

ve ayakkabıyı giyen kişi bir daha
o ayakkabıyı tercih etmemektedir.
Bunun neticesi olarak da ayakkabı
üretiminde artık Çin malı deriler bu
kasabada kullanılmamaktadır. Onlar
bu alandaki iddialarını sürdürmek
gayesiyle kaliteden ödün verme-
mektedirler.
Her meslek grubunda olduğu gibi
buradaki ayakkabıcılar da zaman
zaman bazı şanssızlıklar yaşamış-
lardır. Bunların en önemlilerinden
bir tanesi 1999 yılındaki Marmara
depremi olmuştur. Bu deprem olun-
ca Yeşilyuva’lı ayakkabıcıların orada
1.5-2 tirilyon lira alacakları kalmış
ve bu gelemeyen para buradaki es-
nafa çok büyük zararlar vermiştir.
Parası batan esnafın bazısı mesle-
ği bırakmak zorunda kalmış bazıla-
rınınsa toparlanması uzun zaman
almıştır. İkinci bir şanssızlıkları ise
sektördeki gelişen teknolojiye ayak
uyduramamaları olmuştur. Buradaki
ayakkabıcılar bunun ana nedeninin
kendilerinin birleşerek güçleneme-
mesi olduğunu söylemektedirler.
“Birleşme olsaydı 4 tane ayakka-
bı fabrikası kurar, büyük ihalelere
katılır ve Konya’yı geçerdik. Çünkü
bizde tecrübe ve alt yapı var” de-
mektedirler. Küçük atölyelerde aynı
tip ayakkabıyı kısa sürede çok fazla
üretemediklerini bunun için fabrika-
ya ihtiyaç olduğunu bu yüzden de
fabrikalarla rekabet edemediklerini
söylemektedirler. Çünkü ayakkabının
seri üretiminin olabilmesi için her
şeyinin aynı yapılması gerektiği söy-
lenmektedir. Bu konuda Konya’nın
daha önceleri mestçi olduğu halde
teknolojiye ayak uydurarak fabri-
kasyon üretimde Denizli’yi geçtiğini
kıskanarak ifade etmektedirler.
Yeşilyuva’da modelleri yenile-
30