Çivril, Gümüşsuyu, Irgıllı ve
Baklan ovalarının oluşturduğu
havza tabanının deniz seviyesin-
den yüksekliği 800-850 m’dir.
Bölgeyi komşu havzalara bağlayan
önemli geçitler ve boğazlar arasın-
da, kuzeydoğuda Afyon Sandıklı
Ovası’na açılan Küfü Çayı Boğazı
ve Düzbel Geçidi, kuzeyde Uşak’a
açılan vadi, doğuda ise Göller Yö-
resi’ne açılan yol bulunmaktadır.
Sözü edilen doğal güzergâhlar,
güneyde Denizli ve Aydın üzerin-
den kıyı bölgelere ulaşmaktadır.
Bölgenin hem havza çerçevesinde
hem de havza tabanında akarsu,
dere ve göl gibi çok sayıda su kay-
nağı yer almaktadır. Bunlardan en
önemlileri; 584 km. uzunluğu ile
yalnızcaMenderes Havzası’nın de-
ğil, aynı zamanda Ege Bölgesi'nin
en büyük akarsuyu olan Büyük
Menderes Nehri ve havzanın ku-
zeydoğusunda yer alan Küfü Ça-
yı’dır. Son derece verimli ve farklı
geçim modellerine olanak tanıyan
tüm bu jeomorfolojik özellikler,
havzaya Batı Anadolu’nun en yo-
ğun iskân gören alanlarından biri
olma özelliği sağlamıştır.
Yukarı Menderes Havzası Dağlık
Ve Plato Kesiminin İskân Süreci
Bugüne kadar gerçekleştirdiğimiz
yüzey araştırmasında (Res. 2) Yu-
karı Menderes Havzası’ndaki ilk
iskânın birbirinin devamı niteli-
ğindeki Geç Neolitik-Erken Kal-
kolitik dönem olarak tanımlanan
süreçte başladığı anlaşılmıştır.
Bölgedeki 17 yerleşimden tespit
edilen keramiklerin diğer merkez-
ler ile karşılaştırılması sonucunda,
havzadaki Geç Neolitik-Erken
Kalkolitik iskânın M.Ö. 6200-
6000 yılları arasında başladığı ve
M.Ö. 5500 yıllarına kadar devam
ettiği söylenebilir. Bu sürecin ar-
dından bölgede Erken Kalkolitik
ile Geç Kalkolitik çağlar arasında
gerek materyal kültürde gerekse
kronolojik süreklilikte bir kesinti-
nin olduğu varsayılmaktadır. Her
iki dönemin materyal kültürünün
farklı özelliklere sahip olması,
kültürel süreklilikteki kopukluğu
doğrularken, kronolojik boşluğun
olduğuna dair şüpheleri de bera-
berinde getirmektedir.
Nitekim Yukarı Menderes Havza-
sı yüzey araştırmasında tespit etti-
ğimiz yerleşimlerden Ekşi Höyük
yerleşimi ve Killikin Mağara yer-
leşiminden elde edilen keramikler,
bölgede Orta Kalkolitik sürecin
yaşandığı konusunda ipucu sağ-
lamaktadır. Öte yandan M.Ö. 5.
binyıla tarihlenen Geç Kalkolitik
Çağı ile birlikte bölgede var olan
yerleşimlerin neredeyse yarısının
terk edildiği, on yedi yerleşimin
ise ilk defa kurulduğu söylenebi-
lir. Bu yerleşimlerden Küfü Çayı
Vadisi’nde tespit edilen İlimanlı
ve Kocakaya yerleşimleri, Karabe-
dirler Platosu’nda yer alan Ören-
ler, Göceler Höyük’te, Özdemir-
ciler platosunda Özdemirciler ve
Söğütlüçeşme - Hasan Höyük’ün
yanı sıra Şifalısu Höyük ve Selcen
Örenarası yerleşiminde ve Çal’ın
dağlık kesiminde yer alan Killikin
Mağarası’nın yanı sıra Asarhöyük,
Höyük Yerleşimi ve Ekşihöyük’te
Geç Kalkolitik Dönem’e tarihle-
nen buluntular tespit edilmiştir.
Bir sonraki süreci temsil eden Er-
ken Tunç Çağı kültürünün Geç
Kalkolitik Kültür’den aşamalı bir
biçimde geliştiği, bu bağlamda
Geç Kalkolitik Çağı’nın -her ne
kadar bir önceki sürecin geç saf-
hası adı ile anılsa da- Erken Tunç
Çağı’nın öncülü olarak değerlen-
dirilmesi gerektiği, genel olarak
kabul görmüş bir konudur. Bu
bağlamda Neolitik-Erken Kalko-
litik süreç ile olan bağlantısından
farklı olarak Geç Kalkolitik Çağı
ile Erken Tunç Çağı arasındaki
ilişkinin bir “kültürel kırılma”dan
ziyade “kültürel dönüşüm” olarak
yorumlanması gerektiğinin altı çi-
zilmelidir.
(Res. 2) Yüzey araştırmasında tespit edilen höyükler ( Yerleşimler).
6