

1980’lere kadar, söğüt ağacından yapılan numara-
lı ağaç çiviler kullanılarak yapıldığı için işçiliği zor ve
masraflı olan, kösele tabanlardan yavaş yavaş lastik
tabanlı ayakkabılara geçilmiş ve bunun için de kam-
yon lastiklerinin yanak diye tabir edilen dış kısımların-
dan yararlanılmıştır.
olarak 1980 yılına kadar azalarak
da olsa devam etmiştir. O dönem-
lerde şimdiki gibi hazır plastik ta-
banlar olmadığı ve bu malzeme atık
madde olduğu ve de köseleye göre
daha ucuz olduğu için tercih edil-
miştir. Tabi bir de kösele tabanların
yağmurda yaşta çok fazla kullanışlı
olmaması ve çabuk eskimesi de bu
tür tabanların kullanılmasına etki
etmiştir. Tabanı kamyon lastiğinden
yapılan ayakkabılar köseleden hazır
lastik tabanlara geçiş döneminde
kullanılmıştır. Bu şekilde üretim-
ler çoğunlukla kasaba ve köy halkı
için olan üretimlerdir. Bunlar elbet-
te kösele tabanlı ayakkabılar kadar
sağlıklı değildir ama onların da içi-
ne deri altlık konulduğu için ayakla
plastik malzeme arasındaki temas
kısmen kesilmiş ve derinin olumlu
etkisinden az da olsa istifade edil-
miştir.
Kamyon lastiğinden yapılan
ayakkabılardan sonra –kısmen de
belli bir süre beraber olarak- “yeme-
ni” türü ayakkabı yapımına geçilmiş-
tir. Yemeniden sonra ise “gıcırdaklı
ayakkabı” bu bölgede pek meşhur
olmuştur. Ayakkabı ustaları ayak-
kabı dikerlerken tabanını köseleden
yaptıkları ayakkabılara, koyun deri-
sinden yapılan ve elvan denilen ince
derileri gazyağı ile iyice yağladıktan
sonra kösele ile ayakkabı arasına
yerleştirmişler ve bu da yürüdük-
çe ayakkabıdan gıcırtılar çıkmasını
sağlamıştır. Gıcırtı sesi bazen de kil
ve kömür kullanılarak da çıkartılmış-
tır. Çıkan bu sesler de ayakkabıya ad
olarak kalmıştır.
Gıcırdaklı ayakkabıyı genellik-
le gençler, memurlar ve bazı Mil-
letvekilleri ses çıkardığı için tercih
ederlermiş. Özel gıcırdaklı ayakkabı
diktirmek için Milletvekilleri İzzet
Usta’ya sipariş vermeye gelirlermiş.
Gıcırdaklı, çoğunlukla özel siparişle
yapılırmış. Sipariş verilen ayakka-
bılar, mutlaka ölçü alınarak yapılır,
ölçü ise ayakkabıcı mezurası ile ya-
pılırmış. Bu terzi mezurasından daha
farklı bir şeydir. Mezura ile ayağın,
bir tarağından, bir boyundan bir de
bileğinden ölçü alınır ona göre diki-
lirmiş. Bu ayakkabının işçiliği biraz
fazla olduğu için öteki ayakkabılar-
dan daha pahalıya satılırmış. Gıcır-
daklı ayakkabının gıcırtısı ayakkabı
eskiyene kadar devam etmez, belli
bir zaman sonra sona erer ve yenisi-
ni almak gerekirmiş.
Gıcırdaklı ayakkabı kösele taban-
lardan oluştuğu için hazır plastik ta-
banlar çıktıktan sonra buna olan ilgi
azalmış ve hem ayakkabı üreticileri
hem de tüketiciler tarafından plastik
tabanlı ayakkabılar tercih edilmeye
başlanmıştır. Bunda plastik tabanlı
ayakkabıların ekonomik olmasının
da etkisi vardır.
Gerek Yeşilyuva gerekse Deniz-
li’de kösele ayakkabı tabanı üretimi
yapılmamaktadır. Bunlar çoğunluk-
la başka illerden ilimize gelmekte-
dir. Ancak Denizli merkezde 5 tane
plastik ayakkabı tabanı yapan fab-
rika vardır ve bunların da hepsi Ye-
şilyuvalılarındır. Günümüzde eski
tip plastik tabanlar yerine sıcak ve
soğuğu fazla geçirmeyen hafif poli
tabanlar ya da yarısı poli, altı termo
olan iki kısımdan oluşan tabanlar
tercih edilmektedir. Yine de ayakları
sıcak ve soğuktan korumak, ayak-
ta mantar oluşumunu engellemek
için kösele tabanlı ayakkabılar daha
sağlıklı bulunmaktadır.
Yeşilyuva’da, yemeni, tulumba-
cı, yan düğmeli, içten kollu, dıştan
bağcıklı, magoson, gıcırdaklı gibi
ayakkabı çeşitleri üretilmiştir. Ta-
biî ki bunların çoğu şimdiki gibi ayrı
dükkânlarda değil herkesin atölye
olarak kullandığı evlerde elle üre-
tilmiştir. İyi bir usta bir günde elde
üç-dört çift ayakkabı ancak üretebi-
lirmiş. Üretilen bu ayakkabılar başta
Karahüyük pazarı olmak üzere bir-
çok pazarda pazarlanmıştır. 1950’li
yıllarda bir kadın bir erkek ayakkabı
çifti Karahüyük pazarında 7 liraya
satılırmış. Yine bu yıllarda bazı kişi-
ler köyde üretilen ayakkabıları alıp
Fethiye’ye satmaya götürür gelirken
Yaşayan eski ustalardan Ahmet Kavcar ve
Hacı Durmuş Özyurt
28