Background Image
Previous Page  32 / 44 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 32 / 44 Next Page
Page Background

30

Saliye Ninenin Babası

Saliye nine anlatmıştı, çocukluğumda… Birkaç kadın

çıkrık ve diğer dokuma işlerini yaparlarken konuşu-

yorlar, ben de dinliyordum.

Saliye ninenin çocukluğunda, babası Sarayköy'e

gitmiş. Omzunda, çift gözlü heybe, yaya yola çıkmış.

Sarayköy'de işini bitirdikten sonra, çarşıdan, dizilerek

kurutmak ve kışın yemek için dört kilo bamya almış.

Bamyaları heybesinin bir gözüne koyarak omzuna

artmış. Yine yaya yola koyulmuş.

Bir gözü boş, diğerinde dört kilo yiyecek olduğu için

heybeyi taşımakta zorlanıyormuş. Dolu tarafını bazen

ön tarafa bazen arkaya alıp yoluna devam etmiş.

Tosunlar köyüne geldiğinde heybenin dengesini

sağlamayı düşünmüş. Bamyaların ağırlığına eş bir taş

alarak heybenin diğer gözüne yerleştirmiş.

-Oh be, demiş. Nihayet dengeyi sağladım! Böylece

heybeyi daha rahat taşıyabileceğim.

Buldan'a, evine geldiğinde heybeyi bahçe kapısının

eşiğine bırakarak seslenmiş:

-Çocuklar! Heybede bamya var, kararıp çürümesin

hemen boşaltın!

Saliye'nin ablası heybeyi boşaltmış. Kız;

-Baba, demiş. Bamyayı anladım amma bu taş ne? Onu

da mı taşıdın?

-Kızım! Bamyalar, heybenin tek gözünde ağırlık yaptı,

taşımakta zorlandım. Dengeyi sağlamak için boş göze o

taşı koydum, diye cevap vermiş.

Kız şaşırmış.

-Babacığım, demiş. Taşı buraya kadar yük edeceğine,

bamyayı heybenin iki gözüne paylaştırsaydın olmaz

mıydı?

Adam bu sözleri duyunca dizini dövmeye başlamış.

Bir taraftan da şöyle söyleniyormuş:

-Eyvah! Benim evladım bana akıl veriyor ise dünyanın

yıkılması yakındır!

-Ben sana içme demedimmi? deyip basar tokadı.

Arkadaşları, Şükrü'yü mecnunun elinden zor alırlar.

Şükrü, “Bunda bir iş var. Bey, kimseyle uğraşmıyor,

yalnız benim içmemi istemiyor.” diye düşünür. İçkiyi

bırakır ve tövbe ederek namaza başlar. “Bey” lakaplı

Hakkı, bu tokatlama olayından bir ay sonra Hakk'ın

rahmetine kavuşur.

Yanak Kızarırsa

Buldanlı esnaflardan biri Aydın'da doktora gider.

Doktor ona diyet verir ve birçok yiyeceği yasaklar. Bir

Buldanlı için canının istediğini yememek, ölmeye

davetiye çıkarmaktır. Bizimki ilçesine döndüğünde

doktorun dediğinin aksini yapar. Bir kilo bal, iki yüz

ellişer gram çamfıstığı, fındık, fıstık ve ceviz alır; bunları

karıştırarak dibekte döver. Elde ettiği karışımı, bal ile bir

iyice karıştırır. Sabahları bir çorba kaşığı yer. Tabii ayrıca

günlük beslenmesinde kendi bildiğini okur. Bir zaman

sonra yolu yine Aydın'a düştüğünde o doktora, sözde

kontrol için gider. Doktor, hastasını, kilo alarak semirmiş

ve yanakları al al görünce;

-Ben diyet yapmanı istemiştim, turp gibi olmuşsun. Sen

ne yaptın? diye sorar.

Buldanlı gayet sakin şöyle cevap verir:

-Hiç oğlum! Bir kilo balı fındık, fıstık, ceviz ve Antep

fıstığı ile karıştırdım. Her sabah bir kaşık yedim.

-Ah amca, ah! Sağlığınla oynuyorsun.

Bizimki yanağını iki parmağıyla sıkarak;

-Bak doktor oğlum! Ağızdan girmezse bu yanaklar

kızarmaz! Yanaklar kızarmazsa sağlıklı olunmaz, diye

cevap verir.

Fot: Kamuran Tarakçıoğlu Albümü