Background Image
Previous Page  9 / 44 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 9 / 44 Next Page
Page Background

Dede Efendi diye bir bestekârımız tarafın-

dan bestelenmiş 'Yâr Meşam-ı Hâtıra Bû-yi

Gül-i Sefâ' isimli bir şarkıyı öğreteceğim"

dedi ve öğretti.

Eski Hükümet Konağı içindeki parkta

bulunan, şimdi kahvehane olarak kullanılan

binanın içinde bugün kontrplaklarla kapa-

tılmış bir sahne vardır. O sahnenin duvar-

ları canlansa da Zeki Ülkü'nün kemanının

seslerini, nutuklarını, bizlerin faaliyetlerini

dile getirebilse... İki rakamlı sayıların bizim

tarafımızdan ezbere çarpılması ve neticeyi

ancak sigara kapaklarına yazarak bulabilen

seyircilerin " Vallahi doğru!" demeleri hiç

unutulabilir mi? Zekâ yarışmalarında, yaş-

ça bizlerden biraz büyük olan 399 Fehmi

Kırsoy, 85 Mustafa Terzioğlu, 170 Tahsin

Yavaş'ın eline kimse su dökemezdi. Hele o

arkadaşlarımdan merhum Mustafa Terzi-

oğlu tam bir harika çocuktu. 1941 senesi,

İsmet İnönü roman ödülünü alan Halide

Edip Adıvar'ın "Sinekli Bakkal" romanından

öğretmenimiz sınıfta bahsetmişti. On gün

kadar sonra Mustafa Terzioğlu, bir sarı def-

ter dolusu roman çalışmasını sınıfa getirin-

ce hepimizin ağzı açık kalmıştı. Rahmetli

arkadaşımız okuyabilseydi bugünkü üniver-

sitelerin birinde profesör olarak çalışabilir-

di. Heba olmuş arkadaşlarımızdan birisidir.

Ruhu şad olsun.

Zeki Ülkü, kendini gösterememiş büyük

bir hatipti. Bütün bayramlarda kürsüler on-

suz olmazdı. Bir bakmışsınız, Yazlık Park Si-

neması'nda perdenin önüne çıkmış, seyir-

cilere günün önemi ile ilgili nutuk söylüyor

veya aşıların önemi hakkında halkımızı bil-

gilendiriyor... Hatta bazı akşamlar Buldan'ın

dokumacı gençlerine küçük Halkevi'nde

temsiller oynatarak, sosyal etkinlik yapma-

larına olanak sağlardı. Derslerimizde, engin

tarih bilgisini menkıbelerle süsleyip bize

anlatır, hepimizi heyecanlandırırdı. Pratik

bilgilerimizin çoğunu ondan öğrenmişizdir.

Mesela yönlerin nasıl bulunacağı... Açık

gecelerde Kutup Yıldızı'nın nasıl görüne-

ceği... Ayın her gün bir öncekine göre 52

dakika geç doğduğunu ondan öğrendik ve

onun sayesinde bugün bile bu konularda

ahkâm kesebiliyoruz. Mayıs ayı sonunda

güya okullar kapatılır. Ne mümkün! İki gün

sonra bizim sınıf sabahtan öğleye kadar

çantasız olarak gider pratik dersler görür,

problem çözer, tarihi menkıbeler dinler,

spor yarışmaları yapardı. Hafta sonları bir

sürü kitabı bir haftalığına öğretmenimizin

elinden alırdık. Okul bahçesindeki çitlembik

ağacının altı, sanki Eski Yunan'daki Sokra-

tes'ın dershanesi gibiydi. Zeki Ülkü Bey; çok

büyük bir Atatürk hayranıydı. Onun, Gençli-

ğe Hitabesi'ni bütün sınıfa ezbere okutur,

hatta bazılarımızı da İsmet İnönü'nün Ata-

türk'ün ölümünde "Vatan sana minnettar-

dır" diye biten söylevini ezbere okuturdu.

Bunun en yakın şahidi de kadim dostum

Ali Yazıcıoğlu'dur.

1953 senesinde ben Ankara Askeri Tıb-

biye Okulu'nda okurken öğretmenimden

bir mektup aldım; "Yılmaz, Milli Eğitim Ba-

kanlığı, 'Gençliğin Atatürk'e Cevabı' diye

bir yarışma başlattı. Ben bir yazı ile müra-

caat ettim, ama bir cevap alamadım. Sen

bakanlığa gidip, bir araştırabilir misin?"

diye yazıyordu. Hemen ertesi gün Milli

Eğitim Bakanlığı’na gidip, Müracaat kıs-

mına nereye başvurulacağını sordum. Ne-

ticede oradaki sorumlular; "Evet, Zeki Ülkü

Bey'in yazısını aldık, ancak Üst Kurul'umuz

yazısını çok beğenmekle beraber, yazıdan

esinlenerek kendilerinin kurul olarak yaz-

dıklarını" söylediler. Ben de öğrendikleri-

mi hemen mektuba döküp, öğretmenime

bildirdim.

Onun birçok öğrencisi üniversiteleri bi-

tirip yurt hizmetinde çalışmışlardır. Duy-

duklarıyla herhalde çok iftihar etmiştir.

Buldan’ın çalışkan Belediye Başkanı, Dr.

Abdullah Sayıner ve Behçet Uz'un nasıl

heykellerini yaptırdıysa, Zeki Ülkü adını da

hiç olmazsa çıkmaz bir sokağa koydura-

bilse... Hem onun aziz ruhunu şad edebile-

cek, hem de halen hayatta olan biz öğren-

cilerini ziyadesiyle hoşnut edecektir. Zeki

Ülkü'nün yıldızlar içinde yatması dileğiyle...

Denizli İstiklal İlkokulu Öğretmeni iken, Cumhuriyet Bayramı Konuşması 29 Ekim 1947

Zeki Ülkü Bey, Ankara Ulus'daki Atatürk heykeli önünde

Mayıs 1948

7