Background Image
Previous Page  38 / 44 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 38 / 44 Next Page
Page Background

36

ilişkilerin kurulmasına olanak sağladığı gibi işin

devamlılığının sağlanmasına da katkıda bulunuyor. Kent

kimliğinin ifade edilişi ve öne çıkarılması aslında pek çok

anlamı taşıyor. “Zafer ve Yeni Zafer Gazozları”nın

bulunduğu kentin (Denizli'deki) sosyal tarihiyle olan ilişkisi

görülebiliyor. Burada görüşmelerin yanı sıra Geçmişten

Günümüze Denizli Dergisi'nden de yararlanıldı. Bu tür

“yerel” kurumlara ilişkin araştırmalar, sosyal bilimlerde ve

iktisat alanında farklı bağlamlarda gündeme gelen

“üretim”, “modern üretim”, “ekonomik örgütlenme”,

“meslekî bilginin aktarımı” ve “üretim ilişkileri” konuları

üzerine yeniden düşünmemize olanak sağlıyorlar. Leyla

Neyzi'nin (1999) belirttiği gibi, bu tür görüşmeler çok çeşitli

amaçlarla kullanılabilirler; “aile etnografisi, yöre

etnografisi, kuşak etnografisi gibi daha geniş ve

karşılaştırmalı çalışmalar için ipuçları” sağlıyorlar. (2)

Özellikle yerel tarih yazımında ve kent belleğinin

oluşturulmasında bu tür araştırmalar çok gerekli

gözüküyor. Yerel belleği harekete geçirecek sahnelerin

betimlenmesi kadar, bu tür görüşmeler, yerel toplulukların

analizine ve belli dönemlerdeki süreklilikler ve kopuşlara

dair bir bilgiye ulaşmaya olanak veriyor. (3)

Fabrikanın tarihi ve kuruluşu hikâyesi

Gazozun Ege Bölgesi'ne gelişi 1930'lu yılların hemen

başına denk geliyor. Geçmişten Günümüze Denizli

Dergisi'nde, gazozun önceleri Yunan adalarından

getirilerek meraklılarına satıldığı, daha sonraları Rumeli

muhacirlerinden Ahmet Rıfat Efendi tarafından Tire'de imal

edilerek satılmaya başlandığı ve bir süre sonra da İzmir'de

Çeşmeli Hasan adlı bir işletmecinin gazoz üretiminde söz

sahibi olduğu ve buradan da bütün bölgeye yayıldığı

anlatılıyor. Aynı dergide Ege bölgesinin kent merkezlerine

seyyar arabalara yüklenmiş makinelerde yapılan

gazozların satıldığı ve gazozların özellikle de yaz boyunca

çay bahçelerinde ve yazlık sinemalarda saltanat sürdüğü

ifade ediliyor. Ege bölgesinde İzmir'den sonra ilk gazoz

üretilen yerlerden biri Denizli'dir. Metin Türktaş'a göre

gazoz üretiminin İzmir'den hemen sonra Denizli'ye

gelmesinin nedeni, söz konusu dönemde Denizlili

girişimcilerin İzmir'le sürekli ticaret ilişkisi içinde

olmalarından kaynaklanıyordu. Türktaş, Denizli'ye ilk

gazozu, günümüzde Denizli'nin Sanayi Odası Başkanı

olan Müjdat Keçeci'nin babası Emin Keçeci'nin getirdiğini

de belirtiyor. Daha sonraları “Zafer Gazozları”nın

kurucusu olan Lütfi Özdemir ilk başlarda bu kişi ile ortak

çalışıyor ve 1934 yılında da “Ümit Gazozları” adıyla da

kendi iş yerini açıyor. Dergide, Lütfi Özdemir'in bu yeni iş

yerini kurması ve “zafer gazozları” ismini vermesinin

öyküsü şöyle anlatılıyor.

“Bu yeni iş yerini oluşturma aşamasında bir akşam,

evinde yeni yerin adını düşünmekte olan Lütfi Özdemir,

karşısında üzerinde ‘zafer’ yazan bir bisküvi kutusu görmüş

ve ‘Bu badireden zaferle çıktık, bu isim de yeni yerimizin adı

olsun’ diye düşünüp iş yerinin adını Zafer koymuştur.” (4)

Yaptığımız görüşmelerde ise fabrikanın Lütfi Özdemir

ve Cahit Bey'in amcası olan Selahattin Özdemir tarafından

1934 yılında “aile işletmesi” olarak kurulduğu ifade edildi.

