bıraktığıma göre, ticarete atılmamı
istediğini söyledi. Böylelikle de ben,
daha önce tabaklığı bırakıp mani-
faturacılığa başlamış olan babamın
yanında, ona yardımcı olarak ticaret
hayatıma başlamış oldum.
Ö.G. Evinizin yiyecek, giyecek
ve benzeri ihtiyaçlarını kim ve
nereden karşılardı?
R.Ö.
Babamız karşılardı. O zaman
kadınlar çarşı-pazar bilmezlerdi.
Kaleiçi’nde hemen hemen her şey
vardı. Ayrıca, yine bugün olduğu
gibi mahalle bakkalları ve manavla-
rı da vardı. Bir de, bazı şeyleri daha
ucuz alabileceğiniz sergiler (işpor-
tacı) bulunurdu. İhtiyaçlar buralar-
dan karşılanırdı. Eskiden yiyecek
çok boldu, nüfus da az olduğu için
yiyecek sıkıntısı çekilmezdi.
Ö.G. Örneğin, haftada kaç kez et
yiyebilirdiniz?
R.Ö.
Eskiden et çok yenirdi, bu-
günkü gibi değildi. Haftada üç-dört
defa yenirdi, yani istediğiniz zaman
et yiyebilirdiniz.
Ö.G. Peki, duyup, isteyip de
tadamadığınız bir yiyecek
yok muydu?
R.Ö.
Yoksulluklar çekildi ama
parası olan her şeyi yiyebiliyordu,
kıtlığı çekilen bir şey yoktu. Yalnız,
Dünya Savaşı sırasında ekmek kıt-
lığı oldu ve karneye bağlandı. O za-
man yine parası olan her şeyi yiye-
bildi ama ekmeği bulamadı.
Ö.G. Sizin çocukluk ve
delikanlılık dönemlerinizde,
şehirde insanlar arasında sınıf
farkı hissedilir miydi?
R.Ö. Zengin olanlar belli olurdu
tabii, ilk önce işinden belli olurdu.
Sayılı zenginler vardı.
Ö.G. Peki, tüccar, esnaf, işçi
gibi katmanlar arasında yaşam
standardı açısından ne farklar
vardı?
R.Ö. İşverenle işçi gayet samimi
idi eskiden. Bir işçi patronuna çok
hürmet ederdi; yani bugünkü gibi
değil, âdeta emir eri gibi riayet eder-
di, ama iş sahipleri de maiyetlerini
ona göre gözetirdi ve geçimi ile da-
ima ilgilenirdi. Eski işadamları işçi-
lerini çok korurlardı.
KIP KIP AHMET
Ö.G. Elektrik yokken yaşam
nasıldı? Etrafınızı nasıl
aydınlatıyordunuz?
R.Ö. Gaz lâmbası ile... Hatta daha
eskiden zeytinyağı kandili vardı.
Bu kandil ocağın içine asılırdı, çün-
kü çok is yapardı. Daha sonra gaz
lâmbası kullanılmaya başlandı. Tür-
kiye çok zor şartlardan geçti; neler
yaşandı... Şimdi en küçük bir şeye
isyan ediyoruz.
Ö.G. Peki elektrik ne zaman geldi
Denizli’ye?
R.Ö. Senesini hatırlamıyorum
ama Denizli’de ilk elektriği Kıp-
kıp Ahmet adında birisi üretmiştir;
Tersköprü’ye bir motor getirip kur-
muştu.
Ö.G. Tersköprü neresi?
R.Ö. Delikliçınar’dan Kayalık’a
inen yolda bir cami vardı, o caminin
önüne kurmuştu elektrik motoru-
nu. Daha sonra Belediye, Talat Bey
Bahçesi*nin yanındaki değirmende
elektrik üretip şehre vermeye baş-
ladı.
Ö.G. Ankara Radyosu ilk
olarak, 1934 yılında yayına
başladı. Siz radyoyu ne zaman
dinleyebildiniz?
