

26
bir pompa okulun deposunda vardı. Pompa sınıfa
getirildi. Haznesine ispirto konurken masaya ve yere
biraz ispirto dökülmüştü. Öğretmen kibriti çaktığında
bu dökülmüş ispirtolar tutuşunca ön sırada oturan bir
öğrenci, sıra üstündeki defter ve kitabını bağrına basmış
vaziyette yangın var diye bağırarak sınıftan kaçmıştı.
Sınıftaki alev hemen söndürülmüştü. O öğrenci de daha
sonra, öğretmen tarafından “kambur” adını verdiği
değneği ile dövülmüştü.
-Ortaokul, Lise ve Üniversite yıllarınız.
1946'da Buldan'da ortaokul yoktu. İlkokulu
bitirdiğimizde bizim sınıftan biri ben olmak üzere sadece
3 öğrenci Denizli Ortaokulu'na kaydolmuştu. Benim
ağabeyim zaten üç yıldır Denizli'de okuyordu. Bu
maksatla küçük bir ev kiralanmıştı. Anne tarafından
ninemiz ağabeyimle birlikte kalıyordu. Ben de onlara
katıldım. Diğer iki arkadaştan biri okula yatılı olarak
kaydolmuştu. Üçüncü arkadaş, gene Buldan'lı fakat
Denizli'ye iki yıl önce gelmiş diğer bir ortaokul öğrencisi
ile birlikte yaşlı hanımın evinde ücret ödeyerek
kalıyordu.
Birinci yılı tamamladığımızda bu iki sınıf arkadaşım
ortaokulu terk ettiler. Denizli'de okumak için gerekli
maddi imkanı sağlamak kolay değildi. Bizim haftalık
yiyeceğimizi bir sepet içinde Türkmenoğlu ve Avralıoğlu
aileleri otobüsle yollardı. Biz gidip o sepeti otobüs
garajından alıp eve getirirdik. Yemekleri, ninemiz
pişirirdi.
Ortaokulda çok şey öğrendik. Mesela, biz küp kök
almasını biliyorduk. Benim okulla ilgili işlerde velim
Buldan'dan Denizli'ye göçmüş ve Kaleiçi'nde dükkanı
olan İhsan Durusoy isminde hemşehrimizdi. Bir gün onu
dükkanında ziyarete gittiğimde Kaleiçi'ne girişte birkaç
kişinin bir mal balyası etrafında toplanmış olduğunu
gördüm. O yıllarda ortaokul ve lise öğrencileri şapka
giyerdi. Onlar beni görünce hemen yanıma gelip
kendilerine yardım etmemi istediler. İstedikleri, balyanın
üzerine dikilmiş beyaz bir bezin üzerine balyanın
alıcısının adresinin yazılması idi. Mürekkep fincanı ve
ince fırçaları hazırladı. Ben adresi yazdığımda memnun
olmuşlar ve bana bahşiş vermişlerdi. Bu benim bir şey
yaparak kazandığım ilk ücret olmuştur.
Ortaokulda ve lisede bisikleti olan arkadaşlarımız
çok az sayıdaydı.1949 yılı 19 Mayıs kutlamalarında
öğrencilerin yaptığı ve halkın izlediği yarışların biri,
futbol sahasının çevresini bisikletle en yavaş dolaşma
yarışı idi ve bu yarışı en geride bitiren sınıf arkadaşımız
Esat Sivri kazanmıştı.
Liseye geçtiğimde ağabeyim liseyi bitirmiş ve Ankara
Üniversitesi, Siyasal Bilimler Fakültesi'ne kaydolmuştu.
Avralıoğlu ailesi olarak Buldan'dan Denizli'ye göçtük.
Lisede okurken bir gün başbakanın ve bazı bakanların
Denizli'ye geleceklerini ve İncilipınar'da konuşma
yapılacağını duyduk ve bazı arkadaşlar İncilipınar'a
gittik. Oraya gelenler arasında tarih öğretmenimiz Akif
Tütenk, Başbakan'ın yanındakiler arasında da Dışişleri
bakanı Fuat Köprülü bulunuyordu. Fuat Köprülü, Akif
Tütenk'i görür görmez hemen koşup onun yanına gelmiş
ve ikisi sarmaş dolaş olmuştu. Meğer ikisi, Fransa'da
talebe olarak beraber okumuşlar!
Lise'nin arka bahçesinin her tarafı düzgün değildi.
Jimnastik öğretmenimiz esnaftan Lise'ye yardım olarak
kazmalar ve kürekler temin etmişti ve Jimnastik
derslerinde biraz jimnastik hareketleri yaptıktan sonra
bunları öğrencilere verir ve bahçeyi yatay hale
getirmeye çalışırdı. Bir gün gene kazmaları verirken
“Düşmana vurur gibi vurun” demişti. Acıpayamlı sınıf
arkadaşım Özcan Göker, öğretmene “Toprak
düşmanın mı?” deyince öğretmen, açıklama yaparak
“O anlamda değil, kuvvetli vurun anlamında
söylüyorum.” demişti.
-Eğitim öğretim sürecinde verdiğiniz mücadele.
Katlandığınız zorluk ve sıkıntılarla sizde hoşluk
duygusu uyandıran hatıralarınız.
Ailemin beni kendi imkanları ile üniversitede okutması
mümkün değildi. Lise bitince Buldan'a dönülecekti.
Yüksek tahsilimi ya burs veren bir fakülteyi kazanarak
yahut okurken bir işte çalışarak yapabilecektim. O
sırada Denizli Ticaret ve Sanayi Odası piyasanın
muhasip ihtiyacını karşılamak amacıyla kurs açıyordu.
Ben bu kurslardan 1953'te açılana devam ettim kurs
sonu yapılan sınavı kazanarak muhasiplik diploması
aldım. Bu diplomayla burs kazanamadığımda
uygulayabileceğim alternatif planın aracını elde
etmiştim.
1953'te yaptıkları birbirinden bağımsız sınavlarla
öğrenci alan 3 yüksek öğretim kurumu vardı. Ankara'da
Siyasal Bilgiler Fakültesi, İstanbul'da Yüksek Denizcilik
Okulu, İstanbul Teknik Üniversitesi. Bu üç kurumdan
Siyasal Bilgiler Fakültesi, sınavda ilk 40 öğrenciye;
Yüksek Denizcilik Okulu, sınavda ilk 20 öğrenciye burs
veriyordu. Yüksek Denizcilik Okulu'nun sınavı diğer
sınavlardan önce idi. Sınav günü Kabataş tarafındaki
okula gittiğimde müracaat edenlerin sayısı 20'den az
olduğu için hepinizi burslu alıyoruz diyerek ön
kayıtlarımızı yaptılar. Diğer iki kurumun sınavları aynı
tarihte idi. Ayrıca İstanbul Teknik Üniversitesi doğrudan
burs vermiyordu. Öğrenci, ilk yıldaki başarı durumuna
göre bazı Devlet dairelerine burs için başvurabiliyordu.
Benim ilk yılı okuyacak imkanım yoktu. Onun için
Siyasal Bilgiler Fakültesi'nin sınavına girdim. Bu sınavda
başarılı olarak burs kazandım. Kaymakam olmak
istiyordum. Üçüncü sınıfa geçtiğimde bir Amerikalı
Hanım gazete sahibi, ölen kocasının hayrına Dünya'nın
gelişmekte olan ülkelerinden ikisinden sosyal bilimler
dalında üniversitenin üçüncü sınıfına geçmiş birer
öğrenciye üniversitenin son iki yılını Amerika'da
Claremont Men's College'da okumalarını sağlayan