Background Image
Previous Page  41 / 44 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 41 / 44 Next Page
Page Background

39

Kola ve Gazoz Karşıtlığı

Cahit Bey, Kudret Usta ve Lütfi Usta gazoza olan talebi,

kola üzerinden anlatıyorlar. 1970'li yıllara doğru kolanın

gelişiyle şehirde meşrubat satışında genel olarak artış

görülüyor, gazoz tüketimi de daha fazla yaygınlaşıyor.

“Aşağı yukarı 68 senesinde falan pepsi, kokakolalar

falan çıktı 68-70'lerde. Onlarla beraber daha da

yaygınlaştı bu gazoz. Meşrubat şeyleri, iyi oldu, yani

faydası oldu.”

Gazoz ve kola karşıtlığını ise günümüzü anlatırken

kuruyor. Yeni kuşakların çok erken kolayla tanıştıklarını

düşünüyor ve bundan kaygı duyuyor. Ona göre, bu

kuşaklar arasındaki önemli bir değişmeyi yansıtıyor.

“Şimdi televizyonda çocuklar ne görürse, altı-yedi

yaşındaki çocuklar gazozdan önce kolayı şey yapıyor.

Kolanın içinde kafein denen alışkanlık maddesi olduğu

için çocuk zamanla ona alışıyor yani. Gazozdan ziyade

kola istiyor. Alışkanlık yapıyor bir nevi...”

1960 ve 70'li yıllarda Denizli, Sinemalar ve Gazoz

Yukarıda da belirtildiği gibi, Lütfi Özdemir 1930'lu

yılların ortalarında “Ümit Gazozları” adıyla kendi işyerini

açmış ve “Zafer Gazozları” ismiyle üretime başlaması ise

1950'lilerin ortalarına denk gelmiş. Bu dönemde kentte

birtakım gazinolarda ve kahvelerde (özellikle Meserret

Kahvesi) meşrubat çok satılıyor. Cahit Bey, bu dönemde bu

mekânların varlığının ve buralarda meşrubata olan

talebin, kendilerinin gazoz işini büyütmelerinde önemli

olduğunu yukarıda aktardığımız anekdotla anlatıyor.

1970'li yıllara gelindiğinde ise, kentte Yıldız Gazinosu

bilinen yerlerden. Cahit Bey'e göre burası daha çok içkili

meyhane gibiydi. Meşrubatı daha çok Pamukkale'deki

gazinolara verdiklerini hatırlıyor. Denizli'de o dönemler

gazino sayısının az olduğunu, daha çok yazlık sinemaların

bulunduğunu söylüyor. Gazozun alkolsüz bir içecek oluşu

yaygınlaşmasında önemli. Lütfi Usta bu dönemde

Denizli'deki sinemaları hatırlıyor.

“Sinemalar, top salonları vardı, meşhur... Oralarda

içilirdi en çok, bir de kahvelerde... yazlık, kışlık

(sinemalarda). Işık Sineması vardı, Gent Sineması vardı,

bu sinemalar da (gazoz) satardı. Ben hatırlıyorum,

arabaya yükledik sattık yani.”

Gazozun söz konusu dönemde Denizli'de en çok yazlık

s i nema l a r da , kahve l e r de , çay ocak l a r ı nda ,

ticarethanelerde ve misafirlere ikram için bayramlarda

evlerde tüketildiği belirtiliyor. Denizli'de Yazlık Sinemalar

başlıklı yazısında Mehmet Korkutalp, 1960'lı yıllarda yazlık

sinemaların Denizli'nin sosyal yaşamında büyük bir yer

tuttuğunu ve yazlık sinema işletmeciliğinin moda bir

meslek olduğunu anlatıyor. (10) Hatta Denizli'nin

nüfusuna göre yazlık sinema sayısının fazlalığına vurgu

yapıyor.

“Bayramyerinden Çınara gelirken Çaybaşı sapağının

girişindeki Venüs Sinemasını Kemal Bağbaşlı, Ahmet

Togay, İsmail Lengerli ve Hüseyin Pala birlikte işletirlerdi.