İlk imalathane kentin bugün uzağında olan bölgesinde

yer alıyor. Üretime ilk başladığında “Yeşil Denizli Zafer

Gazozhanesi–Lütfi Özdemir” adı kullanılıyor. Daha sonra

dört ortak olarak işi sürdürüyorlar. Yukarıda belirtildiği

üzere, 1953'te fabrika yangın geçiriyor ve bundan sonra

da İstiklal Caddesi'ndeki yerine taşınıyor. Bu süre boyunca

üretim “Zafer” gazozları adıyla yapılıyor. Cahit Bey ve abisi

Muammer Özdemir ikinci kuşak olarak babalarının

yanında işe başlıyorlar ve 30 yıla yakın bir süre birlikte

çalışıyorlar. Babası 1977'de vefat edince fabrikayı

Muammer Özdemir'le birlikte devralıyorlar ve 1992'de ayrı

firmalar olarak çalışmaya karara veriyorlar. Cahit Bey bu

kararın nedenini, “büyüklerimiz küçüklerimiz çoğalınca işi

ayıralım işi çıktı” biçiminde ifade ediyor. 1992'de

ortaklıklarının bitmesiyle “Zafer” gazozları adını Ağabey

Muammer Özdemir kullanıyor. Cahit Özdemir ise “Yeni

Zafer” gazozları adıyla kentin Çınar'daki (İstiklal

Caddesi'nde) yerinde üretimini sürdürüyor. Zafer Meşrubat

bugün, “Zafer Meşrubat” ve “Yeni Zafer Meşrubat” olarak

iki ayrı adla ve ayrı firmalar olarak üretimde bulunsa da,

kentte eskiyi hatırlayanlar Denizli'nin “Zafer gazozu” diye

anlatıyorlar.

Görüşmelerimizde, fabrikada üretilen gazozların çeşitli

zamanlarda dış pazarlara gönderildiği ve büyük beğeni

topladığı, ancak nakliye bedelleri ve belli zamanlardaki

mali sıkıntılar nedeniyle bundan vazgeçildiği ifade edildi.

Bugün gazozların esas olarak Denizli ve çevresine yönelik

üretimde bulunulduğu da belirtildi. Cahit Bey ve

görüştüğümüz ustalara göre, daha imalathanenin

kuruluşundan itibaren gazozun sosyal mekânlarda

yaygınlaşması, herkese hitap eden bir içecek olmasından

kaynaklanıyor. Kadınlar ve özellikle gençler açısından bu

özelliğin önemli olduğunu düşünüyorlar. Aşağıda da ifade

edileceği gibi, bu görüşmelerde “Zafer” ve “Yeni Zafer”

gazozlarının Denizli'deki tarihi, 1960 ve 70'lerde kentte ya

da kentin yakınında bulunan sosyal mekânlarla ve

sinemalarla bağlantılı olarak anlatılıyor.

Bu iş “babamesleği”

Cahit Bey gazoz işinin “baba mesleği” olduğunu

belirtiyor. Başka araştırmalarda olduğu gibi Denizli'de

yaptığımız görüşmelerde de özellikle işe nasıl başlandığı ve

kuruluş süreci anlatıldığında, yapılan işin esas olarak

“baba mesleği” olduğu ifadesi yaygın bir biçimde yer

alıyordu. Bu tür bir açıklama, doğrudan “babadan oğula”

aktarılan işi anlatsa da, başka pek çok anlamı da içeriyor.

Bu tür bir ifade ve betimleme, “belli bir geleneği”, yapılan

işin tarihini, iş bilgisinin aktarımını, sürekliliği gibi

kurucuya, yani “babaya” dayalı, dolayısıyla toplumsal

olarak onaylanmış bir “kişiye” de göndermede bulunuyor.

Ayrıca, “baba işi” olma durumu, aynı zamanda meslek

anlatısında bir kurucu unsur olarak da yer alıyor.

Böylelikle “baba mesleği” ifadesi, kuşaktan kuşağa

aktarılan bir işi ve birikimi, güçlü bir referansı ve meşruiyeti

yansıtmasının yanı sıra meslek anlatısını oluşturan ana

öğelerden biri olma niteliği de taşıyor. Aile anlatılarında

olduğu gibi meslek ve zanaat anlatılarında da bu çeşit

nitelendirmeler, görüşülen kişiyle görüşmeci arasında