Çapak Yerleşimi, Kocaalan Yer-
leşimi, Yalcakuyu Yerleşimi, Ce-
vizlidere Boyadı Mevkii, Subasar
Yerleşimi, Ören Arası Yerleşimi,
Kocakaya Yerleşimi, Kürt Pınarı
Yerleşimi, Aşağı Asar Tepe, Çö-
ğürlü Pınarı, Osmanköy Ören,
Cabar Asar Tepe, Belkuyu Hö-
yük, Çakallar Yerleşimi, Çeşme-
başı, Ilımanlı ve Cabar yerleşimle-
ri sayılabilir. Ayrıca Arpa Çukuru,
Cevizlidere Boyadı Mevkii ve Bel-
kuyu olarak tanımlanan alanlarda
bu dönemde kullanılmış mezarlık
alanları tespit edilmiştir. Yapılan
çalışmalarda bu dönemlere tarih-
lenen çok sayıda günlük kullanım
kabı ile birlikte DSA, DSB, DSC
grupları içerisinde ele alınan par-
çalar da bulunmuştur.
(Res. 5) Çal Platosu
(Res. 6) Kurumuş dere yataklarının çevresinde yürütülen araştırmalar.
Araştırma bölgesinde Helenis-
tik-Roma dönemlerinde görülen
yoğun iskânın Bizans, Selçuklu ve
Osmanlı dönemlerinde de devam
ettiği anlaşılmaktadır.
Yapılan çalışmalarda Yurtalanı
Yerleşimi, Taş Çapak Yerleşimi,
Kocaalan Yerleşimi, Yalcaku-
yu Yerleşimi, Subasar Yerleşimi,
Ören arası Yerleşimi, Kocakaya
Yerleşimi, Kürt Pınarı Yerleşimi,
Aşağı Asar Tepe, Çöğürlü Pınar
Yerleşimi, Osmanköy Ören Yer-
leşimi, Belkuyu Mezarlık Alanı,
Cabar Asar Tepe, Belkuyu Hö-
yük, Çeşmebaşı, Ilımanlı, Yukarı
Asartepe Yerleşimi, Kirse Deresi
Yerleşimi, Kirsederesi 2 yerleşimi
ve Koçak Ören yerleşimlerinde
Bizans, Selçuklu ve Osmanlı dö-
nemlerine tarihlenen buluntular
tespit edilmiştir. Bu durum böl-
genin prehistorik dönemlerden
sonrada gittikçe yoğunlaşan bir
biçimde iskâna uğramış olduğunu
ortaya koymaktadır.
Sonuç olarak Çivril, Baklan ova-
larında yapılan yüzey araştırma-
larının ardından dağlık bölgede
başlatılan yüzey araştırmaları bu
zorlu topografyanın en az ovalık
alan kadar yoğun bir biçimde is-
kâna uğradığını ortaya koymuştur
(Res. 5-6). Bu durumun önemli
nedenlerinden biri farklı topogra-
fik alanlarda oluşabilen farklı ge-
çim modelleridir.
Dağlık alanda yürütülen üç yıllık
arazi araştırması bölgenin yerleşim
düzenine ilişkin birçok yeni veri
sunmuştur. Özellikle bu bölgenin
Erken, Orta ve Geç Tunç çağlar-
da havza tabanındaki yerleşimlerle
bir bütün olarak değerlendirildi-
ğinde, ilerleyen çalışmalarda böl-
genin farklı coğrafi alanlarındaki
örgütlenme biçimine ilişkin geniş
çaplı çıkarımlara ulaşılacağı düşü-
nülmektedir.
M.Ö. 2. binyılın başları ile birlikte Anadolu’nun
tamamında siyasi örgütlenmelerin belirli
merkezlerde yoğunlaşmaya başladığı
görülmektedir.
10