Şimdi Atatürk Parkının eski belediyenin yan tarafına bakan

Cillov bahçesinde Ali Kul'un işlettiği Nur Sineması vardı.

Ticaret Odasının eski sekreterlerinden Elmas Bey şehir

Sinemasının sahibiydi. Hemen onun yanında Şahap

Cem'in kışlık ve yazlık Cem Sinemaları vardı. Onların tam

karşısında da Berkman bahçesinde Işık sineması vardı.

Şimdiki Mimar Sinan caddesinin Çaybaşı tarafından girişi

Halil Buluş'un Ferah Sinemasıydı. Yine Çınarda şimdi Ege

çarşısının olduğu yer Cengiz Gülok'u ait Yeni Sinemaydı.

Hemen arkasında da yine yazlık bir sinema vardı.”

Korkutalp, o dönem yazlık sinemaların iç dekorunu ve

“Zafer Gazozları”nı ayrıntılı olarak hatırlıyor.

“Sinemanın girişinde oynayan veya oynayacak olan

filmlerin afişleri ile bu afişlerin önünde tahtadan yapılmış

bir büfe. Büfenin yanında kasa kasa Zafer Gazozları

olurdu. Büfenin içinde de büyük öbekler halinde ay ve

kabak çekirdekleri ile onlardan çok az fındık fıstık gibi

çerezler olurdu... Sevindikteki Akçayın Buz fabrikasından

gelen kalıp buzlar kırılır gazoz şişeleri bunlarla

soğutulurdu. Film arasında satıcılar “VARGOOOZ”

nidaları ile bunları satarlar ve gazoz kapaklarını patlatarak

açarlardı.”

SONUÇ

Cahit Bey, gazoz imalatını, üretimdeki değişimi ve

fabrikanın tarihini anlatırken, bir yandan da aileden

üçüncü kuşaktan kişilere bu işi nasıl aktaracağını, kimlerin

bu işte çalışacağını ve ayrıntılı olarak bu kuşağın

eğitimlerinden söz ediyor. Üç kızının evlendiğini, çeşitli

sebeplerle bu işle ilgilenemediklerini söylüyor. Oğlu ise

önce Bilkent Üniversitesi'ne gidiyor, ancak bir süre sonra

ayrılıp Eskişehir Anadolu Üniversitesi'ne girip buradan

mezun oluyor. Görüştüğümüz sırada oğlu fabrikada

çalışıyordu. Cahit Bey, aileden bu kuşaktan kişilerin

fabrikanın bugünkü yerinde ya da başka bir yerde gazoz

işini sürdüreceklerine inanıyor. Cahit Bey gibi Kudret Usta

ve Lütfi Usta da kendi zamanlarında okuyamadıklarını,

okuma fırsatı bulamadıklarını anlatıyorlar. Bu görüşmenin

içinde yer aldığı araştırmada ve başka araştırmalarda da

bu konu çeşitli vesilelerle gündeme getiriliyor. Okula

gidememe, belli kuşaktan kişilerin bir tür kırgınlık ve bir

hasret hikâyesine dönüşüyor. Bu konu görüştüğümüz üç

kişinin anlatılarında önemli bir yer alıyor. İşe nasıl

başladıklarını anlatırken, söyleme ihtiyacı duydukları bu

konu, onların kendi iç dünyalarına ilişkin konuştukları

yerlerden birini de oluşturuyor. İki usta da bir yandan da

yaşamlarının çok içinde yer aldığı bir iş hikâyesi

anlatıyorlar. Kudret Usta'nın bedeni, bacak ve kollarının

genişliği çocukken başladığı bu işin etkilerini taşıyor.

Çocukluğunda gazozun pedallı makinelerin yardımıyla

yapıldığını anlatıyor. Bu makinelerde ellerini ve kollarını

nasıl kullandığını bize gösteriyor. Kırılan gazoz şişelerinin

ellerinde bıraktığı izleri görüyoruz. Gazoz şişelerinin

doldurulması, kapaklarının kapatılması ve gelen şişelerin

fırçayla yıkanması büyük bir insan emeği gerektiriyormuş.