirmen doğal olandır. Esas
meziyet seni temsil eden çalışan-
larınca verilen sözlerin arkasında
durarak yerine getirmeyi başarabil-
mendir.”
Bu sözler benimyol göstericimoldu.
Sosyal bir insandı. Her yaştan dost
edinirdi. Her meslekten insanla gö-
rüşür, fikir alışverişinde bulunurdu.
Öğrenmeye çok açıktı. Bilmediği
konuları öğrenirdi. Yaşına göre çok
sağlıklıydı son aylara kadar. Kendi-
sine dikkat ederdi. Nereye giderse
SAADET MAZIOĞLU
Biz babama ”Beyba” (beybaba)
diye seslenirdik. Bayramlar Özkar-
deş Ailesi için çok önemliydi. Bütün
aile toplanırdık. Ben de babam gibi
çocuklarıma bayram harçlıklarını
önceden veriyor ve bayramlarda
babamdan gelen bu geleneği sür-
dürerek ailemi biraraya toplamaya
çalışıyorum.
Bizim çocukluğumuzda pazar
gitsin kapıdaki görevliden başla-
yarak herkese selam verir, hal hatır
sorardı. Kendisine saygı duyardı,
bu yüzden sayılırdı. Temiz ve iyi
giyinmeye çalışırdı. Fiziksel olduğu
kadar ruhsal durumuna da dikkat
ederdi. Mutlu ve düzenli yaşamın
ömrü uzattığını sık sık dile getirirdi.
Devlet büyüklerini sayar ve ziyaret
ederdi. Devletine milletine bağlıy-
dı. Evine, ailesine, çevresine özen
gösterirdi. Ailesini birarada tutma-
ya çalışırdı. 4 kız kardeşine de çok
düşkündü. Saygı ve sevgi doluydu.
Hangi toplulukta olursa olsun bir-
leştirici olurdu. İnsanlar akıl danış-
maya kendisine gelirdi ve mutlu
ayrılırdı. Sözü dinlenen bir insan-
dı. Hakkaniyetle doğru çözümler
üretirdi. Kısacası babam gurur du-
yulacak bir babaydı. Huzur içinde
uyusun.
Babamın bana söylediği şu sözü hiç unutmam ”Kendi
verdiğin sözleri yerine getirmen doğal olandır. Esas
meziyet seni temsil eden çalışanlarınca verilen sözlerin
arkasında durarak yerine getirmeyi başarabilmendir.”
Bu sözler benim yol göstericim oldu.
ALİ YAVUZÇEHRE
DAYIM VE BEN
Raşit Özkardeş benim dayımdır.
Dayımla ilgili anılarımı yazmam is-
tenince çok kolay bir şekilde kaleme
alabilirim zannettim. O istisna şah-
siyeti satırlara sığdırmak meğer ne
kadar zormuş. İki kelimeyi bir tür-
lü bir araya getiremedim. İnşallah
O’nu ve eşi Pakize yengemi biraz ol-
sun tanıtmaya muvaffak olabilirim.
Babamı kaybettiğimde 5 yaşın-
daymışım. Yetimlere sahip çıkmak
yetimliğini hissettirmemek Allah’ın
en önemli emirlerinden olduğu Ku-
ran-ı Kerim’de defalarca tekrar edil-
miştir. Tabi çok küçük babasız kalın-
ca akrabalarımın üzerinde titrediği
bir çocuk oldum. Dayım ve yengem
beni şımartmamaya özen göstererek
günü bütün aile Vali Çeşmesi’ne
(Cankurtaran) gidilirdi. Bazı pazar-
lar Pamukkale Harabeleri’ne pikni-
ğe gidilirdi.
Benim daima hatırladığım Ra-
mazan Ayıydı. Dedemin yaptırdığı
Arasta Cami’ne teravih namazına
giderdik. Namaz çıkışı üzüm şırası
içerdik. Oradan Kaleiçi’nde Hulusi
Sıdal’ın sahibi olduğu Gonca Kun-
dura’dan babam bize bayram ayak-
kabısı alırdı ve biz o gece sevinçten
uyuyamazdık. Babam 19 yaşında
annemle evlenmiş ve bir yıl sonra
ben Dünya’ya gelmişim. Yaş far-
kımız az olduğundan mı, birlikte
büyüdüğümüzden mi bilemiyorum
babam bize çok iyi davranırdı ve
çok iyi anlaşırdık.
Babam her yönüyle örnek bir ba-
baydı. Onu her zaman saygıyla anı-
yorum. Mekanı cennet olsun.
bu titreyişi sonsuz güzellikte uygu-
layabilmişlerdir. Kendi çocukların-
dan hiç ayırmadan büyük bir titiz-
likle öğrenmemde, eğitimimde ve
yetişmemde sabırla sevgi ile daima
destek ve yapıcı olmuşlardır. Pazar
günleri Çamlık ya da Cankurtaran’a
pikniğe gidilirdi. Yengem hiçbir Pa-
zar beni bırakmazdı, evde isem ev-
den, sokakta isem sokakta mutlaka
beni de götürürdü, ne zevk alırdım
o günlerden anlatamam. Yüce Allah
her ikisini de nur gölünde yatırsın.
1953 senesinde ilkokula başlarken
elbise, ayakkabı, çanta, defter, kitap
vs. ihtiyaçlarımda dayım tarafından
hep yeni ve hep en iyiler olarak kar-
şılanmıştır. Ben yaşantım boyunca
hiç kullanılmış eşya kullanmadım.
O yüzden paylaşmayı hiç bilmem.
Yoksa 50’li yıllarda gerek giyim ku-
şamda, gerekse öğrenim gereçlerin-
de büyüklerin kullandıkları küçük-
lere adapte edilirdi.
İlkokulun 2’nci sınıfında sünnet
ettirildim. Yengem ve dayımAli’nin
hiçbir eksiği olmayacak diyerek
kına gecesi ile, yemekli mevlidi
ile, mahalli çalgıları ile hiçbir şeyi-
mi eksik bırakmadılar. O zamanlar
Denizli’de kaç otomobil vardı ki,
arkadaşlarımla beraber otomobille
gezdirildiğimi, ata bindirildiğimi
hatırlarım. Okulun yaz tatillerinde
o yıllarda manifatura işi ile uğraşan
dayımın yanına çıraklığa giderdim.
Çıraklık dediğimin çalışma ile ilgisi
hiç olmadığı gibi, akranım çocuk-
larla beraber Kaleiçi’nde oyunlar
oynardık. Bazen köyden kasabadan
düğünleri olan müşteriler gelirdi.
Damatlık gelinlikten başlayarak
14