Background Image
Previous Page  34 / 44 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 34 / 44 Next Page
Page Background

1888 yılının Ocak ayı ortalarında, Sarayköy kazası

kaymakamı olan Mehmed Naim Efendi tarafından, Aydın

(İzmir) valiliği aracılığıyla, İstanbul'a ilginç bir telgraf

gönderilir. Bu telgrafa göre, 1887 yılının Aralık ayı içerisinde,

Denizli sancağının Sarayköy kazasına bağlı olan Kadı

(Babadağ) nahiyesinde, 56 kişinin açlıktan dolayı öldüğü

bildirilmektedir.

Haber İstanbul'a ulaştığında, büyük bir şaşkınlık yaşanır.

Denizli bölgesi gibi verimli topraklara sahip olan ve tarımsal

kapasitesinin yüksek olduğu çok iyi bilinen bir bölgede, nasıl

olur da açlıktan ölümler görülebilir?

İstanbul'daki yetkililer, başta Sadrazamlık (Başbakanlık) ve

Dahiliye Nezareti (İçişleri Bakanlığı), konunun araştırılması

için hemen harekete geçerler. O sırada Osmanlı tahtında II.

Abdülhamid bulunmakta ve Kıbrıslı Mehmed Kamil Paşa (ö.

1913) da sadrazamlık görevini yürütmektedir. Konu acilen

Meclis-i Vükela'da (Bakanlar Kurulu) ele alınır. Kadı

(Babadağ) nahiyesinden, Sarayköy kazasından, Denizli

sancağından ve Aydın (İzmir) valiliğinden gelen bilgiler

değerlendirilir.

Gelen bilgilerde bir çelişki olduğu hemen göze çapmakta-

dır. Kadı (Babadağ) nahiyesi müdürü Ahmed Lütfi Efendi ile

Sarayköy kazası kaymakamı Mehmed Naim Efendi, ölümlerin

açlıktan dolayı olduğunu belirtmektedirler. Müdürle

kaymakamın mülki amirleri olan Denizli mutasarrıfı Feham

Paşa'nın verdiği bilgiler ise tamamen farklıdır. Mutasarrıf

paşaya göre bölgede açlık ya da kıtlık sözkonusu değildir.

Görülen ölümler, ishal, dizanteri ve ateşli humma gibi

hastalıktan kaynaklanmakta ve üstelik kısa bir süre içinde

değil dört ay gibi uzun bir süre zarfında gerçekleşmiş

bulunmaktadır. Feham Paşa, İzmir'den gelen sağlık müfettişi

ile birlikte bölgeye giderek, durumun bu şekilde olduğunu

müfettişle beraber tespit ettiklerini söylemektedir. Ayrıca

Denizli mutasarrıfı, nahiye müdürü Ahmed Lütfi Efendi ile

kaza kaymakamı Mehmed Naim Efendi'nin durumu

abartarak bildirmeleri ve gerçeği çarpıtmalarından dolayı,

mutasarrıflık yetkilerini kullanarak her ikisini de görevlerinden

aldığını bildirmektedir.

Birbirini tutmayan ve gerçeği tam olarak ortaya koymayan

bu bilgiler karşısında, o günün Bakanlar Kurulu, yeni bir

Denizli Tarihinden İlginç Bir Kesit :

Çiğ Patlıcan mı Yoksa Açlık mı

?

Mutasarrıf Paşa'yı Koltuğundan Eden Gerçek

Muzaffer ÇETİN, Abdurrahman YARAR, Orhan ÖZDİL

İstanbul Başbakanlık Osmanlı Arşivi

soruşturma yapılmasına karar verir. Soruşturmayı yapmakla,

İzmir'de bulunan Miralay (Albay) Hıfzı Adem Bey

görevlendirilir. Hıfzı Adem Bey yaptığı araştırmanın ilk

raporlarında, Kadı (Babadağ) nahiyesinde açlık ve kıtlık

yaşandığını doğrulayarak, gıda yardımına ihtiyaç duyan kişi

sayısının 600 ile 1500 arasında olduğunu bildirir. Bu bilgiden

yola çıkan Aydın (İzmir) valisi Nazif Paşa da acilen 500.000

kuruş ödenek talep eder. Miralay (Albay) Hıfzı Adem Bey'in ilk

raporu ve Aydın (İzmir) valisi Nazif Paşa'nın acil para talebine

rağmen, Denizli mutasarrıfı Feham Paşa, Kadı (Babadağ)

nahiyesinde açlık ve kıtlık yaşanmadığı, görülen toplu

ölümlerin, Kadı (Babadağ) nahiyesi bölgesindeki halkın eski

bir alışkanlığı olan çiğ patlıcan yenmesinden kaynaklandığını

iddia eder bu sefer. Ancak araştırmasını tamamlayan Miralay

(Albay) Hıfzı Adem Bey, bölgede yaşanan açlık ve kıtlığın

doğru olduğunu, yardım göndermede kusuru olan Feham

Paşa'nın zaten halkın nazarında nefret edilen bir kişi

durumunda bulunduğunu, bu yüzden hemen görevinden

alınması gerektiğini bildirir. Bu rapor üzerine de Feham Paşa,

yargılanmak üzere görevinden alınır. Yerine Ragıb Paşa

getirilir. Olayın altında yatan gerçeğin yavaş yavaş

anlaşılmaya başlanması üzerine, İçişleri Bakanlığı da, Feham

Paşa'nın gadrine uğrayan ve görevlerinden alınmış olan

Sarayköy kazası kaymakamı Mehmed Naim ile Kadı

(Babadağ) nahiyesi müdürü Ahmed Lütfi'yi görevlerine iade

eder. Olayın baş sorumlusu görünen Feham Paşa da

yargılanmak üzere Şura-yı Devlet'e (Danıştay) sevk edilir.

Şura-yı Devlet'teki (Danıştay) yargılama kısa sürede

sonuçlanır ve Feham Paşa kusurlu bulunarak görevinden

azledilir ve açığa alınır.

Zehirlenme mi, Kıtlık mı?

Aktarılan şekilde gelişen bu olayda, bazı konuların

aydınlatılmaya ihtiyacı vardır. Her şeyden önce 1887 yılında

Kadı (Babadağ) nahiyesinde bir kıtlık yaşanmış mıdır? İkinci

olarak Feham Paşa'nın iddia ettiği olay yani patlıcan

zehirlenmesi mümkün müdür?

Patlıcan sebzesinde, özellikle yeşil ve olgunlaşmamış

olduğu dönemlerde, “solanin” adlı bir madde yoğun olarak

bulunur. Solanin, kuvvetli bir zehirdir. Bu madde, patlıcan

32

Kadı (Babadağ) Nahiyesindeki Ölümlerin Sebebi

Kadı (Babadağ) nahiyesi müdürü Ahmed Lütfi Efendi ile

Sarayköy kazası kaymakamı Mehmed Naim Efendi,

ölümlerin açlıktan dolayı olduğunu belirtmektedirler.

Denizli mutasarrıfı Feham Paşa, Kadı (Babadağ)

nahiyesinde açlık ve kıtlık yaşanmadığı, görülen toplu

ölümlerin, Kadı (Babadağ) nahiyesi bölgesindeki halkın

eski bir alışkanlığı olan çiğ patlıcan yenmesinden

kaynaklandığını iddia eder.