R.Ö. 1934 senesinde Denizli’de
radyo vardı tahmin ederim. Ama
Türkiye’nin en büyük eğlence aracı
gramofondu. Radyo için, “Bir gün
radyoda konuşan da görünecek-
miş“ denirdi, hakikaten bu tahmin,
aşağı yukarı elli yıl içinde, televiz-
yonla gerçek oldu. Yalnız gramofon
bir moda idi ve çok yaygındı.
Ö.G. Peki, Denizli’de ilk sinema
filmi nerede oynatıldı? Acaba,
benim de hatırladığım Himaye-i
Etfal Sinemasında mı?
R.Ö. İlk orada değil. Denizli’de
ilk sinema Delikiçınar Meydanında
Lise Caddesinin başlangıcına yakın
bir yerde açıldı.Yazlık sinemaydı.
TATİL, BAYRAM, DÜĞÜN
DERNEK, AVCILIK
Ö.G. Tatil günleri ne yapılır, nasıl
eğlenilirdi?
R.Ö. Tatil günlerinde Çamlık’a gi-
dilirdi, mesire yeri Çamlık’tı. Daha
sonra İncilipınar çıktı, ama orası
fazla rağbet görmedi. Çamlık biz-
den çok çok önceleri de gidilen bir
mesirelikmiş, yüzyıllardan beri gi-
dildiği söylenir. Sultan Nevruz’da
(Hıdrellez - 6 Mayıs) halk oraya
akın ederdi.
Ö.G. Bugünkü anlamda sinema,
tiyatro, futbol ve benzeri
eğlenceler olmadığına göre, bir
genç adam olarak nasıl vakit
geçiriyordunuz?
R.Ö. Vakit geçirilecek tek mekân
kahvehaneydi, biz de akşamları
kahveye çıkardık. Ben prafa** me-
raklısıydım. Hemen hemen her
akşam Meserret Kahvesine çıkar,
orada arkadaşlarla prafa oynayarak
eğlenir, vakit geçirirdim.
Ö.G. Benim bildiğim sizin bir de
avcılık merakınız vardı ve sanki
hayatınızda önemli bir yer tutar
gibiydi. Bu merakınız nereden
geliyor, mesela babanız avcı
mıydı?
R.Ö. Babam avcılığa pek meraklı
değildi. Benim av merakım ise 1931
senesinde başladı ve uzun yıllar ar-
tarak devam etti. Hatta sonradan
Denizli’de en meraklı avcı olarak
ben kalmıştım. 1946 senesinde, sırf
ava gitmek için otomobil aldım; bir
kaptıkaçtı idi. Ehliyeti de o zaman
almıştım. Otuz yıldan fazla ava git-
tim.
Ö.G. Belki de bu uzun ve
sağlıklı yaşamınızın
etkenlerinden biriydi.
R.Ö. Tabii, mutlaka faydası ol-
muştur.
Ö.G. Avcılık arkadaşlarınızdan
kimleri hatırlıyorsunuz?
R.Ö. Öğretmen Hayrettin Boz-
kaya, Avukat Ali Rıza Bey, Evkaf
Müdürü Tahir Bey, Ahbap derdik;
Karahacıoğlugiller’den bir arkada-
şımız vardı, Cadı Halil adında bir
arkadaşımız vardı, Ekleş Ali vardı...
Bunlar hepsi çok eski arkadaşlar,
bugün sağ olsalar yüz ilâ yüz yirmi
yaşlarında olurlardı.
Ö.G. Bayramları biraz anlatır
mısınız? Mesela Ramazan nasıl
yaşanırdı?
*Saracoğlu bahçesi de denirdi. Şimdi içinden Mimar Sinan Caddesinin geçtiği geniş bir bahçeydi.
**Prafa: üç kişi ile oynanan kozlu bir iskambil oyunu
4