“Dağ sarayı” ismi benim 1950 li yıllardan
beri gittiğim,1953-1954 yıllarında bir bu-
çuk ders yılında kaldığım Acıpayam’da
beni hep takip etmiştir. Öyle ya, dağ bili-
nir,saray da bilinir. Dağ sarayı ne ola ki? Bu
sözlerin gizeminde(sırrında) asıl önemli
kelime “saray”dır. Dağda bir saray ne arar
denmesin?
1990 lı yıllarda artık ünvanı ile de yetkili
olan bir akademisyen olarak Dağ Sara-
yı’na merak etmiş, benim köyün o zamanlar
bağlı olduğu kaza merkezi ve kayınpederin
memleketi bir Acıpayam ziyaretimde konu-
yu oralılara açmıştım. Acıpayamlıları çok iyi
bilen Çakır Süleyman(Değer) Amcayı bula-
rak meseleyi öğrenmeye çalışmıştık. Çakır
Süleyman Amca, Dağ Sarayı denilen mın-
tıkayla ilgili olarak Cabılar ailesinin adını
telaffuz ederek, oradaki büyük evin yıkılışını
hatırladığını belirtmiş idi. Orada, Acıpa-
yam’ın başka evlerinde görülmeyen işle-
meli, yazılı parçalar ve malzeme varmış.
Hatta bunlardan bir pencere kepenginde
yazılar bulunduğu da söz konusu edilmişti.
Yazılı veya kitabeli pencere kepenkleri dik-
katimi daha çok çekmişti. Hemen bunun
üzerinde durdum; Çakır Süleyman Amca
bildiğime göre orada iki kepenk vardı ve
binanın yıkımı sırasında ailenin iki erkek
mensubu bu kepenkleri paylaştılar. Birisi
İstanbul’da bir emekli bankacı şahsiyet;
ama öteki kişi şu anda Acıpayam’da yaşı-
ACIPAYAM'DA
DAĞ SARAYININ
GİZEMİ?
38